❀
Sonraki bir hafta boyunca sakin günleri olmuştu Felix'in. Mesleği dolayısıyla ne kadar sakin bir hafta olduysa o kadar olmuştu. Şikayetçi olmak istemediği çocuktan sonra rahatlamış hissediyordu kendini.
"Bugünün programını anlatıyorum evet. İlk önce spor salonuna gideceğiz seninle. Bay Kim iyice saldığını söyledi. Halbuki cillop gibisin ama işte o biraz mal. Yine de bir spora gidelim. Sonra eve döneriz sana bir saat izin hadi yine iyisin, dinlenirsin."
"Ya çok sağ ol inan ki." oturduğu yerden gözlerini devirip yaptığı bitki çayından bir yudum daha aldı.
"Ne demek hayatım her zaman. Sonra..." kalçasını tezgaha yaslayıp elindeki tablette parmaklarını kaydırdı. "Ah! Şirkete geçeceğiz. Çünkü Louis Vuitton sana yeni ciciler göndermiş. Bir onlara bakalım. Aslında eve göndermelerini söylemiştim ama beni kimse takmadı. Ya beni sevmiyor olabilirler mi acaba?" elindeki tableti tezgaha bırakıp kollarını göğsünde birleştirdi.
Felix onun bu haline gülerken çayından bir yudum daha aldı ve ayağa kalktı. Fincanını sudan geçirip makineye yerleştirirken Jisung hala şirketten şikayet ediyordu. "Var ya bu şirket senin ilerlemeni de istemiyor. Geçen hafta sana mis gibi bir diziden rol teklifi geldi. Şirket anında reddetti. Of sana da çok yakışırdı biliyor musun"
Felix zaten üzeri giyili olduğu için sandalyesine bıraktığı hırkasını da giyerken omuz silkti. O rolü gerçekten kabul edebilirdi ama şirket anında reddettiği için elinden bir şey gelmemişti. "Belki böylesi daha iyidir. İleride daha iyi bir fırsat çıkarsa eğer önüme onu kabul edebilirim." Telefonunu da cebine koyup kapıya ilerlediğinde Jisung da tabletini çantasına koymuş ve koşar adımlarla Felix'in peşinden ilerlemişti.
Her zaman gittiği spor salonuna gittiler. Normalde Jisung'un çalışmak gibi bir niyeti olmasa da bugün Felix'e eşlik etmek istediği için kıyafetlerini değiştirdi. Omzundaki havlu ile arkadaşının yanına geldiğinde "Lix sana bir şey söylemem lazım." diye konuştu ilk.
Bantın üzerine çıkmak üzereyken arkadaşının cümleleri ile "Ne?" dedi. Öyle bir konuşmuştu ki sanki bir halt yemiş gibiydi. Jisung'un yüzünde bir sırıtma oluştu. Felixten önce bantın üzerine çıkıp hızını ayarladı. "Ya ben sanırım aşık oldum."
Elindeki havluyu bir kenara bırakmak için eğilen Felix'in elinden havlu düştüğünde şokla kafasını kaldırdı. "Kime?" diye sordu sordu heyecan ve şokla. Bütün spor yapma hevesi yerle bir olan Jisung ise koşu bandını durdurup arkadaşının önüne geçti yüzündeki sırıtma ile. "Hani geçen hafta karakolda şu arabayı çizen çocuğu arıyorduk ya. Oradaki memura. Çok görmedim aslında kendisini ama... Ay bilmiyorum."
"Hangisine?? Orada birçok memur vardı. Bizimle ilgilenen mi? Adım ne demişti Lee..."
"Hayır?! O adam hiç tipim değil bir kere. Adını bilmiyorum. Gelip sana birkaç soru sordu ama sen o ara şoktaydın ama benimle bayağı bir ilgilendi kendisi." dudaklarındaki sırıtma hala devam ederken konuştuğu için aptal bir ifade vardı suratında ve bu Felix'in daha çok heyecanlanmasına sebep oldu.
Çünkü Jisung'un çok da aşkla işi olmazdı. Bazen birileri ile takılırdı ama kısa sürerdi. Şimdi karşısına dikilip tıpkı bir salak gibi kendisine aşık olduğu adamı anlatıyordu. "Sen şaka yapıyorsun?!" elini kaldırıp parmağını arkadaşına doğru salladı. "Sen var ya az değilsin. Çıkmadan önce de onu aradın değil mi? Bizimle başkası konuşurken sen saf saf etrafa bakınıyordun, birini arıyordun."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Behind The Light | Minlix
FanfictionRestoranın bir köşesinde tek başına oturan adam doğrudan yüzüne bakıyordu. Belki bakışlarını çeker diye ona bakmaya devam etti ama hayır, adam bir saniye olsun gözlerini ayırmadı ondan. Felix bir anlığına adamın gülümsediğini gördü ama o kadar kısa...