Giriş ✵

98 6 56
                                    

Selam biten kurgudan sonra burda buluşuyoruz artık... Dilerim bu kurgu da hoşunuza giden bir kurgu olur.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

Aşk neydi? Kimine göre yalan kimine göre dünyanın en güzel duygusu. Ama ben yalandan yanaydım. Aşk yalandan ibaret bir duyguydu benim için. Gördüklerim... Şahit olduklarım beni aşkın yalanına inandırmıştı.

Peki bir çocuğun ruhunu öldürmek neydi? Bedeni öldürmek suçken ruhu öldürmek niye suç sayılmıyordu. Neden kanunlar yazılırken bir çocuğun ruhunun hayallerinin öldürülmesini de cinayet olarak kabul etmemişlerdi.

Çocukların bu dünya da yeri yok muydu? Onlara yapılan suçlar onlar üzerinden işlenen suçlar önemsiz miydi? Neden kimse çocukları görmüyordu. Neden kimse çocukları önemsemiyordu. Neden kimse onların attığı sessiz çığlıkları duymuyordu.

Herkes mi kulaklarını o çığlıklara kapatmıştı. Duymamak için yardım eli uzatmamak için... Bir babanın çocuğuna şiddet uygulaması normal miydi? Ya da daha dilin varamadığı bir çok şeyi yapması...

Bundan uzun zaman önce bir kitapta şöyle bir yazı okumuştum. Aslen İngiliz bir yazarın kısa bir hikâyesinde geçiyordu ruhun gerçekten karanlık içinde olduğu bir gece de saat her zaman sabahın üçüdür...

Herkesin birbirinden farklı bir hikâyesi var. Kimi gece bunları dışarı yansıtır kimi gündüz. Kimi dostlarına yakın arkadaşlarına anlatır kimi geceye anlatır.

Ruhu karanlıkta bırakanlar biz miydik? Yoksa ruhumuz kendi kendine mi karanlığa gömülürdü. Hikâyelerimiz bizi olduğumuz kişinin dışına çıkarır olmadığımız biri yapardı.

Olmak istemediğimiz ya da içimizde olup da bizim farkında olmadığımız kişiliğimize bürünürdük... Sırları olan ve bu sırları zamanı gelmeden açıklanamayacak olan...

Hayat garipliklerden oluşan acımasız bir oyundu. Bizse oyunun içindeki figürlerdik. Tek farkımız biz alanımıza yazıldığı söylenen ve adına kader denilen yazıya göre oynardık. Oynadıkça öğrenirdik başımıza gelecekleri.

Kimimiz doğuştan şanslı olur. Kimimiz ise şansını kendi yaratırdı. Sanırım bende doğuştan şanssız olanlar listesindeydim. Çünkü bir çocukluğum yoktu. Çocuk yaşta büyümüştüm. Ya da büyümeye itilmiştim.

Kendimi korumak için kimsenin yanına yaklaşmadığı eline almadığı silahı kullanmayı öğrenmek zorunda kalan kimseye vuramayacak kadar kalbi temiz biri olsam bile dövüşmeyi öğrenip temizden ibaret kalbi kire bulayan...

Herkesin mutlu bir çocukluğu vardı. Yani tanışmak zorunda olduğum çoğu arkadaşımın öyleydi. Ailelerinden bahsederlerken gözleri parlardı. Bense sıramda yok olmayı dilerdim.

Öyle bir şey olmayacağı içinde yalan söylerdim. Hangi çocuk babasının alkolik olduğunu dile getirebilirdiki... Annem çalışırdı hep. Zavallı annemin öğretmen maaşı ile geçinirdik.

Ancak birgün gelmiş benden annem çalınmıştı. Gözümün önünde annem kendi canına kıymıştı. Babam... O ise benden bedenimi çalmıştı. Sonra da ellerimi kana bulanmıştım. Babamı vurmuştum.

Bunca şeyden sonra şanslı olamayacağımı düşünüyordum. Düşünmekle kalmıştım. Hayatın karşıma neyle çıkacağını bilemezdim. Ve o karşıma önce canımı almak isteyen sonraysa beni korumaya çalışan bir katille çıkmıştı.

Şimdi önümde iki seçenek vardı ya sırrımı koruyacak benden istenileni yapacaktım. Ya da bu adama koşulsuz şartsız ve geri dönülmez bir şekilde sırtımı yaslayacaktım.

Selam tamamen can sıkıntısından yazdığım bir kurgu oldu ama umarım hoşunuza gider. Birinci bölüm de görüşmek üzere kendinize iyi bakın.

 Birinci bölüm de görüşmek üzere kendinize iyi bakın

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Gözlerini Kapat | TaeGiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin