❀
Ufak İtalya turları sona erdiğinde Kore'delerdi artık. Felix'in ayakları geri geri gidiyor olsa da bundan sonra bir dönüşü yoktu. Çoktan uçaktan inmiş, kameralara selam vermiş ve kendisini bekleyen arabaya binmişti bile. Jeongin'i Hyunjin aldığı için onlar ayrı giderken içinde bulunduğu arabada Jisung oturuyordu yanında ve hemen karşısında da Changbin vardı.
Changbin her zamanki gibi elindeki telefonda bir oyun oynarken Jisung da dışarıyı izliyordu. Kemerinin izin verdiği kadarıyla hafifçe öne eğilip Changbin'e yaklaşmaya çalıştı. "Changbin, işiniz bitti mi?"
Telefon ekranında gözlerini ayırmadı. Hırsla oyununu oynamaya devam ederken "Ne işi?" diye sordu. Felix gözlerini devirirken "Ya Minho bir olayla ilgilendiğinizi ve bütün gece çalışmak zorunda olduğunuzu söylemişti de."
Bit süre hiçbir cevap gelmedi. Felix sorusunu tekrarlamak üzereyken Changbin sinirle oflayıp ekranını kapattığında oyunda yandığını anlayabiliyordu. "Hayır bir süre daha bizi uğraştıracak gibi. Bana verdiği çoğu görevi Eunwoo Hyunga verdi. Seninle ilgileneyim diye. Açıkçası işime de geldi çok can sıkıcı şeyler."
Dışarıyı izleyen Jisung ilgisini çeken bir konuyu bulduğu için sohbete odaklanırken "Ne olmuş ki?" diye sordu. Bu kadar önemli olan şey neydi merak ediyordu. "Yani.. Size söylemem ne kadar doğru bilmiyorum ama silahlı bir saldırı ile ilgili. Gece, bir kadını öldürmüşler karakolun üç sokak arkasında ve sanırım bu ilk de değilmiş. Öncesinde aynı sokakta bir genci öldürmüşlerdi. Ona odaklandı herkes iyice."
"Bu çok korkunç..." yüzünü buruşturdu Felix. Düşüncesi bile içinin ürpermesi için yeterliydi. "Ya işte büyük ihtimalle cinayet büroya verilecek ama ondan önce bizim uğraşmamızı istediler. Minho dakika başı küfür ediyo karakolda. Bugün de sorgusu var iki tane işte."
"Yaa.." Changbin'in dedikleri ile dudaklarını büzdü Felix. Bugün karakola gidip Minho'ya teşekkür hediyesini vermek istiyordu ama görünen o ki Minho fazlasıyla meşguldü. Bugün uğrayamazdı yani. "Tamam o zaman karakol biraz daha rahatladığında bana haber versen olur mu? Minho'nun yanına gideceğim de konuşmak için."
"Eğer önemli bir şeyse şimdi de gidebiliriz. Bana da söyleyebilirsin, bir şey mi oldu?" Changbin'in endişeyle sorduğu soruya hızlıca başını iki yana salladı Felix. "Hayır hayır sorun yok. Sadece işte.. Teşekkür etmek istiyorum da."
Anlayışla başını salladı siyah saçlı. "Ah bu arada... Evinin kamera görüntüleri incelendi. Eksik, kesilmiş kısımlar için." Felix'in bakışları umutla parladı bir anlığına. Başını salladı devam etmesi için ama Changbin omuz silkti "Hiçbir şey çıkmadı. Nasıl yaptıysa öyle temiz çalışmış ki tek bir şey bile bulunmadı. Şifre sisteminden parmak izi örneği de aldık ama ondan da bir şey çıkmadı. Yani elde var sıfır."
Felix gözlerini sıkıca kapatıp sıkıntılı bir nefes verdi ortaya. Jisung onun bu hali yüzünden kendini kötü hissederken "Başka bir çözüm yolu bulamaz mıyız? Bu şekilde nasıl yakalanacak?"
"Bilmiyorum. Şu an yapabileceğimiz tek şey Felix'in güvenliğini sağlamak. Bunu da elimizden geldiğince yapıyoruz zaten. Yine de sürekli Felix'in koruması olarak duramam bir süre sonra bu durum yukarıdakilerin gözüne batmaya başlayacak ve o zaman yerime geçmek zorunda kalacağım."
İtalya'dayken öyle rahat hissetmişti ki kendini Felix. Şimdi buraya döndüğünde aynı şeylerle uğraşıyor olmak ağır bir yüktü. Tabii ki Kore'yi seviyordu. Burası onun eviydi, mesleğini de seviyordu ama yaşadıklarını hak ettiğini düşünmüyordu. Ya da bu olanlar sadece ailesinin ona karşı çıkmalarını dinlemediği için başına geliyordu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Behind The Light | Minlix
FanfictionFelix'in hayatı, ışıkların altında mükemmel görünse de, karanlık bir gölge peşini bırakmıyor. Bir gece tehlike kapısını çaldığında, Minho ile yolları kesişir. Korku ve sırlarla dolu bu hikayede, güvene ve belki de aşka giden yolu birlikte bulabilece...