Çeyrek severlere bölüm mü gelmiiiiiiş? Hem de upuzuuuuuun. Kuzucuklara sınav yaptım bu hafta da. Bir yoğunluklar bir bir şeyler. Zor falan sormadım (kızgın emoji şeysi) Ama koştum geldim Allah rızası için ^^ Dostlarım bekler pek tabi... O zamaaaaan...
Keyifli okumalar. (Merve'ye dört köşe okumalar ^^)
****
Osman ses çıkarmamaya özen göstererek kapadı kapıyı ve dönüp şöyle bir baktı. İlk kez geldiği bir yere misafir olarak kabul edilmemiş, ev sahibi olmuştu. Sıcak bir ailenin içinde büyüse de babasının işi yüzünden, hep mesafe koyması gerekmişti insanlarla arasına. E bir yerden sonra aynı mesafeyle karşılık veriyordu insanlar da. Yuvası kadar sıcaktı burası çünkü yuvayı sıcak tutan babası bir iki kapı ardında duruyordu. Şüphesiz gitmek istememesinin sebebi buydu. Bilmese de.
Sobanın yanına iliştiğinde sıcağı bulan kediler misali asıl yerini bulmuştu Osman. Ama yüzsüzlük yaptığını düşündüğünde fazla da kalmak istememişti. "Gideyim ki tekrar gelebileyim." İşte bu zihninin arka odalarında çıkmayı bekleyen düşünce harekete geçirmişti Osman'ı. Mustafa'yla yıllardır görüşüyor gibi abisiymişçesine vedalaşmıştı. Farklı ama iyi geliyordu hissettirdikleri. Dinlemek istiyordu bir kez dinleyen. Sözleri tesirini gösteriyordu hemen. Çünkü yaşıyordu Mustafa.
Pirinden aldığı ilk derslerdendi. Eğer dilinden çıkanlar hayat yolunda ayaklarının altına serilecek birer taş olursa, o yolun onu istediği yere götüreceğini söylemişti. O da hayatına almadığını, diline de almıyordu. Konuşunca, insana yaşamadıkları için isyan ettiriyordu. Ama bu da güzel bir hasletti. İnsanın kendine isyanı, nefsine isyanı...
Bir perde var insanın gözleri önünde... Rab o ince perdenin ardında. Kendine isyan etmesine sebep o perde yırtılmayınca, ince bir perdeden manen Rabbinin yolunu izliyor. Yanlışlarını perdenin ardına ulaştırmak istemiyor, tüm güzellikler de o ince perdeden Rabbe ulaşıyor, onda son buluyordu. Bu hikmetli perde, söz konusu salih ameller olunca incecik gözüküyor ve o an ulaşıyordu sahibine. Ama kötü huylar söz konusu olunca kalınlaşıyordu.
Ve bir ayet süzülüyordu zihinlere; "Gündüzün iki tarafında ve gecenin gündüze yakın kısmında namazı ikame et. Muhakkak ki haseneler (kazanılan dereceler), seyyiati (kaybedilen dereceleri) giderir. İşte bu, zikredenler için bir öğüttür." Yani iyilikler, kötülükleri gideriyordu. Sabun köpüğü gibi günahlarla gidilip tertemiz dönülüyordu. Ancak nefsine isyanı bir köşeye bırakıp, o perdeyi yırtarcasına çekip atanlar isyanı direkt Rabbe yöneltiyordu.
O perde nasıl sağlamlaşıyordu peki? Her insanın güzel bir huyu etkiler ya karşısındakini ve siz o insanı o huyuyla anmaya başlar hatta bütünleştirirsiniz. Osman'daki o perde de haya perdesi idi kuşkusuz. Gençliğinin en ufak bir hevesine kapılmıyordu bu konuda. Küçükken nasıl sakınıyorsa kendini, büyüyünce de değişen bir şey olmamıştı Osman için. Mesela en hassas olduğu nokta gözlerdi. Bir baktığına, birden fazla bakmayı yakıştıramamıştı kendine. Sonucunu da karşısındakine...
Aslında dini hayatına rehber kılmak, hatta yaşamak şöyle dursun kıyısından, köşesinden geçmek bile nasip olmamıştı Osman'a. Bu güzel huy, doğuştan sanki tenine işlenmiş gibi saklı duruyordu. Sebebi alenen ortadaydı aslında. Babası ve annesinin izini takip ediyordu. Bir kere gönlü güzel bir huriye takılmış, öyle aylara bile yaymadan almıştı İnci'yi. Onca imkansızlığı delip geçmişti hem de. Yüreğinin güzelliğini edebiyle süslemiş ve Osman'ın annesi olmuştu o. İnci'nin de gözü kimseye değmemiş, nasibine sıkı sıkıya tutunmuştu.
Günahlar ya da sevaplar kişiyi terk etse de etki edebiliyordu geleceğine. Hatta daha da kötüsü yapışabiliyordu evladının yakasına. Belki geleceğini perişan ediyor, belki de miras bırakıyordu. Osman da mirasların en güzeliyle şereflendirilmişti. Şimdi de lütuflara mazhar olmayı bekliyordu. "Osman, gökten mi inecek beklediğin? Kapıdaki yazıyla aklın gitti. Aylardır aran dur, sonra bir anda ellerine konulsun. İstanbul'un havası mı çarptı nedir?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
4 ÇEYREK (Tamamlandı)
Spiritual✒Son gün olmasın dostum, çelengim, top arabam... Alıp beni götürsün, tam 4 inanmış adam.. ✒Bekir, Ali, Ömer ve Osman... Modern zamanların klavyelerinden değil, fazla geçmiş bir zamanın tozlu sayfalarından çıkıp geldiler. ✒Hem 4 çeyrek de bir tam ede...