Selammmm ben geldim millet nasılsınız umarım iyisinizdir. Ve yeni bölüme hepiniz hoşgeldiniz umarım hoşunuza giden bir bölüm olur keyifli okumalar dilerim.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~Salonda yine tuhaf bir sessizlik vardı ve bu sessizlik bir telefonun melodisiyle son bulmuştu. Namjoon telefonunu çıkarıp aramayı onaylamış ama konuşmamıştı sadece karşı tarafı dinlemişti bir süre; sonra da kısaca 'tamam' diyerek telefonu kapatmıştı.
"Noldu?" Dedi Jin ona dönerek.
"Adamımız yoğun bakımdan çıkmış ancak odasının önünde iki koruma polisi duruyormuş. Eğer polise öterse hepimiz yandık demektir."
"Napıcaz o zaman?" Jhope'un sorusuna cevap Tae'den gelmişti.
"Biz giremeyiz ama küçük katil girebilir." Dedi doğrudan bana bakarak.
"Ben sizin ayakcınız değilim kendiniz halledin. Sizin yüzünüzden katil olmaya da niyetli değilim." Başını olumsuz anlamda iki yana salladı.
"Kalk küçük katil gidiyoruz. Sen orayı halletceksin bizimde ufak bir işimiz var dışarda." Sinirle soluduğumda Tae çoktan ayağa kalkmıştı. Jimin'i düzgünce yastığa bırakıp arkasından gittim.
"Sen napmaya çalışıyorsun!" Dedim sinirlerime hâkim olamayarak.
"Önce bir sakin ol... Tamam mı? Babanı buldum. Diğerleri ile beraber onu ortadan kaldırcam. Mecburen Geon-U'yu senin indirmen gerekiyor."
"Sen beni yanlış anladın herhalde ben katil olmak için aranıza girmedim. Sizi aklamak için girdim Kim Taehyung."
"Niye bu kadar gerginsin sen?" Dalga mı geçiyorsun dercesine yüzüne baktım. Çünkü yarım saattir burda anlattığım şeyi anlamayıp birde soruyor muydu?
"Tek giderim burda kal." Deyip yanından sıyrılmak adına hamle yaptığımda kolumu yakalamıştı.
"Yoongi?"
"Bırak. Oraya bu kılıkta gitmeyeceğim. İşim bitince çağırdığın yere gelirim. Şimdi izninle." Kolumu elinden kurtarıp omzuna çarparak yanından çıkıp gittim. Önce kendi evime geldim hastaneye girebileceğim bir şeyler üstüme geçirip numarasız kemikli çerçeve gözlükleri gözüme taktım.
Sonrada hastaneye geçtim. Danışmadan Geon-U'nun odasını öğrenip üst kata çıktığım sırada birkaç adam daha gelmişti içeri ellerindeki silahlar hayra alamet değildi ve kesinlikle olay çıkacaktı.
Hızlı bir şekilde yangın merdivenlerinden bir üst kata çıkıp yüz iki numaralı odaya geldim. Polisler görünürde yoktu kantine inmiş olmalıydılar.
Odaya girdiğimde Geon-U uyuyordu. Oksijen maskesini yüzünden çıkardım hemen sonra serum akışını engelleyip boştaki yastığı yüzüne bastırdım.
Düzenli bip sesinin geldiği makineden uzun bir ses geldiğinde amacıma ulaşmıştım. Serum akışını tekrar normale çevirip oksijen maskesini taktım. Yastığı aldığım yere bırakıp ölü adımlarıyla odadan çıktım.
Ancak bu tarafa doğru gelen bot sesleriyle yönümü diğer koridora çevirdim. Gelen polis değildi aksine aşağıdaki eli silahlı adamlardan biriydi. Acil durumlar için eşyaların tutulduğu odaya geçip kolumun içine bir tane neşter sakladım.
Şimdilik burda beni bulamazlardı bu da bana zaman kazandırmaya yeterde artardı. Tabi çalan telefon olmasaydı. Arayan kişiyle sabrım tükenmeye başlamıştı.
"Ne var şerefsiz herif?"
"Cık adam gibi arıyorum senin yaptığına bak oluyor mu şimdi böyle?"
"Daha beterlerini hak ediyorsunda işte yeri değil." Alay dolu kahkahası kulağımda yankılandığında midemin katıldığını hissetmiştim. Kendimi zorlayarak kusma isteğimi bastırdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gözlerini Kapat | TaeGi
AcciónAşk neydi? Kimine göre yalan kimine göre dünyanın en güzel duygusu. Ama ben yalandan yanaydım. Aşk yalandan ibaret bir duyguydu benim için. Gördüklerim... Şahit olduklarım beni aşkın yalanına inandırmıştı. Peki bir çocuğun ruhunu öldürmek neydi? Bed...