Benim bir avuç dostlarım, okurlarım. Kalemime değer verdiğiniz için hepinize teşekkürler. Sessiz okuyucularım sizleri de seviyore...
Keyifli okumalar.
Kalkıp gidersen bilmediğin diyarlara, yanında yüreğin yük olurdu sana. Ama yolculuğa azmetmişsen, geri dönmeyi kendine yük ettiğin kalbe yediremezdin. Yolculuklar da zaten sadece ayaklarla olmazdı. Bazen ruhlar göçerdi bilinmez diyarlara.
Göçmeden ruhlar, kalpler uçmalıydı menzillerine. Son nefeste pişman olmamak için, gerekirse uçurtmalar rüzgara ters uçurulmalıydı. Ali için vakti gelmişti gönül uçurtmalarını uçurmanın vakti gelmişti. Durmayacaktı nefesi kesilene kadar. Aradığı neydi bilmese de bulacağı kendi olacaktı.
Dalgındı; Fethi Baba konuştuğundan, ilk kez duyduğu ses ruhuna işlediği günden beri. Araştırıyordu yaklaşık iki yıldır. Okuduğu bölüm bu konuda tetikleyici olmuştu çünkü. İnanana, Allah diyene mutluluk gözyaşıydı yaradılış, inanmayana sadece oluşum, sadece madde. Oysa kolaydı Allah deyip omzundan yükü pamuk gibi bulutlara yüklemek. Maddenin ötesinde manaydı yaratılmış olan her bir zerre.
Ali için okulu ilk adım olmuştu, ama bir yaren bulmalıydı elinden tutup ilk bebek adımlarını attıracak. Sonra kanatlanırdı semaya, belki de nur olur yağardı yeryüzüne. Kütüphaneye gitmediği bir gün dahi olmamıştı belki gelir nefes olur, söz olur diye, heyhat yoktu ortalıklarda. Sınıf arkadaşına da soramıyordu ki zaten ne diyecekti.
Ben bir gül dalı buldum, kokusuna talibim. Dikenleri kanatsa da hazırım buram buram içime çekmeye...
Diyemezdi. Allah'ın varlığına inanmayan birine de anlatamazdı öyle kolay kolay meramını. Beklemeye karar verdi, Yunus'un Taptuk Emre'den nasibini beklediği gibi bekledi günlerce bilmeden. Çileyi kolay sandı ya Ali öğrenecekti tek tek, ilmek ilmek dokunacaktı gönül tezgahında. Manayı keşfetmek kişiye özgüydü esasen. Gün gelir Hz. İbrahim misali bilmeden sorgular, yargılara varıp bulurdunuz, başka bir gün ise Hz. Ali misali ilmin beşiğinde yetişir tutulacak o mübarek kola sımsıkı sarılırdınız. Çünkü din vicdan, kalp işiydi. Durağı belli, ulağı belli, kanatlı bineği belli...
Sınıfına girip yine aynı sırasına oturdu Ali. Kuralları olan biri için aslında son derece normaldi yaptığı ama asıl olay sahiplenmekti. Bir sırayı, bir kalemi, belki bir insanı, tecrübe edilirdi itinayla.
"Ali nasılsın?"
Ali kafasını kaldırıp baktı karşısındaki çocuğa. Düşünmekten kafayı yemişti kesinlikle, çünkü karşısında kendisine sırıtarak bakan Eren olamazdı. Günlerdir beklediği an gelmiş gibi hissetti.
"İ...iiyiyim. Ss..en nasılsın Eren?"
Eren elini Ali'nin omzuna koyarak sakinleştirmeye çalıştı hoş anlam verememişti bunu neden yaptığına.
"Ben iyiyim de sen iyi olduğuna emin misin?"
"İyiyim. Yok bir şeyim. Şaşırdım sadece, selamlaşmayız ya pek ondan. Yoksa ne olacak ki zaten."
Gerçek kesit oyunculuğuyla göz dolduran Ali, sarı bıyıklı Flash Tv'nin kadrolu elemanına benzediğine mi yansın, kız gibi davrandığına mı bilemedi o an. Elini de ensesine attıktan sonra kendi kendine küfür seansı başlamıştı son sürat. Eline bakıp hızla aşağı indirdi. Eren'e bakıp mahcup bir şekilde, ama göz dolduran gamzelerini göstermeden gülümsedi.
"Sen öyle diyorsan. Ben şey diyecektim, heh gezi var İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesi'ne ki zaten duymuşsundur. Tabi benim ağzımdan duyunca garip gelmiş olabilir ama içinde Tıp Bölümü var ki biz aslında orayı görmeye gidiyoruz. Hem komiteler öncesi stres atma gibi düşün. Servis ayarlanacak, ben gelecek misin diye soracaktım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
4 ÇEYREK (Tamamlandı)
Spiritual✒Son gün olmasın dostum, çelengim, top arabam... Alıp beni götürsün, tam 4 inanmış adam.. ✒Bekir, Ali, Ömer ve Osman... Modern zamanların klavyelerinden değil, fazla geçmiş bir zamanın tozlu sayfalarından çıkıp geldiler. ✒Hem 4 çeyrek de bir tam ede...