11'

1.9K 154 44
                                    

𝐦𝐞𝐝𝐲𝐚|𝐑𝐡𝐞𝐚 𝐋𝐞𝐬𝐭𝐫𝐚𝐧𝐠𝐞

°

Onu her gördüğümde midemde kelebekler uçuşuyormuş gibi hissediyordum. Bu normal değildi. Olmamalıydı. Ama kendimi kontrol edemiyordum. Kendimi ona doğru çekilirken buluyordum. Sadece bir öpüşmeydi, basit bir öpüşme değil mi? Bu, bana hissetmemem gereken şeyleri hissettirmemeliydi. Düşüncelerin beynimi esir aldığını hissediyordum. Bu beni ürkütüyordu. Kontrolü kaybediyordum.

Neden yalnızca ondan uzak durmuyordum? Her yerde karşıma çıkıyordu. Her adımımı izliyordu âdeta.
Neden öylece benimle ilgilenip duruyordu ki?
Ona bağlanmaktan korkuyordum.
Ondan uzak durmam gerektiğini biliyordum. Ama sadece...yapamıyordum.

Günlerdir ondan kaçıyordum. Uzak durmaya, mesafeyi artırmaya çalışıyordum. Bunu da oldukça belli ediyordum. Tepkisizdi, her zamanki gibi. Ya da öyle görünmeye çalışıyordu.
Ama gerçek şu ki, geçmişimden kaçtığım gibi Marvolo'dan da kaçıyordum.
Bunu belli etmekten de çekinmiyordum.

Yüzümü soğuk suyla yıkamaya devam ettim, üşüdüğümü hissedene kadar.
Aynadaki görüntüme baktım. Gecenin bir yarısında uyanmak bana iyi gelmemiş gibiydi. Göz altlarım şişmiş, ten rengim solmuştu. İç çekip merdivenlere ilerledim. Aşağıya inip şöminenin karşısındaki yerimi aldım, her zamanki gibi. Ellerim boynumdaki madalyonumda dolandı. Hayır, onun madalyonu. Neden hâlâ onu takıp duruyordum ki?
Çıkarmaya bile çalışmadım.

Gözlerim yanmayan şöminede boş boş dolandı. Koltuğun üzerinde duran asamı hafifçe salladığımda şömine yavaşça alev aldı. Ateşin çıtırtısını dinlerken gözlerimi kapadığımın bile farkında değildim.
Acı bir baykuş sesi duyduğumda ise gözlerimi hızlıca açtım. Neredeyse her gün gördüğüm o baykuş yine camın arkasındaydı. Gagasıyla cama vuruyordu. Çıkardığı ses yüzünden yüzümü buruşturdum. Hiç susmayacak mıydı bu kuş?

Camı aralığımda, daha öncesinde olduğu gibi küçük bir not getirdiğini gördüm.
Siyah baykuşun rahatsız edici bakışlarının arasından kağıdı aldım ve geri çekildim. Kulağımı tırmalayan acı bir ses daha çıkardığında aceleyle camı kapattım.
"Aptal kuş." Söylenmelerimin ardından uçup gitti. Elbette giderken bolca ses çıkarmayı da ihtimal etmedi. Koltuğa oturup küçük not kağıdını elime aldım.

'Kaçmak korkakların işidir Rhea.'

Kaşlarım çatıldı. Benim korkak olduğumu mu söylüyordu yani? Hah, ne komik.
Aptal adam.
Not kağıdını çatık kaşlarımla beraber ateşin içine fırlattım. Alevin içinde kaybolup giden kağıt parçasını izlerken
aylar öncesinde bana kurduğu o cümle aklıma geldi.

"Ateşle oynuyorsun Rhea."

°

Bulutlu havanın kasvetini ciğerlerime kadar hissederken, ruh halimin de aynı şekli aldığını fark ediyordum. Bu havalardan nefret ediyordum.
Yağmur sonrası, bulutlu ve soğuk havalar. Beni depresif bir hâlde sokuyordu.
Muggle sokaklarında yürümeye devam ederken Barty ısrarla peşimden geliyordu. Tüm gün canının sıkıldığından ve benimle geleceğinden bahsedip durduğunda, onu ciddiye almam gerektiğini fark ettim. Gördüğü her Muggle'a tiksinti dolu bakışlar atıp benim burada ne işim olduğunu sorgulayıp duruyordu.

"Hep buraya geliyor musun sen?" Yine yargılarcasına mırıldandığında bu sefer gözlerimi devirdim. "Sadece birkaç saatliğine kan takıntısı olan bir safkan gibi davranma Barty." Sözlerime karşılık gözlerini devirdi ama arkamdan yürümeye devam etti.

Bir kitapçıya doğru yürüdüğümü gördüğünde ellerini saçlarından geçirdi. "Gerçekten mi Rhea?" Ellerini iki yana salladı ve kaşlarını çattı. Ah, kitap okumaktan nefret ettiğini unutmuş olmalıydım. Gerçi benimle gelmek isteyen oydu. "Benden bu kadar. İçki satan bir yer bulacağım." Konuşmak üzereydim ki beni susturdu. "Mümkünse büyücü içkisi." Nereye gittiğini bilmeden bir sokağa girdiğinde ardından yalnızca omuz silktim. Kaybolursa onu bulmak için uğraşmayacaktım bile.

𝐅𝐥𝐚𝐰𝐥𝐞𝐬𝐬 [𝐓𝐨𝐦 𝐑𝐢𝐝𝐝𝐥𝐞]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin