16.ÇEYREK

3.1K 357 317
                                    

Bir gün rötarlı geldi ama sonuç itibariyle geldi efendim. inşaAllah yüzünüzde tebessüm, kalplerinizde huzur olurum. Bu hafta

Keyifli okumalar.

Ömer, sabah ayılır ayılmaz etrafını yokladı. Derin bir nefes alıp, kendini yatağa bıraktı. "Ohh! Yatağımdayım. Bir an başka birinin yatağında uyanacağım diye çok korktum. Nadide bir parçayım sonuçta, mundar gitmek istemem." Ömer yine esprili kişiliğine bürünmüştü. Kamuflajını çekmeliydi ki dün yaşadıkları gözlerinden okunmasın. "Hay senin nadide vücuduna ya! Lan oğlum, senin nadide k.çın rahat etsin diye ben bel fıtığına yakalanmak zorunda mıyım acaba?" Ömer büyük bir irkilmeyle fırladı yataktan. Can, korku filmlerindeki gibi köşedeki siyah renkli kadifeden tekli koltukta oturmuş, yanındaki masadaki ışığı açmış, siyah güneşlikleri de çekmişti. Tam bir seri katil görüntüsü veriyordu. Cümlelerini de düzgün seçmiş olsa insana kalp krizi geçirtebilirdi. Ömer hemen gidip perdeleri açtı. Sonrası mı? Sonrası savaş alanı.

Dün gece Can'a türlü işkenceler yaptığı yetmiyor gibi şimdi de üstüne çıkıp, boğmaya çalışıyordu. "Ulan manyak! Başlarım senin Hollywood özentine! Kalpten gidiyordum psikopat." Can, üzerindeki ağırlığı yaklaşık 100 tona vurmuş, denizlerin en iri canlısı, mavi balinanın ağırlığı altında ezilmeme mücadelesi veriyordu. "Oğlum iki tribe girelim dedik ya. Bir izin vermiyorsun. Kalksana lan üstümden! Sen nasıl bir kafadan hastasın ki siyah güneşlik koyduruyorsun odana? Senden ala psikopat mı var?" Ömer açıklamayı makul bulup, Can'ın üzerinden kalktı. Diğer taraftaki aynı koltuğun beyaz renkli olanına oturdu. "Neler saçmaladım ben yine dün gece?" Bir yandan mahcupça bu soruyu soruyor, diğer yandan da başını ovalıyordu.

"Altın vuruş yapmışsın kardeşim. Yanına bir geldim. Pii alev alacaktın biraz daha. Ama darılmış barmen sana. El altında ispirto vardı, bir onu içmedi dedi. Bir dahakine özel servis yapacakmış. Mor Ömer'e çok yakışıyor diyor." Ömer hak etmişti bunları o yüzden, kusana kadar konuşmasını dinleyecekti. "Ben de dedim çaksaydın iki tane, kendine getirseydin. Suratına da mor çok yakışır onun. Neyse şükür ki, insaflı bir çocuğa denk gelmişsin. Cüzdanın, telefonun, her şeyin yerli yerindeydi. Ben gelene kadar bekledi. Sızmışsın oğlum kapıda. Bu kadarına ben bile denk gelmemiştim. Hem hani içmeyecektin artık, ne oldu? Anlatmak ister misin?"

Can aslında olanları üç aşağı beş yukarı tahmin ediyordu ama babası konusunda her zaman hassas olan Ömer'den dinlemek istiyordu. Biliyordu ki çünkü anlatacak başka kimsesi yoktu. Ömer'in ise aklı şu yardım eden çocuğa takılmıştı. Hayal meyal bir tuvalet sahnesi hatırlıyordu. Bir de yaşadıklarından bahsettiği o birkaç cümle. Belki destan anlatmıştı ama Ömer sadece bir kısmını algılayabilmişti. Babasının kayıp olduğunu ise tam olarak anlayabilmişti. Bir teşekkür etse iyi olacaktı ancak nereden bulacaktı ki şimdi onu?

"Şimdi değil Can. Duyduklarımı bir sindireyim, ondan sonra anlatacağım. Bir yol çizmemiz gerekecek. Birlikte. Çünkü sen, benim hayatımdaki en önemli adamsın. Altından başka türlü kalkamam. Omuz atman lazım bana." Can, Ömer'in yanına gelip sırtını sıvazladı. "Hallederiz kardeşim. Ben varım yanında. Sonuna kadar da bu böyle olacak. Bırakır mıyım yavruş ben seni?" Son cümlesini söylerken bir de makas alan Can, kendi elleriyle boğulmayı hak etmişti. "Gel lan buraya şebek!" Arkasından kovalayan Ömer'e bir yandan gülüyor diğer yandan laf yetiştirmeye çalışıyordu. "Kardeşim şu sana yardım eden çocuğu da hiç sormuyorsun he. Telefonu var bende. Hani bir teşekkür falan etmek istersen?" Ömer bir anda duraksadı. "Nereden buldun lan telefonunu?" Can koşuşturmadan yorulsa da hiçbir şey kaybetmiyordu oyunculuğundan. Gerine gerine konuştu. "Eee bizim de nüfuslu tanıdıklarımız var yani. İstediğim bilgiye anında ulaşıyorum."

4 ÇEYREK (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin