1.4

174 40 21
                                    

Felix, Hyunjin ile yedikleri yemekten sonra ayrıldıklarında sorun da yoktu aslında. Jisung ile kaldığı ev yalnızca birkaç sokak ötedeydi ve burası ıssız bir sokak değildi. Etrafta insanlar vardı. Başındaki şapkayı düzeltip dikkatli bir şekilde ilerledi yolda. Yaya geçidinde bekliyordu. Sonunda yeşil ışık yandığında yavaş adımlarla ilerledi. Yanındaki arkadaş grubu çoktan koşarak ve gülüşerek geçmişti karşıya.

Onların bu enerjik ve mutlu haline gülümsemeden edemedi. Bu adımlarını da belli belirsiz yavaşlamasına sebep olmuştu. O sırada tam algılayamadığı motor sesi gürültülü olmayan caddede yankılandığında başını oraya çevirdi.

Hızla sokağa giren siyah bir motosiklet, kırmızı ışıkta durmak yerine sert bir dönüşle onun olduğu yöne doğru ilerledi. Kasklı sürücünün elindeki şişe, sokağın titrek ışığında parladı ama bunlar yalnızca birkaç saniye içinde gerçekleştiği için Felix anlayamamıştı bile ne olduğunu.

Birinin onu kolundan tutup çekmesi ve ardından bedenine sımsıkı sarılması ile kalkaldı olduğu yerde. Başında emanet duran şapka bir yana düşerken şişeden atılan sıvı ise birkaç santim önlerinden geçti ve kaldırım taşlarına isabet etti. Asidin taşlarda çıkardığı tiz ses ve yayılan duman Felix'in nefesinin kesilmesine neden oldu.

Korkuyla ne olduğunu anlamaya çalışırken kendini tutan adamın inleyip iki büklüm olması ile ancak gelebilmişti kendine. Bakışları bir anlığına hızla uzaklaşan motosikletin arkasındaydı. Motor sürücüsü, Dönüp başını onlara çevirdi. Kaskın siyah camının arkasından bir şey görmek imkansızdı.

"Felix, iyi misin? Bir şey söyle."

Duyduğu sesle başını karşısındaki adama çevirdi sarışın. Karşılaştığı yüz bir nebze olsun rahatlamasına sebep olmuştu ama bu yalnızca birkaç saniye sürdü. "Minho..." yolun kenarında oldukları için trafik akmaya devam ediyordu ve tepelerindeki sokak lambası sebebiyle net bir şekilde birbirlerini görebiliyorlardı. Minho'nun nefes alış verişleri hızlıydı, alnı ter damlacıklarıyla doluydu ve her ne kadar belli etmemek için çabalasa da acı çektiğini anlayabiliyordu. Gözü biraz yana kaydığında üzerindeki ince ceketinin kolunun halini gördü.

"Minho asıl sen iyi misin? Kolun.." anında elini uzatıp kolunu kontrol etti. Minho'nun kaşları acıyla gerilmişti, ancak Felix'in eli titriyordu, bir şey söylemeye çalıştı, ama Minho acıya rağmen onu geriye itti. "Arabaya git ve kapıları kilitle." eliyle hemen yolun kenarındaki kapısı açık arabayı gösterdi.

Felix bir an tereddütle Minho'ya baktı, ancak onun kararlı bakışlarını görünce hızlıca arabaya doğru koştu. Ellerinin titremesine rağmen kapıları kilitlemeyi başardı. Gözleri, Minho'nun sokakta hareketsiz duran sırtına takılı kalmıştı.

Minho, yavaşça kolunu tuttu. Ceketinin kolu yanmış, derisi ise kıpkırmızı olmuştu. Acının yanı sıra gözlerinde tehlikenin farkındalığı vardı. Bu saldırı, daha büyük bir tehdidin başlangıcıydı ve Minho bunun farkındaydı.

Felix, arabanın içinden dışarıyı izlerken Minho'nun sessizce toparlanmaya çalıştığını fark etti. Ancak kolundaki acının etkisi yüzünden yürümekte zorlanıyordu. Felix, derin bir nefes alıp kendini tutmaya çalıştı ama bu konuda tabii ki başarısızdı. Kapıyı hızla açarak arabadan indi ve geri Minho'ya doğru koştu.

Sarışının yeniden kendine geldiğini fark eden Minho tüm bedenini ona doğru çevirdi. Yüzünde hala o belli etmemeye çalışıp sakin olan o ifade vardı. “Felix ne yapıyorsun? Sana arabada kal dedim.” Minho’nun sesi öfkeyle yükseldi, ama Felix’in gözleri hala Minho'nun kolu ve yüzü arasında gidip geliyordu. Kaldırıma sıçrayan sıvıdan öyle bir ses ve duman çıkıyorsa bu sıvı onun kolunu mahvetmiş demekti.

Behind The Light | MinlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin