Sabah dükkanı açıp sandalyeleri yerleştirip masaları sildikten bir saat sonraydı. Hava her zamanki gibiydi, sahil bugün biraz daha sakindi. Fırtına öncesi sessizlik de denilebilirdi. Durgun, gri bir havaydı, suyun rengi bile griydi. Basıktı, nemliydi, bunaltıcıydı. Büyük bir olasılıkla yağmur yağacaktı. Avukat bugün gelecekti öyle demişti Sam, onunla görüşecek nerden başlayacağını belirlemek için yol çizecek, eve gidecek araştırma yapacaktı. Umarım Hudsonların evine giderken yanında gitmek zorunda kalmam diye düşündü, girişteki masaların birine oturmuş sigarasını içiyordu. Sabahtan beri içtiği beşinci sigarasıydı. Gergindi. İki sene sonra ilk defa biri gerçekten bir şeyler yapacaktı bu belki işe yarayacaktı, onu ona götürecekti. Belki de hiç işe yaramayacaktı ve ondan iyice uzaklaşacaktı.
İşe yaramalıydı. Muhakkak yaramalıydı. Boşuna o yaşlı bunağın karşısına dikilmemişti, o rüyaları boşuna görmemişti. Çabası boşuna olmamalıydı. Ellie oralarda bir yerdeydi ve onu bu sefer bulacaktı. Hissetmiyordu, biliyordu. Hissetmek ile bilmek birbirine ne kadar yakın görünse de aslında her ikisi de farklı şeylerdi. Arayış içinde olan insan hissederdi, aradığının nerde olduğunu bilen insan ise bilirdi. James aradığının nerde olduğunu biliyordu. Ellie uzun bir zamandır buralarda değil buralarda olsaydı onu çoktan bulurdu. Onu tanıyordu, onu biliyordu. Bu düşüncelerinden sonra ister istemez eli tekrar sigarasına uzandı. Beşincisi daha tam bitmeden altıncısını yakmak gelmişti içinden.
"Yavaşla. Böyle devam edersen kızım geri döndüğünde seni ciğersiz ve beş parasız bir adam olarak bulacak" James elindeki sigarayı hemen söndürdü ve paketi fırlatırcasına masaya bırakarak şaşkınlık içinde arkasını döndü. Gözlerine inanamamıştı. İhtiyar yıllar sonra buraya gelmişti. Ya şuan rüya görüyordu ya da iş gerçekten de ciddileşmeye başlamıştı. Han Solo evden çıkmıştı. "Neden öyle dik dik bakıyorsun?"
"Ciddi misin sen?"
"Her neyse. Avukat nerde?"
"Daha gelmedi. Eli kulağındadır." İhtiyar kısa bir hıh sesi çıkardıktan sonra James'e hafif omuz atarak içeri girdi.
"Tabi, içeri gir" dedi arkasından. Onun burada olması onu daha da çok germişti ve burada olmasından hiç memnun değildi. Peşinden o da içeri girdi ve kapıda açık yazan tabelayı kapalıya çevirdi. O buradayken birde müşterilerle uğraşamazdı. İhtiyar çoktan cama yakın olan masaya oturmuştu. Bir yandan dışarı bakıyor bir yandan da James'in hareketlerini izliyordu.
"O önlükle aynı hizmetçi kızlara benziyorsun."bir yandan da camdan dışarıya bakıyordu. James ise tezgahın arkasına geçmiş ona ıhlamur kaynatıyordu. İhtiyar ne zaman buraya gelse Ellie ona ıhlamur verirdi ve o sakinleşir müşterilerin önünde James ile uğraşmazdı. Böylece James işini daha rahat yapar ve kısmen huzurlu bir gün geçirirdi.
"Madem dışarıya bu kadar meraklıydın neden dışarıda oturmadın" dedi ve Ihlamuru kaynaması için ocağa koydu.
"Tatlı hanımları iş üstündeyken izlemeyi dışarıdan daha çok seviyorum da o yüzden. Neden olacak şaşkın avukatı bekliyorum" James artık gerçekten sinirlenmeye başlamıştı. Daha su tam ısınmamışken cezveyi ocaktan alıp içinde yüzen otlarla beraber bir bardağa koyup tezgahın arkasından çıktı.
"Sanki görünce tanıyacaksın da" hazırladığı ıhlamuru ihtiyarın önüne bıraktı. Teşekkür bile etmedi ihtiyar. Ne getirdiğine dahi bakmadan karıştırmaya başladı. Hala başında dikildiğini fark eden ihtiyar tam bir şey söyleyecekken dışarıda birini gördü.
"Hah. İşte" ihtiyarın sesiyle beraber aynı anda kapıda açıldı. James arkasını dönerek kapıdan içeri giren genç uzun boylu adama baktı. Çekik gözlerinden kim olduğunu hemen anlamıştı. Sam'in bulduğu avukat tam karşısındaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Deux ex machina
Genç Kız Edebiyatı"Şuan Quai de Jemmapes'te seninle tanıştığımız bankta oturmuş beni bekliyorsun bunu hissediyorum daha doğrusu önceden gördüm de denilebilir ama sen böyle şeylere inanmıyorsun mantıksal ve somut şeylere inanıyorsun ne yazık oysaki uzun zaman önce eli...