1.ÇEYREK

15.3K 991 355
                                    

Media: Mabel Matiz - Gel

Rica ediyorum bölümü parçayla okuyunuz mümkünse.

Ben sizi yüreğime buyur ettim siz de lütfedip geldiniz. Hoşgeldiniz.

Kardeşlik aynı kandan olmak demek değildi bazıları için. Yürek ısınırdı ya maddi alem yok olurdu gönüllerden. Yıllardır aradığını bulmanın verdiği huzur kaplardı her bir zerreni. İki yarım da tam ederdi 4 çeyrek de. Her bir çeyrek ayrı bir sendin aslında. Birleşirken, aradaki her bir ipte kurulurdu gönül bağları. Ve artık şükür başlardı aldığın her bir nefeste.

Peki aşk neresindeydi bunun? Sineler önce aşkın sahibiyle dolmalıydı. Sonra anahtarlar yerin yedi kat dibinden çıkarılır, tozlu kapıların paslı kilitlerine yerleştirilir ve şenlik başlardı yüreklerde.

Buyur edilirdi içeriye sevgili ve kimsenin ayak izini bırakamadığı gönüllerde yarin bebek adımları duyulurdu. Aşk bedenlerin tatmini değildi. Sevince, dokununca karşındaki yüreğe başkalaşırdı her şey. Yaren olmak bunların ötesinde bambaşka bir duyguydu. Ama sevda her zaman sevinçleri koymazdı önündeki tabağa. Bir tutam acı katardı içine. Damağında, dilinde, her bir zerrende hissederdin acının yakıcılığını.

Ancak gül de dikeniyle sunulmaz mıydı dalında? Yaradan verirken nimetlerini kuluna dikkat et derdi. Sahip sen değilsin! Gülün kokusu burnuna hoş geldiyse, dikenlerinin kanatmasına da sesini çıkarmayacaksın.

Hayat yaşanılası duyguları sıraya koyacak kadar kısa değildi belki ancak zafere ulaşılamasa da gidilen yolda verilirdi canlar. Karınca olur su taşırdın alev alev yanan hayallerinin üzerine ama vazgeçmezdin. Vazgeçmek hiçbir yüreğe yakışmazdı. Vazgeçeceğini düşündüğün an azmederdi de yüreğin susturamazdın sesini.

Düştüğün andan sonra atardın en sağlam adımlarını. Ayakta kalacak gücü bulmuştun ya; prangalar koparılması saniyelik ince iplere dönerdi. Ama tüm bunları yaparken yalnız olmamalıydı ruhlar. Belki biri; hiç durmadan atan kalp, belki nefesini kesse de seni yarı yolda bırakmayan ciğerlerin, belki de ilerlemeni sağlayan ayakların olurdu.

Peki sen her şeyi düşünmüşken, görünmez bir kalemle neler yazılırdı kader defterine?

****

"Esselamu aleykum ve rahmetullah. Esselamu aleykum ve rahmetullah."

Tutamadı yine çenesini Ali, döndü kandan değil ama candan kardeşine. Önce gülümsedi kocaman, sonra döküldü incileri ağzından.

"Sen her seferinde kafanı döndürmek için niye geç kalıyorsun be gönül telim! Sen sağa selam verince ben sola vermiş oluyorum, göz göze geliyoruz. Sonra benim gülesim geliyor Osman'ım."

Tamam kocaman adamlardı hemde adam gibi adamlardı bu yiğitler ama bir araya geldiler mi çocuktan beter olurlardı. İlgi beklerler, şefkat ararlardı yarenlerinin bakışında. Severken yürekleri uçardı İstanbul semalarında. Ve başlardı kardeş yüreklerin dansı. Osman yüzünde büyük bir sırıtmayla baktı kardeşine.

"Kardeşim ben bir an kaptırıyorum kendimi geç duyuyorum. Namazın bozulmuyor sonuçta, bitmiş olmuyor mu hem? Ama gülümsemekse mesele sen hep gül kardeşim çok yakışıyor sana gülmek. Böyle gamzelerin falan da çıkıyor oy gel bir sıkayım yanaklarını."

Ali'nin sırıtması daha da genişledi. Severim seni Osman'ım seni kimse sevmese en çok ben severim dedi içinden. Ama öyle delikanlılığı hemen elden bırakmak yoktu.

"Elin ayağın dursun şampiyon. Adama kızamıyorum da anında alıyor gönlümü yahu."

