Vurdun,acısı daha geçmedi,
Biliyorum,geçecek.
Ama öyle ağır konuştun ki ardından.
O,gittikçe gerçek.~Özdemir Asaf~
🍁
Her ardında bırakanın bir kırılmışlığı olur.Sol yanında kan pompalayan organ öyle kırılmıştır ki,umutları karnında uçuşan kelebeklere cam parçası gibi saplanıp öldürülmüş,yıllar boyu aynı yerde olduğu halde ait hissettirilmemiştir. İnsan,işte tamda paramparça olduğunda terkeder herkesi,her şeyi.
İnsan aciz bir varlıktır, imkansızını zaaf yapar ve zaaf yaptıkları yıkar kalbinin sağlam duvarlarını.İşin kötüsü duvarlarını yıkanın eline kendi teslim etmiştir balyozu.
O balyoz belki binlerce sert darbe indirir koruma mekanizmana senin ama bir bakmışsın affetmişsin,hayatında merkez halinde tutmaya devam ediyorsun onu. İnsan acizdir çünkü kendine zarar veren,onu yaralayan kişileri hayatından çıkaramayacak kadar güçsüzdür.
Kendimi bildim bileli affedici oldum lakin aptallık ile affediciliğin arasındaki o,ince çizgiyi farketmem oldukça uzun zaman aldı.Farkettim ki beni kıran kişiyi her ne olursa olsun affetmiş olmam,hayatımın her döneminde yaptığım,sürekliliği devam eden büyük bir aptallıktı.Sanırım ben bu aptallığı sevmiştim hep.Neticede aptallık onun hayatımda kalmasına olanak sağlıyordu.Bilemiyordum,kendimi bildim bileli kalbimde olan birini silip atmak kolay değildi.Ben bunu yapamamıştım ama şu an çok istiyordum onu ve aşkını kalbimden söküp atmayı.
Karşımdaki görüntü yüreğime keskin ağrılar tattırırken içimde yükselen anlamsız duyguyu bastırmak amacı ile dişlerimi sıktım.Birlikte büyüdüğüm,her anımda yer bulmuş,çocukluğumun en önemli parçası,abimin en yakın arkadaşı ve benim ilk aşkım,Hun savaşçım,Atilla gülümseyerek yukarki mahalleden Yaren ile konuşuyordu.Ona karşı bir şey hissetmediğini emin olsam bile kıskanmamak elde değildi.Hiçbir zaman benimle böyle konuşmayacak olması,beni hep kardeşi olarak görecek olması yüzüme tokat misali çarptı.Ağlama isteği,dört bir yanımı sardığında zorlukla yutkundum.
Ne konuştuklarını anlayamıyordum ama Yaren sonunda kolundaki saate baktığında ve geç olduğunu farkettiğinde gitmeye karar vermişe benziyordu.Tabii bunda yeni yeni çiselemeye başlayan yağmur da etkili olmuştu.Bir yandan elini kaldırıp sallarken diğer yandan koşarak uzaklaştı.Sokağın sonuna varıp görünmeyecek kadar uzaklaştığında Atilla'nın bakışları odamın penceresine değdi.Bana her daim güzü anımsatan hareleri penceremde oyalanınca kendimi saklamak amaçı ile açmadığım perdenin ardından acele ile uzaklaştım. Asker adamın beni farketmemesi oldukça saçma olurdu zaten.Yakalanmıştım muhtemelen.
Birkaç dakika daha bekleyip tekrar eski yerime tünedim gidip gitmediğine bakmak için.Gözlerim bakacağı yeri biliyormuşcasına anında onu bulduğunda hâlâ gitmemiş olması kaşlarımın çatılmasına sebep oldu.Yağmur yağıyordu ve o yerinden bir adım bile kıpırdamıyordu.Anlık bir cesaretle dolabıma yöneldim ve askılıktaki hırkamı üzerime geçirdim.Odamın kapısını ses çıkarmamaya dikkat ederek araladım.Babama ya da abime yakalanmak başıma çok büyük işler açardı.Belki babamı ikna ederdim ama abime asla açıklayamazdım durumu.Gerçi annem de tehlike sayılırdı,eğer yakalanırsam 38 numara,mor terliği kıçıma yerdim.
Sessizce,içimden ettiğim dualar ile dış kapıya ulaşabildiğimde ayakkabı ile uğraşmayıp bana büyük gelen abimin terliklerini giydim.Annemin yatmadan önce kitlediği kapının anahtarını çevirirken anahtarı yere düşürünce nefesimi tutarak olabilecek senoryaları düşünerek ışıkların açılmasını bekledim.Dakikalar sonra kimse gelmeyince anahtarı yerden aldım ve tekrar deliğe yerleştirip çevirdim.Gerçekten kendimi hırsız gibi hissediyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LAYEMUT
Teen Fiction"Öyle uzun zamandır,çocukluğumdan beri benimle bu içindekiler,sanki benimle birlikte onlar da büyüdü. Evlerimiz arasında birkaç metre olsa bile gönüllerimiz arasında dağlar,yollar,yıllar kadar mesafe vardı ve bu diğer mesafeler gibi aşılabilir bir u...