Yorum yorum yorum
❀
Elindeki kırmızı, yumuşacık olan ceketi kaldırıp Felix'in üzerine tuttu Jisung. "Ben bu adamların sana şirketten daha çok değer verdiğini düşünüyorum ya."
"Abartma istersen Hanji." arkadaşının elindeki ceketi alıp üzerine geçirdi hemen denemek için, önündeki boy aynasından kendine dikkatle bakıyordu. Elindeki çantayı incelemeye başlayan Jisung ise duydukları ile göz devirdi.
"Karşılaştırma yapalım. Japonya'ya gittiğinde havaalanında şirketin senin için verdiği korumalar ve... İtalya'ya gittiğinde sadece defilenin yapılacağı binaya girmen için sana verilen korumalar. Bence kazanan kim açıkça belli."
"Güvenlik konusunda evet... Ah her neyse gerçekten boşver." üstündeki ceketi de çıkartıp askıya astı ve yerine geri bıraktı. Sırf bunlara bakmak için spor salonundan buraya dünya kadar yol gelmişlerdi. Jisung, Felix'e odada kalmasını söyleyip birkaç kişi ile görüşmek için çıktığında siyah saçlı kendini krem rengindeki rahat koltuğa sırt üstü bıraktı. Gözleri askılıklardaki kıyafetlerdeydi. Hepsi tam kendi tarzındaydı ve gerçekten de beğendiğini söyleyebilirdi.
Jisung'un dediği gibi odadan çıkmamıştı ama sonra ondan aldığı mesaj ile tek başına evine gideceğini anlamış, çıkmıştı şirketten. Karnının acıktığını hissetti ama evde yiyecek bir şey yoktu. Dışarıda yemek gibi bir hevesi de yoktu. Bu yüzden eve sipariş vermeyi seçip arabasıyla beklemeden eve geçti. Yolda da kendine yemek sipariş etmişti.
Jisung'un bugün onu rahatsız etmeyeceğini biliyordu. Büyük ihtimalle yarın gelir şirkete sövmekle başlayarak on saat konuşurdu da. Bunun düşüncesi bile Felix'in bıkkınlıkla nefes almasına sebep olurken kapısının şifresini girip içeri adımladı. Ayaklarını yere sürte sürte odasına ulaştığında üzerindekilerden kurtuldu ilk hızlıca. Rahat kıyafetletini geçirdi üstüne.
Bazen öyle oluyordu ki konfor alanından çıkmak dahi istemiyordu. Evinin dışında olmak rahatsız edebiliyordu ama evdeyken istediğini yapmakta özgürdü ve Felix bu özgürlüğü seviyordu.
Kendini yeniden aynanın karşısında bulduğunda parmaklarını saçlarının arasında gezdirdi. "Sarıya mı boyasam? Döner mi ki acaba yoksa kel mi kalırım.." bir anlığına kendini saçsız düşündüğünde bu görüntü ona korkunç gelmiş ve başını iki yana sallayarak düşüncelerinden sıyrılmıştı.
Bu sırada da kapı çaldığında yemeğinin geldiğini bildiğinden koşar adımlarla kapıya ilerledi. Karnının guruldadığını hissediyordu. Özellikle ki yemeğine ulaşmak üzere olmak daha da acıktırmıştı onu.
Kapıya ulaştığında kilidi çevirip açtı ve karşısında kuryeyi görmesi ile tahmin ettiği gibi gelen yemeğine uzandı ama kurye kolumu uzatmak geride dursun kıpırdamıyordu bile yerinden.
Simsiyah giyinmişti karşısındaki adam. Kot pantolonu ve deri ceketi dikiliyordu öylece. Kafasındaki şapkasını da aşağı kadar çektiğinden yüzünü de tam göremiyordu. Yalnızca yarım yamalak gördüğü dudaklarından gülümsediğini fark etti adamın. Bu kalbinin aniden hızlanmasına sebep olmuştu.
Kuryeden önce uzanıp elindeki poşeti aldı ve bir şey demeden kapıyı adamın yüzüne kapattı. Nefes alış verişleri hızlanmıştı. Kalbinin atışını bütün vücudunda hissedebiliyordu. Sırtını kapıya yaslayıp bir süre bekledi. Asansörün sesinin gelmesini ve adamın gittiğinden emin olmayı... Ama ne asansör sesi ne de herhangi bir adım sesi duyabildi. Alt dudağını dişleri arasına alıp nefesini tuttu endişe ile. Bir süre daha bekledi.
![](https://img.wattpad.com/cover/361874357-288-k700160.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Behind The Light | Minlix
FanfictionFelix'in hayatı, ışıkların altında mükemmel görünse de, karanlık bir gölge peşini bırakmıyor. Bir gece tehlike kapısını çaldığında, Minho ile yolları kesişiyor. Korku ve sırlarla dolu bu hikâyede, güvene ve belki de aşka giden yolu birlikte bulabile...