Tarafsız bölgeye geldiğimizde kar yağmaya başladı, gülerek karı izler iken ayak sesleri ile yana döndüm, beyaz tenli ölüler geldiğinde sinir ile baktım.
Üç kişiler di, önde olan sarı saçlı biri güldü, kare gülüşü vardı.
"Merhaba"
Kalın sesi ile namjoon kafasını salladı.
"Merhaba, Kim taehyung sensin galiba"
"Evet, sen namjoon olmalısın, kabile liderinin oğlu"
"Benim, tanıştığıma sevindim taehyung, umarım burayı seversiniz"
"Seveceğimize eminim, kuzenim park jimin ve arkadaşım min yoongi"
Kısa ve sarı saçlı olan çocuğa baktığımda güldü, gözleri kaybolmuştu, üstlerine baktığımda fazla olmasa kalın giyinirken yoongi olan ince giyinmişti.
Siyah t-shirt ve siyah, bacaklarını saran siyah kot pantolon ile çok iyi görünüyordu, siyah saçlarına tezat beyaz teni parlıyordu, yüzüne baktığımda sol gözünde çizik vardı,benimkine kıyas ile daha uzundu.
Jimin konuştu.
"Memnun oldum"
Jin atılarak oda güldü.
"Bizde memnun olduk jimin, ben jin, arkadaşlarım jungkook ve hoseok"
Bizde selam verdiğimizde yoongi ile göz göze geldik, bir birimize iğrenerek baktığımızda taehyung yoongi'yi dürttü, memnuniyetsiz ce konuştu.
"Memnun oldum"
Alay ile gülerek göz devirdiğimde kafasını yana eğdi.
"Bir sorun mu var?"
"O kadar iğrençsiniz ki, midem bulandı, şahsi algılama"
"Ah sen şu öldürülen kurt kadı ın çocuğusun, Jung hoseok üstünden sekiz yıl geçmemiş miydi?"
Alay ile konuşunca sinir ile ellerimi sıktım, mahçup şekilde gözlerini kırpıştırdı ama benimle dalga geçtiği anlaşılıyordu, yeniden konuştu.
"O kadar özür mektubu gönderildi, teşekkür edebilirdin"
"Benimle alay etmeye çalışma ölü pislik, alayla yazdığınız boktan mektuplarınız silimde değil, cevap göndermekmiş, durda bir düşün, gözümde bir yere sahipmisiniz diye, ah dur ben söyleyeyim, değilsiniz"
"Tüh bütün içtenliğim ile yazmıştım cümlelerimi, okumadın mı? Bir kokuşmuş köpeğe mektup yazmak pek benlik değil ama içimden geldiğince cana yakın yazmıştım, elimi boşa yormuşum desene, bok çuvalından farksız birine mektup yazmak benim aptallığım"
"Seni şerefsiz piç"
Üstüne atlayacak iken jin beni tutarak geri çekildi, yoongi dişlerini çıkardığında taehyung bağırdı.
"Yoongi kendine gel, onun annesi ne kadar kuduz olsa da bizim tarafımızdan öldürüldü, ne kadar bizden nefret etsede haklı, sus ve geriye çekil, bir daha böyle bir konuşma duymayacağım"
Namjoon yanıma gelerek ellerini omuzlarıma koydu.
"Hoseok sakin ol, acını anlıyorum ama bunu onlar yapmadı, benim için biraz daha sakin olamaz mısın?"
"Benim annem ile dalga geçti namjoon, ölen anneme saygısızlık yaptı, benden sakin olmamı bekleme, çünkü saygıyı hak etmiyor"
Namjoon'un ellerini iterek onları gerimde bırakıp ilerledim, gözlerim dolmuştu ve kendimi sıkıyordum, hızlıca yürüyerek annemin tepede olan mezarına geldim, yanında babamın da mezarı vardı.
Ortaya geçerek uzandım ve sessizce gökyüzüne baktım, göz yaşlarım şakaklarımı ıslatırken derin nefesler aldım.
Kar taneleri yere düşerken yüzümde de hissediyordum, sakinleştiğimde kalktım, sessizce toprağa bakarak elimi koyup okşadım.
Ailem ile en çok sessizliği severdim, bir birimize sarılarak sessizce gökyüzü nü izlerdik, sonra babam soğuk espirilerini yapardı.
Ne kadar komik olmasa da bana dünyanın en komik şakası gibi gelirdi ve kahkahamı tutamazdım, annem de gülerek ikimizin yanağını öper ve babama katılırdı, güldüm.
"Baba, yine o şakalarını yapsana, tam zamanı"
Derin sessizlikten sonra anneme baktım.
"Anne, neden yanağımı öperek gülmüyorsun?"
Hıçkırık boğazımdan tırmanıp dudaklarımdan çıktığında seslice ağladım.
Dakikalar sonra kendimi sakinleştirdim ve kalkarak yüzümü sildim, üstümü düzelterek güldüm.
"Sonra gelirim, görüşürüz"
Eve giderek yatağıma uzandım, bu gün çok ağlamıştım ve başım ağrıyordu.
/
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sope : kış
Fanfiction"Yarın bir grup vampir tarafsız bölgeye gelicek, sizde yanlarına giderek onları karşılayacaksınız"