Osman'ı çok ihmal ettim a dostlar. Bu bölüm Osman'ı, küçüğümü sevenlere gelsin ^^ Çeyreklerin kavuşması yolunda sona yaklaşıyoruz gibi gibi. Tabi serüvenimiz bitiyor diyemem. Ben de merak ediyorum nereye kadar gideceğiz ama kalem elbet susacak bir gün çeyrekler adına. O güne kadar yanımda olacağınızdan kuşkum yok.
Duygulandıysam demek ki >.<
Keyifli okumalar...
****
Bazen hiçbir şey insana istediği şekilde gitmiyormuş gibi gelir. Hoş gitmesi de gerekmez zaten. Ama vazgeçmez insanoğlu. Vazgeçmediği için yakalar kısmetinin kanadından. Bitip tükendiği anda doğar küllerinden. Tam gecenin en karanlık anına denk gelir güneş. Ama yakmadan, gözlerini almadan nazlı nazlı doğar. Ve o andan itibaren, sanki yaşanmamış gibi gelir ölmeye yüz tutanlar. Anında siler kötü hatıraları bir kalemde. Beklediğime değdi, bundan öncesi önemini yitirdi deriz. Ne olduysa oldu diye çıkar bir avazda ağızdan.
Unutmak da bu yüzden önemlidir insanoğlu için. Nisyan içerisinde isyanı barındırsa da tamı tamına zıttır birbirine. Unutanın aklına isyan etmek gelmez çünkü. Derdin geçmiş olması önemlidir. Sorgulamamak, sorgulanmamak daha az kaygı taşır geleceğe dair. Esasen; hiçbir çırpınış işe yaramaz. Çırpındıkça dibe batar, bağırdıkça daha fazla zaman yutar insan. Tükenirken de korkar yaklaşmaya insanlar. Yüzmeyi bilenler suyun derinliğinden, bilmeyenler görüntünün dehşetinden yardım etmez. Ve bir başınıza son anlarınızı doldurursunuz.
İşte bunlar hep cankurtaran eksikliğinden. Peki bu cankurtaran hep yanı başımızda mıdır? Evet. Ama görüşü bulanık değilse görür sizi. Sabır... Öyle hemen girmez devreye. Hak edebilmek gerekir o yardımı. Takılırsanız görüş açısına, kurtuldunuz demektir. Sırtlanır insanı kıyıya ulaştırır. Bir anda hayata dönmek de hayatınızı kurtarana sıkı sıkı sarılmanıza sebep olur. İşte sabır önce kaybettiğinizi düşünmenize sebep olur, sonra sahneye çıkıp hayatınızı kurtarır. Ama sarılınca da ne kadar vefalı ve sıkı bir dost olabileceğini anlarsınız.
Osman da ailecek sabrı kuşandık diye düşünüyordu. Elimle koymuş gibi bulacağım diyordu aradığımı. Ama daha dalgalar kıyıya vuracak, oradan oraya sürüklenecekti. Dalgaların ardındakini değil de dalgaların Sahibine ulaşacaktı. Hayatta her şeyin bir sebebi olduğunu düşünmek her yiğidin harcı değildi elbet ama yeterince zaman varsa, öğrenmek imtihanın verilebilmesi için gerekliydi. Bu derse çalışmak değil de dersi bizzat almak oluyordu.
Hayatın yükü, dünyada(sınıfta) kalmaktan daha iyiydi şüphesiz...
****
Osman ve İnci bir haftayı zor geçirdiler. Bir gün dahi kalmaya tahammülleri yoktu artık. İki valizi hızla arabaya yerleştirdi Osman. Konya'da, garajda tuttukları arabayla döneceklerdi İstanbul'a. Melih'in gözü gibi baktığı arabasıyla İstanbul'un sokaklarını arşınlayacaklardı. Melih zamanında tüm aileye öğretmişti araba kullanmayı. Ehliyet almamasına rağmen araba kullanan Osman, arabasından inmeyen Hakan babaları kadar olmasa da iyi birer sürücüydüler. Tabi bundan İnci de nasibini almıştı. Kocasına uyup ehliyet aldığı için şükretti İnci. Nasıl da sabır göstermişti öğretirken...
"İnci'm şimdi soldaki debriyaj, ortadaki fren, sağdaki de gaz. Araç çalıştırırken boşta olacak. Sonra debriyaja basıp bire alacağız. Vites değiştirirken debriyaja basmayı unutmuyoruz. Araba şuan çalışır durumda. Şimdi el frenini indirelim. Heh. Şimdi ayağını frenden çek. Bak araba hareket etti zaten. Debriyajdan ayağını az kald..."
Birinci stop...
"Tamam hayatım olur böyle şeyler. Daha ilk kez arabaya biniyorsun. Şimdi arabayı tekrar çalıştır. Tamam. Ayak debriyajda. Şimdi vitesi bire al. Tamamdır. Şimdi frenden ayağını çek. Çok güzel. Şimdi yarım debriyajla hafif gaza bas. Tartı gibi düşün debriyaj ne kadar kalkıyorsa o kadar gazla dengelemen lazım. Şimdi çek debriyajd..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
4 ÇEYREK (Tamamlandı)
Spirituale✒Son gün olmasın dostum, çelengim, top arabam... Alıp beni götürsün, tam 4 inanmış adam.. ✒Bekir, Ali, Ömer ve Osman... Modern zamanların klavyelerinden değil, fazla geçmiş bir zamanın tozlu sayfalarından çıkıp geldiler. ✒Hem 4 çeyrek de bir tam ede...