❀
Hafif esen rüzgarla üşüdüğünü fark edip Jisung'a verdiği ceketini alarak kollarından geçirdi Felix. Ufak bir kasabaya gelmişlerdi birinin tavsiyesi ile. Geldikleri için pişman değildi de çünkü gerçekten hoşuma gitmişti. İlk iş öğle yemeği yemek olmuştu ve şimdi bir sürü hediyelik eşya dükkanının olduğu alandalardı.
Üç arkadaş da bu tarz şeylere fazla meraklı olduklarından dolayı her gördükleri yere birbirlerini çekeleyerek giriyolrardı. Ardından çıkıp güzel buldukları bir yerde fotoğraf çekşniyorlardı. Bütün günleri böyle geçiyordu yani.
Yine girdikleri bir mağazada Jeongin ve Jisung ayrı yerlere dağılırken Felix de ufak adımlarla gezmeye başladı. Raflarda o kadar güzel şeyler vardı ki hepsini alası gelmişti.
Gördüğü kar küreleri adımları o tarafa yöneldi anında. Birkaç tanesini eline alıp ters düz ederek izledi. O an bir alt raftaki gözüne çarpan küre ile olduğu yerde yere çöktü ve dikkatlice aldı raftan. Dudaklarından bir beğeni nidası dökülürken küreyi inceliyordum.
Cam kürenin içinde büyük bir şato vardı. Küreyi salladığında etrafında belli belirsiz kar ve parıltılar şatonun etrafında dolanıyordu. Ayriyeten kürenin dışı o kadar ayrıntılıydı ki atlar, at arabası, şatonun kapısı... O an küreye aşık olduğunu hissetti Felix.
Dükkanın bir köşesinde çökmüş küreyi incelerken arkasından gelen "Oha çok güzelmiş lan." sesi ile yerinde sıçradı bir anlığına. Düşmemesi için de sıkı sıkıya tutmuştu küreyi. Çöktüğü yerden doğruldu elindeki ile birlikte. Başında dikilmiş birkaç kolye ile küreye bakan Jisung'a gülmeden edemedi. Takı almaktan başka hiçbir şey yapmamıştı resmen.
"Değil mi bence de çok güzel."
O an almaya karar verdiği küre ile kasaya ilerleyecekken Jeongin'in kahkahası ile ikili ona doğru ilerlemek zorunda kaldı. Avucunda sıkı sıka tuttuğu anahtarlığı ile gülen Jeongin, arkadaşlarını gördüğünde onlara da gösterdi. "Bakın el hareketi çeken anahtarlık. Hyunjin bana hediye almadan gelme demişti bunu ona alacağım."
Felix, bir elindeki anahtarlığa bir de Jeongin'e bakarken onun gayet ciddi olduğunu fark etmesi ile gülüşünü tutamadı. "Geri zekalısın gerçekten."
"Oha ben de istiyorum. Keşke Chan direkt manitam olsa ona alsam. Neyse Changbin'e alırım." Jisung da kendisi için, daha doğrusu Changbin için bir tane anahtarlık alırken Felix sadece onlara gülmekle yetindi. Beraber kasaya ilerleyip aldıklarını ödediler.
Kırılmaması için güzelce kutulanmış küresini Jisung'a teslim etti. Her ne kadar tam güvenle vermiş olmasa da vlog çektiğinden dolayı paketi elinde taşımak istememişti.
Birlikte birkaç dükkan daha gezmişler Felix hoşuna giden neredeyse her şeyi almıştı. Hepsini de Jisung'un eline tutuşturmuştu. En sonunda yoruldularında buldukları bir restorana geçip oturdular.
"Niye her şeyi ben taşımak zorundayım ya kollarım koptu. Biraz da Jeongin taşısın." Elindeki torbaları sinirle bir kenara bırakıp koltuğa oturdu sertçe.
"Benim başka işim var Felix'in fotoğrafını çekiyorum. Hem sen menejerisin taşı bir zahmet."
Önlerine konan menülerde felix kitapçığın kağağını açmıştı ama gözü aynı zamanda Jeongin'deydi. "Eğer Hyunjin'in sınavları olmasaydı görürdüm seni. Fotoğraf işini o halledecekti bütün bu torbalar sana kalırdı. Yat kalk sevgiline dua et."
![](https://img.wattpad.com/cover/361874357-288-k700160.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Behind The Light | Minlix
FanfictionFelix'in hayatı, ışıkların altında mükemmel görünse de, karanlık bir gölge peşini bırakmıyor. Bir gece tehlike kapısını çaldığında, Minho ile yolları kesişiyor. Korku ve sırlarla dolu bu hikâyede, güvene ve belki de aşka giden yolu birlikte bulabile...