39.ÇEYREK "Aşk İmiş..."

2.7K 266 73
                                    

Finalden önce son...

Benim sabırla bekleyen tüm can okurlarıma ithafımdır...

Müziğe kulak verin ^^

****

Kelimeler tükenmişti çünkü kalem bir yazdığını bir daha ezber etmek istemezdi. Her şey olması gerektiği gibiydi ancak hepsi bu kadar mıydı o kaderin tecellisiydi.

Bekir, elini sol yanağının altına koymuş, ezginin ritmiyle gözünü bazen kapıyor, bazen de gülümsemesi yüzünden taşarken açıyordu. Bacağına bıraktığı eli ise bazen ritim tutuyor bazen kaskatı kesiliyordu. Duyguları çağlarken bir anda duruyor gibiydi suyun akışı. Herkesin kulağa tam gelen bir ritim vardı. Sanki melodisini kendisinin yazdığı... Bekir de o anın sarhoşluğuyla hareketlerini ölçülendiriyordu.

Aklına türlü saçma hislerin hücum edebileceği sözlerden sıyrılmış, enstrümanların hemen hepsinin ayırt edilebildiği melodiler tam ona göreydi. Sadece bir vaktin gelmişliğine sığınmış keman sesine karışan piyanonun tuşları parmaklarının ucunda salınıyor gibiydi. Bir dinlenme merasiminin tam ortasında dört arkadaş, her biri duymak istediği şekilde ritme ortak oluyorlardı.

Ali, masanın diğer ucunda, elinde mutlak hıfzında tutması gereken tıbbi terimleri not aldığı defteri tutuyordu. Bir sürü renkli kalem, hastalıklı hayatlarla ayrı bir ironi oluşturuyordu. En azından bu notları alırken Ali'nin aklından geçivermişti bu farkındalık. Uzun saçlarının dokunduğu gözlüğünü arada düzeltiyor, karışan birkaç terime fena halde sinirlendiğinde de saçlarını arkaya doğru atıp öne çekiyordu. Kelimelerin oyununa saçlarıyla mı karşılık veriyor bilinmezdi.

Birkaç asi tutam her seferinde gözlüğünün içinden kayıyor, arada üfleyerek veyahut gözünü kaşıyarak kurtulmaya çalışıyordu. Oynayan her bir mimiği, ellerinin hareketi bir çocuğun tavrından çok uzaktı. Ölçülü, nazik ve asildi. Onlarca kişinin olduğu bir ortamda dahi sadece duruşuyla bile kendini izlettirebilir, örnek alınabilir, taklit edilebilirdi. Yeni bir bilginin keşif ve ezberi yüzüne hafif tebessümüyle bir de gamze kondurabilir, ilginç herhangi bir cümle kaşında bir dağ izlenimi oluşturabilirdi.

Dikkati dağıldığı vakit Bekir'e bakıyor, herhangi bir şey ile meşgul olmayıp, boşluğu izlediği, huzurun hissizlikle buluşmasına izin verdiği halini memnuniyetle izliyordu. Çünkü her birini bir endişe kaplıyordu bazen. Hassasiyetlerinin farkındaydı her biri ve onlar da Bekir gibi olmak değil de doğruyu bir nakış gibi işlemesini izleyip bir pay sahibi olabilmek için uğraşıyorlardı. Çünkü iyi bir örnek, okunabilecek ciltlerce kitaptan daha ali idi.

Ancak Bekir de en nihayetinde hassasiyetleri ne kadar fazla da olsa genç bir adamı ve her talihsiz(!) gibi ahir zamanı yaşıyordu. Ahir zamanın onca çukurundan açan çiçekleri her yere ulaşsın istiyordu. Bir çiçeğin en güzel hali mevsimiyle açıp, güzelliğini sunmasıydı. Ancak hücrelerinin güneşi emişine bazen yalnız varlığı için izin vermeliydi. Hayattan kopmak şöyle dursun hayatın içine karışmalıydı. Koparılmak pahasına kokmalıydı. Zaaflarını göstermeliydi. Aşırıya kaçmak ancak kuruturdu çukurun çiçeklerini.

Bekir'le bu mevzuyu konuşmuş, helal dairenin hangi keyiflere kafi geldiği konusunda mutabakata varmışlardı. Ömür kısa, yapılacak işler ziyadesiyle çoktu ancak ibadetin neşvesi (keyfi) ülfet (alışkanlık) peyda eder ise kalkıp gidebilirdi. Bir robot gibi yaşayıp her saniyesine yalnız ahireti sıkıştırmak zorunda olmadığını en nihayetinde fark ettirebilmişlerdi. Bekir de söylenenlerde en ufak bir art niyet aramamış, asla kırılmamış, görünenle olması gereken arasında dengeyi kurabilmeye İnşaAllah demişti. Ne içli dışlı olmalıydı her an nefsiyle ne de büsbütün unutmalıydı. Denge... O denge ki en mühimiydi.

4 ÇEYREK (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin