19'

921 111 36
                                    

𝐦𝐞𝐝𝐲𝐚|𝐑𝐡𝐞𝐚 𝐋𝐞𝐬𝐭𝐫𝐚𝐧𝐠𝐞

°

Uzun zamandır hissettiğim o duygular artık yok olmuştu.
Hepsinin yok olduğunu hissediyordum.
Ya da öyle sanıyordum.
Belki de olması gereken buydu.
Belki de tüm o şeyleri en başından hissetmemem gerekirdi.
Sanki yasaklıydı.
Ve ben o yasaklı şeye uzanmıştım.
Cezamı da çekiyordum.

Tüm bunlar hakkında konuşmak istemiyordum. Hiç yaşanmamış gibi davranmak istiyordum. İmkansız olduğunu bilsem de deniyordum.
O günden sonra, bir süredir Barty'nin yanında kalıyordum. Otele gitmek istesem de bu kez bana engel olmuştu.
Bir ev bulmak üzere olduğum için de sıkıntı etmiyordum.
Şaşırtıcıydı ki annesi oldukça sıcakkanlıydı. Babası, yani Sihir Bakanı'nın gözünde ise başarılı bir seherbazdım.

Bu gece Bay ve Bayan Crouch'ın evde olmayacağını biliyordum. Bu yüzden Barty ile içmek için ateş viskisi bile almıştım. Bir elimde poşeti tutarken diğer elimle, iki katlı evin kapısını çaldım. Çok sürmeden kapı açıldı.
Kapının arkasına baktım. Kimse yoktu.
Kapıyı kim açtı?

Adımlarımı salona çevirdiğim sırada gördüğüm manzara ile duraksadım.
Poşeti bir kenara koydum ve öylece izledim.
Barty, Rabastan ve Rodolphus koltuklarda oturuyordu. Barty aceleyle bana doğru yürüdü.
"Beni öldüreceğini biliyorum ama bunu yapmak zorundaydım." Bakışlarını kaçırdı ve bir şey söylememe izin vermeden evden çıktı.

Beni meraklı gözlerle izleyen Rabastan ve Rodolphus'a baktım. Birbirimizi görmeyeli uzun süre olmuştu.
Bundan şikayetçi miydim?
Hayır.
Sadece girişte durmaya ve onlara bakmaya devam ettim. Tepki vermeyeceğimi gördüklerinde ilk önce Rodolphus konuştu.

"Neden geldiğimizi biliyorsun. Eve dönmelisin Rhea." Söylediklerine alayla gülmek istedim ama yapmadım. Çok ciddiydim. Öyle olmam gerekiyordu çünkü onlar tarafından yalnız bırakılmıştım.
"Aklınıza şimdi mi geldi sevgili kardeşlerim?"
Son kısmı bastırarak, imalı bir şekilde söylediğimde Rabastan yüzünü buruşturdu. Böyle davranmamı sevmiyordu ama buna onlar sebep olmuştu.

"Hep seni düşündüğümüzü biliyorsun."
Kaşlarımı kaldırdım. Gerçekten mi? Öylece beni düşündüklerine inanacak bir aptal gibi mi duruyordum?
"Günlerce nerede olduğumu bile düşünmediniz ama şimdi çok ilgili gibi davranıyorsunuz. Ne güzel kardeşlik ama." Derin bir nefes verdi.
Ne diyeceğini bilemiyor gibiydi.

"Nerede olduğunu biliyorduk Rhea." Elbette biliyorlardı.
"Bu hâlâ gelmemeniz için bir mazeret değil." Tekrar ağzını açtığında bu kez konuşmasına izin vermedim ve susturdum. Biraz da ben konuşacaktım ve dinleyeceklerdi.
"Beni en ihtiyacım olan anda yalnız bıraktınız!" Birkaç saniye öncesine göre aniden yükselen sesim kaşlarının çatılmasına neden oldu. Rabastan ise hâlâ susuyordu.

"Bunu düzeltmek için günlerdir uğraşıyoruz!" Hayır, artık susmuyordu.
O da benim yaptığım gibi sesini yükseltmişti. Kaşlarım çatıldı.
"Evet bunu çok net gördüm. Belki de göremedim. Sonuçta etrafta yoktunuz değil mi?" İmalı konuşmam ve gerçekleri yüzüne vurmam hoşuna gitmiyordu ve bunu çok net görüyordum.
"Anlamıyors-"

"Ah, işleriniz mi yoğundu yoksa? Şu her zaman benden önemli olan o işleriniz!"
Bu sefer sustular. Haklı olduğumu biliyorlardı ve bu en çok benim canımı yakıyordu.
İyi olmadığımı görmelerine izin vermedim.
Ama içten içe bunu hissediyorlardı.
Özellikle Rabastan.
Hayır, iyiydim.
Öyle olacaktım.
"İzin ver bunu düzelteyim." Rabastan'ın bana uzattığı eline baktım. Tutmadım.
Moralinin bozulduğunu görebiliyordum ama umursamadım.

"Annem ve babamla tartıştık. Nişan konusunu tekrar açılmamak üzere kapattık. Seninle uğraşmayacaklar."
Duraksadım. Annem ve babama hiçbir zaman karşı çıkamayan onlarken, şimdi bunu yapmışlar mıydı?
Benim için?
Gözlerinde, en ufak bir yalan varsa yakalamaya çalıştım. Göremedim.
Bu kez Rabastan konuştu.
"Sadece eve dön Rhea."

𝐅𝐥𝐚𝐰𝐥𝐞𝐬𝐬 [𝐓𝐨𝐦 𝐑𝐢𝐝𝐝𝐥𝐞]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin