9. ÇEYREK

3.9K 444 365
                                    

Bölüm... Nasıl bilemedim ^^ Kalbi olanlar, özellikle sizler okuyun.

Keyifli okumalar dostlar...

Yollar; kimi zaman umurumuzda olmayan, alelade adımlarımıza yön veren, kimi zaman üzerinde neşeyle zıpladığımız yorgun taşlar. Çocukların neşeli kahkahalarının zemini bir seksek, saklambacın gizli ortakları, ortada sıçanın topu kucaklayan kolları, işten gelen babaya koşan evlat telaşları hatta okulun ilk gününün sessiz yoldaşları... Ev sahibi onlar... Çocuklara, sevdalılara, arkadaşlara...

Ama yollarla olan ilişkimiz de hayli değişik bir hal alıyor sonrasında. Mesela hayal kırıklıklarını serpiştiriyoruz... Dönülen bir boşanma davası sonrası eşlik edici buluyoruz. Olumsuz sonuçlanan bir iş görüşmesinin hayal kırıklığını paylaşıyor bazen. Bazen de bir teklifin acımasızca reddedişine tanık oluyor...

Yol hep bizimle, bazen yokuş; bazense sıkıcı bir düzlük. Gün gelip yağmurla kurduğu dostluğu da seriyor ayaklara, gözyaşlarına da karışıyor korkusuzca. Gün geliyor güneşle arkadaş oluyor pırıl pırıl sabahlarda.

Sevdaya atılıyor her bir adım elde çiçekle, düğün günü vuslat katıyor gönüllere, bir diğer gün canından parçanın dünyaya gelişine uzanıyor boynu boyunca. Yol bazen de fütursuzca sürüklüyor, mıknatıslarını çıkarıp ulaştırıyor varılması gereken yere. Nasıl olduğunu anlamadan dönülüyor köşe başları, anlamadan yükleniliyor seyahat çantası. En sonunda da bir kapının önünde dikilirken buluyor insan kendini. Zile bassanız olmaz, basmasanız yer çekimine, o görünmez mıknatıslara karşı koyamayacaksınız.

Gün gelip anlıyorsunuz, yollar o mıknatıs gücünü, o görünmez çekimi aslında kalbinizden alıyor...

"Böyle çat kapı gelmemeliydim. Ne açıklama yapacağım şimdi? Takip etmiş gibi oldum. Gibisi fazla be Bekir bildiğin takip ettin. Biri görse ne iş diyecek. Ama yalnız bırakmaya gönlüm razı olmadı ki. Vazgeçerse, boşlukta hissederse diye korktum."

Bekir öyle tatlı bir iç hesabın içindeydi ki fark etmeden her bir cümlesinden büyük keyif alıyordu aslında. Korkusu şefkat dolu, merakı sıcak, yüreği taklacı kuş misali deli doluydu. Bazı eşiklerin atlanması zor olurdu olmasına ancak, Bekir süzülmek istiyordu. Süzülüp de kardeş bakışlara dûçar olmak...

"Daha Ali'yi tanımadan ailesine ne diyeceksin Bekir? Hem inanırlar mı ki sana? Deli misin demezler mi? Elbet derler. Ben olsam demezdim ama. Af Allahım! Kalsam bir türlü, gitsem gönlüm razı değil. Sağlam dur Bekir, eşiğe baş koymuşsan da çalacaksın o kapıyı. Vuracaksın tokmağa, vuracaksın ki gönüllerde makes bulsun adımların. Allahım sen utandırma. Haydi Bismillah."

Bekir zile parmağını dokundurup anında elini yerçekiminin etkisine bırakmıştı. Tabii ki çekincesi yoktu, sadece kolu ağrımıştı havada uzun süredir tuttuğu için. Kendi kendine gülüp tekrar parmağını zile dokundurmuştu ki açılan kapıyla ikinci merdivenden aşağı yuvarlandı. Her şey bir anda olup bitmiş, ne Hülya müdahale edebilmiş ne de Bekir kendini dizginleyebilmişti. Ani gelen bu düşüş sonucunda batmış bir adet pantolon, ağzı açık şaşkınca bakan bir hatun, düştüğü hale gülen bir Bekir kalmıştı. Hülya'nın yardımıyla yerden kalktı kalkmasına ama açıklama yapacak cesareti de pantolonuyla birlikte suya düşmüştü. Bir süre bakıştılar, baktı olmuyor Hülya girdi konuya.

"Evladım iyi misin?"

Ses yok!

"Ali'nin arkadaşı falan mısın? Çıkaramadım da ben seni!"

Imm... yine ses yok!

"Hayır Ali'nin pek arkadaşı yoktur ki bir de eve gelecek. Dur bakayım bir sana."

4 ÇEYREK (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin