3'

2.4K 188 78
                                    

𝐦𝐞𝐝𝐲𝐚|𝐑𝐡𝐞𝐚 𝐋𝐞𝐬𝐭𝐫𝐚𝐧𝐠𝐞

°

Üzerimdeki yorgunluğu atmak ve üşüyen ellerimi ısıtmak için, elimdeki çay dolu kupayı sıkıca tutuyordum. Dışarıyı seyrederken camlara vuran yağmur damlaları, sessiz malikanede yankılanan tek şey oluyordu.
Vücudum hâlâ ağrıyor ancak aldırış etmemeye çalışıyordum. Birkaç gündür üzerinde çalıştığım,ufak bir hatada beni öldürebilecek, büyülerden birkaç hasarla kurtulabilmiştim.

Her gün gizlice iksir hazırlayıp dikkat çekmeden içmek oldukça zor olmuştu ancak halledebilmiştim sanırım. Tabii ağrıyan vücudumu saymazsak.
Alışık olmadığım ağrılar veya acılar değildi. Sonuçta küçükken bile bunlara alışık olmayı öğretmişlerdi. Aslında, küçükken her şey daha berbattı değil mi? Verilen ağır cezalar, vücutta açılan yaralar, işkenceler...

"Sana kütüphaneyi karıştırmaman gerektiğini söylememiş miydim?" Tok sesi zihnimde yankılanırken o anı tekrar yaşıyormuş gibi hissettim. Küçük bedenimi hatırlıyordum. Korkuyordum, yine ceza alacaktım biliyordum.

"Bu yaramaz hâllerini diğer safkanlar görse ne der?" Asasını sallıyor, yavaş adımlarla etrafımda geziyordu. Yavaş ama ürkütücüydü. "Yaramaz kızları kimse sevmez Rhea." Topuklu sesleri ise zihinden silinmeyecek keskinlikte olurdu.

"Crucio."

Küçük bir beden büyük bir lânet karşısında ne yapabilirdi ki?
Ben çığlık atmayı seçmiştim. Çığlık attığımda ise susturulmuştum. Belki de bu yüzden artık sessiz kalmayı ve gözlem yapmayı tercih ediyordum. İşleri gizlice yaptıktan sonra lânetler ve çığlıklar azalmıştı. Dikkat çekmezsem sorun olmazdı değil mi? En azından ben bunu öğrenmiştim.

"Uyumadın mı?" Rabastan'ın yüksek sesi elimdeki çayın az kalsın dökülmesine neden olacakken, zorlukla dengemi sağladım. "Hayır, toplantıdan mı döndünüz yine?" Başını salladı. Şöminenin etrafına bakındım. Rodolphus ortada yoktu.

"Rodolphus onun yanında. Bilirsin biz uzak müritleriz ve her şeyi bizimle paylaşmaz ama Rodolphus ve bazıları öyle değil." Kısaca açıkladığında başımı sallamakla yetindim. Bellatrix, Malfoy ve Rodolphus gibi diğer ölüm yiyenler en yakınlarıydı. Muhtemelen güç sıralamasına göre oluşturulan bir yakınlıktı. Fazla düşünmedim.

Şömineden birkaç tıkırtı yükseldiğinde birkaç saniye sonra Rodolphus da içerideydi. Hırpalanmış ve yorgun görünüyordu. Etrafa göz gezdirmeden kendini koltuğa bıraktı. Rabastan ona yan bir bakış attı.

"Yine mi Rosier ile ilgili?" Rodolphus yavaşça başını salladı. Elindeki maskeyi kenara savurmuştu bile. "O aptal yüzünden tüm işkenceyi biz çekiyoruz.
Anlamıyorum o şeyin değeri niye bu kadar yüksekti ki?" Neyden bahsettiklerini anlamıyordum. Geçen gün konuştukları konu olmalıydı ama konuya hâkim değildim. Sessiz kalmayı tercih ettim.

"Bilmiyorum ama kolye değerli falan olmalı. Bu kadar sinirlendiğine göre..."
Kolye mi? Voldemort bir kolye yüzünden mi günlerdir müritlerine işkence çektiriyordu? Garip ve beklenmedikti.
Konuşmalarında Rosier'in kolyeyi kaybettiklerinden bahsetmişlerdi.
Ne tür bir kolyeydi bu?

"İyi geceler." Rabastan sözlerime karşılık verirken Rodolphus yalnızca başını sallamakla yetindi. Zaten soğumuş çayımı kenara kaldırarak merdivenleri adımladım. Odaya çıkmadan önce duyduğum tek şey Rodolphus'ın belli belirsiz söylenmeleriydi.

°

"Hâlâ hazır değil misin? Şaşırtıcı değil." Çalışma masamda çoğu zaman olduğu gibi çalıştığım büyü kitaplarıyla bağlantım, annem tarafından kesildiğinde kaşlarım çatıldı.
Ne için hazır olacaktım?

𝐅𝐥𝐚𝐰𝐥𝐞𝐬𝐬 [𝐓𝐨𝐦 𝐑𝐢𝐝𝐝𝐥𝐞]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin