16. Bölüm

38 3 4
                                    

Eve gidip bir oturak aldım ve ağacın önüne koyup oturdum. Etrafa baktım. Saat sanırım öğlen 2 gibiydi.

Birkaç dakika sonra kalkıp herkesin yanına gittim. Oylama bitmişti ve hatta oyları sayıyorlardı. Canım şuan hiçbir şey yapmak istemiyordu. Tekrardan ağacın oraya gidip oturağa oturdum. Etrafa tekrardan baktım. Arkama yaslandım ve gözlerimi kapattım...

Sanırım sadece 1 saat geçmişti. Andrea bana sesleniyordu. Gözlerimi açtığımda bana doğru koşuyordu 

Andrea:
MORTİCİA!

Ayağa kalktım.

"Neler oluyor?"

Gözlerimi ovuşturdum.

Andrea:
Tanrım, oylamayı sen kazandın!

"Ciddi misin!?"

Andrea: 
Tabi ki ciddiyim! Çoğunluk sana vermiş. Hadi şimdi herkese bir konuşma yap.

"Pekala..."

Herkesin olduğu tarafa gittik. Herkes beni görünce alkışlıyordu. Herkese çok teşekkür edip (buraları uzatmayacağım) konuşmaya başladım...

Konuşma bittikten sonra evime gittim. Şimdi The Commonwealth'a gidecektim. Üstüme bir pantolon ve ceket almıştım ki Andrea önümde durdu.

Andrea:
Kızım, artık sen bir lidersin. Koskoca bir Alexandria lideri. Cidden oraya pantolon ve ceket ile mi gideceksin?

"Peki söyle bana, ne giymem gerek Andrea?"

Andrea: 
Benimle gel. Sana göstereceğim.

Andrea'yı takip ettim. Beni şu eski saraya götürdü. Tek tek odaları gezdik. Ve bir giyinme odası bulduk. Odada bir sürü elbiseler, çantalar, ayakkabılar, takılar, gözlükler, etekler, bluzlar... Ne ararsan hepsi vardı ve birde kocaman bir makyaj masası vardı.

Andrea:
En güzel elbiseyi sana bulacağım!

Andrea:En güzel elbiseyi sana bulacağım!

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Giyindim ve dışarı çıktım. Saat daha 4'tü. Garajdan bir araba aldım ve binip yola koyuldum.

Yarım saat sonra The Commonwealth kapılarının önündeydim. Kapıyı açtılar ve arabayla içeri girip park ettim. Arabadan çıktım. Burası cidden güzel bir yerdi. Etrafıma bakmaya devam ederken kapıdaki askerlerden biri yanıma geldi.

-Siz kimsiniz?

"Ben Morticia Russel. Alexandria'nın yeni lideriyim."

-Ah, Bay Hornsby sizi bekliyor. Beni takip edin lütfen.

"Sizi bekliyor..." kelimesi bana çok tuhaf gelmişti. Buraya geleceğimden haberi mi vardı?...

Askeri takip etmeye başladım

Büyük bir binaya girdik. Burası bildiğimiz biz apartman gibiydi. Tam 3 kat çıktıktan sonra bir kapıya yaklaştık. Kapının önünde Lance Hornsby yazılı bir çerçeve tarzı şey duruyordu. Asker, kapıyı açtı ama beni içeri daha almadı. Kapının 1 metre gerisinde duruyordum.

-Efendim, Alexandria lideri geldi.

-Onu içeri al!

Asker, eliyle içeri girmemi söyledi. İçeriye adımımı atar atmaz arkası dönük olan bir adam camın önünde duruyordu. Asker kapıyı kapattı ve arkasını döndü. Elindeki içki bardağını masaya koyup yaklaştı.

Lance:
Aman Tanrım! Alexandria liderinin hiç kadın olacağı aklımın ucundan bile geçmezdi.

"Aynen öyle."

Adam, lacivert bir takım elbise giyiyordu ve kolunda da altın bir saat vardı. Arkasını dönüp koltuğuna oturdu.

Lance:
Lütfen ayakta kalma, oturun.

Karşısındaki koltuğa oturdum. Adam, bir kere daha içkisinden bir yudum aldı.

"Buranın lideri siz misiniz?"

Güldü.

Lance:
Buranın Valisiyim. Yani... lideri sayılmam. Burada ben dışında bir de Bayan Pamilton Buranın valisi.

"Anlıyorum. Burası çok... Alışılmışa benzemiyor."

Lance:
Ne gibi?

"Yani demek istediğim... yıllar sonra ilk defa bu kadar büyük bir topluluk görmemiştim. Malum, aylak virüsü diye bir şey çıktı başımıza."

Lance:
Burayı çok zor şartlarla ayakta tuttuk, çok çaba sarfettik ve şuan bu haldeyiz.

"Size buraya geleceğimi biri mi söyledi?"

Lance:
Ah, evet *İçkiden bir yudum daha alır* Bayan Harrison bana söyledi.

"Yani Andrea?"

Lance:
Evet, evet o kadın.

"Bay Hornsby buraya gelmemin sebebi şudur; siz çok kalabalık bir topluma benziyorsunuz. Alexandria'da çok fazla kişi kaybettik. Yeterli durumumuz yok. Tarım arazisi kurmayı düşünüyorum. Ve ayrıca Hayvancılıkla da uğraşmak... Sizde bunlardan varsa birkaç tane almak istiyoruz."

Adam birkaç saniye yere doğru baktı ve bana bakıp konuşmaya başladı.

Lance:
Tarım arazisi derken, Yani tohum gibi mi?

"Evet."

Lance: Pekala. Size birkaç hayvan ve Tarım için gerekli her şeyden vereceğiz ama şarkımız var...

"Nedir?"

Ayağa kalkıp üstüme doğru yürümeye başladı

Lance:
Bizimle sizin topluluğunun kardeş topluluk gibi olacak. Biz sizden, Sizde bizden yardım alacaksınız. Askeri olsun, Tarım olsun, Hayvancılık olsun aklınıza neler gelirse hepsi. Bunu kabul ediyor musunuz?

"Sanırım bunun bir zararı olmaz..."

Lance:
Anlaşıldı!

Elini bana uzattı. Elini sıktım. Gülümsüyordu ama ben gülmüyordum.

Lance:
Gelin de size buraları taniyatim ama isminiz nedir?

"Morticia... Morticia Russel."

The Walking Walkers ||TÜRKÇEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin