10. ÇEYREK

3.8K 418 397
                                    

Estağfurullah tuşumuz hızla meşhur olacak ben biliyorum dostlar hahaha Bekir'im sağ olsun.

Hikayeme değer verip yorum yapan, özelden mesaj atıp beni mutlu eden, yıldızcıklara tıklayan tüm okurlarıma kocaman teşekkürler. Öyle güzel moral oluyorsunuz ki bana. Sadece gözlerine buyur eden okurlarım sizlere de teşekkür ediyor ve yeni bölümle baş başa bırakıyorum.

Keyifli okumalar...

Kaç günde bir ömür, tutsak olur yıllara? Daha mı erken aslında? Saatler, saniyeler, anlar... Ömür bekçisi mi şimdi bu hercai bakışlar? Ya elini tutan parmaklar? Gözünden akan nurdan damlalar... Gönüllere hangi anda yaren olur? Hangi kuş yüreği mesken tutar? Peki kaç asır öteye bulaşır bir rüzgarla tozlar? Tevafuk; bir ömür ne kadarsa o kadar duraklar... Bir ömür ne kadar layıksa o kadar rastlantılar. Rabbin en güzeli denk getirmeleri bir o kadar kutsal...*

Deva; bir topraksan su, suysan nefes, nefessen dost eli... Ah! O öpülesi dost eli hangi duaların maverası? Hangi yüreklerin bitmez sabrının hediyesi? Kimlerin ödemekten bıkmadığı gönül kirası?

Gitmek istemedi o gece Bekir, yettiremedi çünkü suya nefesi. Ama dostun elini bıraktıracağı tek ele, anne eline takıldı kuş tüyü prangaları. 'Gel' demişti annesi ya duramazdı artık istese de. Ali'si anlamıştı zaten söz annenin ağzından bir kere çıkardı, yoktu işte ötesi. Ama öncesinde rüyayı yaşamıştı ya gönlü, gözü, ruhu, canı...

Sormuştu Ali hemen, tesbihleri ve ufak sohbetlerinin ardından; 'Şimdi ne yapacağız Hocam' diye. Sahi ne yapılacaktı ki? Hüküm asırlar öncesinden verilmiş, kalem de kırılmıştı. Ama daha yapacakları vardı ömrüne dair. Daha alınacak kaç asır yol, feda edilecek uykusuz geceler, elden tutulacak dostlar vardı. Yüreğine alan razı, kalbini takas eden razıydı.

Bekir'se, Ali'nin adımlarına razıyken Ali koşmak istiyordu. Çatlarcasına, nefesi kesilene kadar rüzgarı hissetmek istiyordu. Ciğerleri yansın, cayır cayır yansın ama yeniden can bulsun istiyordu. Hatta takmıştı ya kanatlarını seccadesini kapıp, daha özgürü var mıydı dünyada? Bir seccadeyle göğe yükselirken kim cesaret edebilirdi kanatlarını tutmaya? Peki hangi rüzgar böylesi nefes kesici gelebilirdi? Belki dünyanın en temiz havasına kucak açsa, en oksijeni bol zirvelere tırmansa anca ciğerleri yanardı. Peki ruh? İnsan nefes alırken yanar mıydı? Canı bedeninde dururken ölümsüzlüğü tadabilir miydi bir insan?

Hiçken, çok olmanın bir adım uzağında her insan. Bir nefes uzak secdeye, bir cennet uzaklıkta ahirete...

Bekir evinin yolunu tutmak üzere kalktı ayağa. Giderken de telefonunu almayı ihmal etmedi Ali'den. 'Sadece bir nefes uzaktayım Ali, gücüm yeterse gelirim. Sakın yalnız olduğunu düşünme olur mu? Yalnızların, çaresizlerin Rabbine ettiğin secdeler, semada yankı bulmuştur inşaAllah. Melekler uçurmuştur dualarını Yaradan'a. Ama onlar vasıta ya, Rabbin şah damarı kadar uzağında. Ben yoksam o var, ben bitsem o asla bitmez, ben yarsam o AŞK.' Böyle demişti işte giderken Ali'ye.

Bekir annesine elbet ısrar edebilir, alabilirdi izni belki. Ancak hem kendisi hem de Ali bugün çok dolmuştu, yorulmuştu. Taşmadan önce buharlaşmaya ihtiyaç vardı. Yalnız kalıp güneşi doğduracaklardı odalarına. Belki sonra izin verirlerdi kendilerine tekrar dolmak için. Bekir, geldiğinin bir benzeri sarılmayla ayrıldı Ali'den. Sanki görünmez kelepçeler vardı bileklerinde, ayrılmak isteseler bile geri çekecek, bırakmayacak gibi.

Tam o sırada dünyanın en sevimli gardiyanı göründü kapının ucunda. Ama bu içerideki iki mahkuma nefes olacak cinstendi, hatta bir süreliğine kelepçelerini açacak cinsten.

4 ÇEYREK (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin