Altay Aslan: Alev, müsait misin? Sanırım senle konuşmam gereken bir şey var. (Görüldü.)
Siz: Bana ilk defa Alev diyorsun.
Siz: Sanırım bahsedeceğin şey çok ciddi bir konu.
Altay Aslan: Senin için pek önemli değil ancak benim için önemli. Müsait misin? (01.02)
Siz: Tabii ki müsaitim Altay, sadece iyi misin onu söyle.
Altay Aslan: İyiyim Alev, yani iyiydim.
Altay Aslan: Şu an nasılım ben de bilmiyorum.
Altay Aslan: Yanına gelebilir miyim, lütfen? Tek senle bunu konuşabilirim.
Siz: Hemen ve dikkatli gel Altay, senin için endişeleniyorum.
Siz: Neredesin peki?
Altay Aslan: Arabadayım.
Siz: Konum olarak neredesin Altay?
Altay Aslan: Hastanedeyim. (Görüldü.)
Siz: Yaralı mısın sen?
Siz: Ne oldu?
Altay Aslan: Fiziksel olarak hayır, değilim.
Siz: Beni endişelendiriyorsun Altay. Gel, bekliyorum.
Altay Aslan: Teşekkür ederim Alev. (Görüldü.)
-🩶-
Altay'ın gelmesini beklerken ne olabileceğini düşünmeye başladım. Onu ilk defa böyle görmüştüm. Bana ilk defa adımla seslenmiş, yanıma gelebilmek için izin istemişti.
Binanın kapısı açılıp kakandığını akşam saatlerinde olduğumuz için rahatlıkla duyabiliyordum. Hızlıca koltuktan kalkıp kapının önünde beklemeye başladım. Gerginlik yüzünden tutulan belime yerleştirdim elimi, meraktan yerimde duramıyordum.
Kapının zili çaldığında hızlıca kapıyı açtım, karşımdaki Altay ile gözlerim korkuyla büyüdü. Berbat gözüküyordu. Gözleri kıpkırmızı, yüzü ise bembeyazdı. Düşünceli bakışlarını bana çevirdiğinde zorlukla yutkundum.
"Altay?" Diyebildim endişeyle, sesim tahmin ettiğimden daha kısık çıkmıştı. Bu sefer boş gözlerle baktı bana, sessiz kaldı. "Anlatsana Altay, ne oluyor?"
"Anlatacağım, içeri geçelim?" Zorlukla konuştuğunda başımı onaylar şekilde sallayıp kapıdan uzaklaştım. Altay ağır adımlarla içeriye girdiğinde kapıyı kapattım. Salondaki kanepeye kendini bıraktığında bense sadece onu inceliyordum, ne olduğunu deli gibi merak ediyordum.
"Berbat gözüküyorsun." Oturduğu kanepeye doğru ilerleyip yanına oturdum. Bakışları yerdeyken bense ne olduğunu bulabilecekmişim gibi yüzünü incelemeye başladım. Bembeyaz yüzü beni korkutmaya yetmişti.
"Özür dilerim." Kaşlarım şaşkınlıkla havalandığında hiçbir tepki vermedi. Elleriyle oynarken bir yandan da dudaklarını oynatarak bir şeyler anlatıyordu, kendi kendine ses çıkarmadan bir şeyler söylüyordu. Dayanamayarak kollarımı ona sararak sarıldım. Altay'a sinirliydim, kırgındım ancak o benim kardeşim gibiydi. Arda'dan farkı yoktu.
"Anlat Altay." Bunu dememi bekliyormuş gibi derin bir nefes verdi. Pozisyonunu düzelterek kollarını bana sardı. Omzumda bir ıslaklık hissettiğimde kaskatı kesildim. Ağlıyor muydum?
"Görevde hep bir yerden ses geldiğini duyuyordum, çalıların hareket ettiğini sanıyordum ancak kontrol ettiğimde hiçbir şey çıkmıyordu." Diyerek başladı anlatmaya. Destek vermek istercesine sırtındaki ellerimle ağır ağır bir yukarı bir aşağı yaptım. "Komutan olduğum için böylesine alışmışım gibi geliyordu ancak Erdem doktora gitmemi istedi. Normal bulmadı."
"Belki sana ilaç verirler bunub için Altay, endişelenme." Altay kafasını omzuma koyarken bense derin bir nefes verdim. Onu böyle görmek beni mahvediyordu.
"Hayır, Alev. Psikiyatri'ye yönlendirdiler." Sesi titriyordu. "Birkaç gün sürekli olarak gitmiştim, şimdiyse teşhis için çağırdılar." Gözlerini sertçe yumduğunu omzumda hareketlenen kirpiklerinden hissediyordum. Anlını biraz daha omzuma bastırdı. "Şizofren olduğumu söylediler Alev. Biliyorum ama ben, değilim! Hem de hiç değilim. Gayet sağlıklıyım ben."
"Sakin ol Altay! Öyle değilsen yanlış söylüyorlardır?" Son cümleyi kurarken ben bile şüphelenmiştim kendimden, onu teselli etmeye çalışıyordum.
"Alev, ben mesleğimi çok seviyorum. Elimden alınmasını istemiyorum. Bana deli diyorlar, alacaklar beni mesleğimden!" Kafasını omzumdan kaldırmıyordu, belki de onu böyle görmemi istemiyordu. Derin bir nefes verirken kollarımı ona daha da sardım. Ne diyebileceğimi bilemiyordum. "İstemiyorum Alev, benim sahip olduğum tek şeyi de benden almaya çalışıyorlar."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Mesaj|Texting
RomanceAlev Sönmez, 21 yaşındaki bir ilkokul öğretmenidir. Kuzenleriyle eğlenirken gelen can sıkıntısıyla tanımadığı bir adama yazar. Kuzenleri gittikten sonra engellemeyi planladığı adamı, içinden gelen sesten dolayı engelleyemez. Hatta yazmaya devam eder...