O sırada fake imam Bekir, arkasını dönüp her durumda espri yapabilme kabiliyeti olan Ali'ye baktı. Böyle değildi bu çocuk. Hele ilk gördüğünde uçsuz bucaksız, yalnız ama soğuk çöller görmüştü gözlerinde. Bir şey vardı. Bir vaha arz-ı endam ediyordu ama keşfedilmesi gerekiyordu. Ardından öyle bir pınar çıkmıştı ki o vahadan, yıllardır susuzluk çeken gönlüne şifa olmuştu. Şimdi her şeyi aşmış, hepsinin gönüllerini daha da ısındırmıştı gönül secdelerine. Baharlar açmıştı kahvelerinde.

Peki Osman? Son giren güneş ışığıydı karanlık odaya. Vardı, yardı işte şimdi.

Tam ateş parçam susmuş niye hiç müdahale etmeden dinliyor diye düşünürken, Ömer duydu sanki yareninin sesini de sıkılı dişleriyle daldı konuşmaya.

"Hayır bekliyorum, bekliyorum ama illa müdahale etmemi gerektirecek kadar olacak zevzeklik süreniz. Beş dakika rahat durun canım kardeşlerim. Burada ciddi bir iş yapıyoruz. Et Bekir Hocam sen duanı. Siz de susun, almayayım ayağımın altına!"

Ali ve Osman inanamayan gözlerle baktılar Ömer'e. Tamam hiddetliydi, sertti, taviz vermezdi ama bu kafası esince zillere basıp kaçan, kılık değiştirip Bekir'i hacı dedenizden miras kaldı diye kandırmaya çalışan, Ali'nin iskelet adamını klozete oturtup sabah mahmurluğuyla şok eden kendisi değildi sanki.

Bekir biraz hüzün biraz da tebessümle bu sefer yareni, Can'ı Ömer'ine baktı. Her şey tamam oldu da zerre kaybetmedi hiddetinden diye düşündü. Kader nereye götürür bilinmez, Allah bir evlat verse de ilk göz ağrısıydı, evlattı ona, kapkaranlık yolda fenerdi bu ateş parçası. Darmadağandı ilk gördüğünde. Nasıl hissizdi bakışları, nasıl muhtaçtı talep ettiğine. Yüreğinin yaralarını tek tek sardı ama sormadı hiç, bekledi sabırla. Mevsimini bekleyen çiçek gibi açtı o da.

Tarihi kubbenin altında kapadılar gözlerini ve açtılar sinelerini de elleri gibi semaya. Gönül uçurtmalarını uçurdular göğe. Her bir yakarışta eyvallah geçti dillerinden bahşedilenlere. Sevginin sahibi dokundu yüreklerine. Yıkadılar beylik günahlarını Rabbin rahmetiyle.

Ve kardeş yarısını ikiletmeyen Bekir gözlerini duy beni göreyim seni der gibi caminin göz dolduran çini kubbesine dikti:

"Allahım eksiktik huzuruna geldiğimizde, şimdi belki daha eksiğiz. Doğrusunu sen bilirsin. Ama sen kovarsan gidecek kapımız da yok. Hiç gitmeyecek dilencileriniz, bizleri kovma Rabbim. Önce Sana, sonra birbirimize ısındırdığın kalplerimizi bir an olsun bırakma. Biz bizi bıraksak da Sen bizi bırakma."

Tek bir dil ama 4 yürekten edilen dua karıştı semaya. O gün bahşedilen hayatlarıydı hepsinin zihinlerinde olan. Bu 4 genç birbirlerinden habersiz sadece yine birbirleri için ettiler dualarını.

****

Evet bölüm sonu biliyorum kısa oldu ama girizgah çok uzun olursa çenesi ne düşükmüş demesinler dedim :) Öncelikle o ilk cümle, bulduğum ilk slogan, ilk hikayeyi hissedişim çok başkaydı benim için ve hayatımın sonuna kadar da unutamayacağım herhalde.

Benim yol arkadaşlarım, değerlilerime kocaman şükran borçluyum.

Öncelikle yürü be! diyen @ozgeerk :) kalbimde yeri sonsuz güzeller güzeli ablam. Gönlünü, kalemini, dünyasını bana açan, gönül birliğim. Seninle ilk konuştuğum güne şükürler olsun :)

Sonra sen yazmalısın diyen @Gece_rengi_gozlerin  perim. Gönlüme KIVILCIM çakan hatunum.

Desteğim, canım kardeşim @ahfavuslat ve diğer bölümlere sakladığım diğer değerli insanlar. Siz iyi ki varsınız. Bu kalem konuşuyorsa desteğinizin büyüklüğünden. Aslında söylemek istediğim çok şey var ama saklıyorum bir kısmını, zamanı gelince dökülür inşaAllah gönül kalemimden.

Veee siz değerli okuyucular; gözünün nurunu akıtan herkese, hepinize kucak dolusu gülücükler gönderiyorum.

Allah'a emanet olun.


4 ÇEYREK (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin