KUZEYİN NİHAİ UYANIŞI 7

9 6 0
                                    

Hemen onları takip ederek o da arkalarından strateji bölümüne giriverdi. Reis içeri girerken, üst mertebeler, diğer askerleri acilen strateji bölümüne gelmelerini emrediyorlardı. Reis birkaç dakika herkesin gelmesini bekledi. Biraz zaman geçtikten sonra herkes strateji bölümüne girdi. İçerisi çok sıkışıktı. Bazıları dışarda kalmıştı. Herkesin gergin bir hali vardı. Dört gözle Reis'in ne diyeceğini bekliyorlardı. Beklerken hiç de umut verici haberler beklemiyorlardı. Fatih, tüm askerlerine seslendi :
-Askerlerim! Çaylaklar! Uzmanlar! Savaşçılar! Kulüm'den gelen devlet askerlerinin Restebirli ordularla bir olup buraya çok yaklaştığı haberini aldık. Kısa sürede yerimizi belirleyecek ve saldırıya geçecekler. Sizi bunun için topladım.  Acil bir içtima ile ordu düzenini hazırlayacağız.

Bu sözlerden sonra herkes birbirine baktı. Ne kadar gizlemeye çalışsalar da hepsinin telaşa girdiği her yönleriyle belli oluyordu. Sadece Kulüm ordularına bile kafa tutamamış bu küçük ordu bir de üstüne Restebir'in ordularıyla nasıl savaşabilirdi? Fatih, tekrar seslendi orduya :
-Bu sefer Büyük Kulüm İsyanı'ndan bu yana en büyük çatışmayı yaşayağız gibi duruyor Her seferinde arkamızda birilerini bırakıp kaçmak zorunda kalmıştık. Fakat bu sefer düşman o kadar büyük ki buraya yüzde yetmişimizi bile bıraksak kaçmaya çalışan yüzde otuzluk birimle birlikte yok olur. Artık kaçamayız. Kaçmayacağız.

Askerler bu sözleri korkuyla dinliyorlardı, aralarında bayılanlar ve stresten kusanlar görünüyordu. Gözlerindeki korkunun derinliği koca bir okyanusun en derin noktası kadar büyüktü. Neredeyse tüm ordunun kafasında aynı düşünce vardı. "Bu kadar zor olacağını bilsem, gelmezdim.” Her savaş kelimesi duyduklarında akıllarına yanlarında ölen yoldaşları, düzen için, adalet için savaşırken gözlerinin önünde acımasızca katledilen arkadaşları, kaybettikleri veya bırakmak zorunda kaldıkları aileleri geliyordu. Artık bu durum bir travmaya dönüşmüştü. Artık hepsi için kaybedecek birşey kalmamıştı. Etraftakiler birbiriyle mırıldanıyordu. Hepsinin bir anda konuşması uğultuya neden oluyordu. Fatih kafasını kaldırdı ve bir kez daha bağırdı :
-Birçoğunuzun ölümden korktuğundan farkındayım, birçoğunuzun tek bir zaiyata katlanamayacağını biliyorum, birçoğunuzun artık mağlubiyet almak istemediğini biliyorum. Ama artık bizim için, ivmeyi ters tarafa çevirme şansı. Artık bizim için hayallerinizdeki dünya düzeni için ilk adımı atma şansı burada askerlerim!

Danny sıkışık kalabalığın arasında askerlerin içerisindeki korkuyu hissedebiliyordu. Herkes savaşmak ve özgürlükleri için mücadele etme uğruna burada talim yapıyorken, düşmanın geldiğini duyunca kaskatı kesilip korkmaları Danny'i bir haylice öfkelendirmişti. Bir asker düşmanından korkmamalıydı ama Danny hiçbirinin ne yaşadığını bilmiyordu. Reis Fatih'te korkunun farkındaydı, tekrar seslendi orduya. Bu sefer, hiddetliydi :
-Hatırlayın askerlerim! O sefil günleri hatırayın! Bizi bizden ayırdılar, bizi bize düşman bellediler! Birbirimize olan güveni kırdılar! Buraya neden geldiğinizi hatırlayın. Hepinizin geçmişte bir yarası var, hepiniz haksızlığa, adaletsizliğe, acıya mağruz kaldınız. Kollarınızda ölen yoldaşlarınıza şahit oldunuz! Ölen onca insan, can veren onca asker boşu boşuna mı öldü?

Fatih bir cevap bekledi ama kimse ses etmedi. Kimse birşey demek istemiyordu. kimsenin içinden ne evet ne de hayır diyesi geliyordu. Tekrar sordu Fatih :
-Size soruyorum ölen yoldaşlarımız boşu boşuna mı öldüler?

Bir süre sonra içlerinden bir tanesi cesaret edip başını kaldırdı. Genç yaşlarda, sıska, güçsüz ve mutsuz görünen bir çocuk. Sesi titreyerek :
-Evet efendim. Birçoğu boşu boşuna öldüler. Belki de hepsi.

Albaylar, general Lena, diğer üst mertebedekiler ve kalan tüm askerler şaşkınlıkla çocuğa baktılar. Ne bu cesaret? Bu da yetmemişti ona. Korku içerisindeki genç adam devam etti sözlerine :
-Artık dayanamıyorum. Bu zamana kadar şerefim ve adalet için savaştım lakin insanlığın yüzyıllardır değiştiremediği bu sistemi değiştirmemize imkan yok. Beni bırakın artık. Artık savaşmaya ve bozguna tahammülüm kalmadı. İster siz beni laflarımdan dolayı öldürün ister onlar öldürsün, yeter ki artık daha savaşmayayım. Yeter ki artık bu hayatı yaşamayayım.

Muhtemel Olmayan Seçimler : Mutlak Kavga - Kuzeyin Nihai UyanışıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin