-Altı gün sonra-Örgüt konvoyu, günler geçtikten sonra Restebir sınırlarını aşmıştı. Zen'in sınırlarına varmışlardı nihayet. Biraz uzun sürmüştü, yolu olabildiğince uzatmışlardı bir kez daha pusuya düşürülmemek; bir kez daha muharebeye girmemek için. Uyguladıkları bu işleyiş, bir nebzeye kadar işe yaramıştı. En azından Zen'e ulaşmışlardı ancak örgütün bu günden sonra konaklayacak bir yere ihtiyacı vardı. Askerler oldukça yorulmuş ve acıkmışlardı Zen’in kuzeyine vardıklarında. Konaklacak yer, ajanların kolayca şehir içine girebileceği, örgüte gerekli olan malzeme ve ihtiyaçları kolayca bulabileceği bir yerde olması önem arz ediyordu. Zen'in merkezi ve şehirler kıyıya yakındı. Zaten her Voredytika ülkesinde kuzeydeki soğuklardan dolayı merkezler kıyıya yakın oluyordu. Sadece Kulüm toprağının çoğunu merkeze yakın yapmıştı çünkü hem doğudan gelen sıcak hava Kulüm'e ulaşıyordu ve Kulüm'ü ilklim açısından diğer ülkelere nazaran eşit bir konuma getiriyordu, hem de Kulüm çok küçük bir ülke olduğu için devlet, toprağının çoğunu kullanmayı öngörmüştü. Büyük soğuklara karşı devlet bir çözüm bulamadığından kıtanın yüzde altmış kadarı kullanılmıyordu. Zaten kimsenin de kullanmaya niyeti veya ihtiyacı yoktu. Bu örgütün çıkarına işleyebilirdi. Göç sırasında ülkelerin kullanmadığı bölgelerden rotalarını oluşturmuşlardı. Zen'in kuzey doğrultusunda, orta kesime ulaşmışlardı. Artık gizlice merkeze yakın ama fark edilmesi zor olacak bir yere yerleşmek zorundalardı. Bu zor olacaktı çünkü daha önce yerleşmiş oldukları Restebir ve Kulüm'ün coğrafi yapısı çok dağlıktı ve dağların içinde gizlenebiliyorlardı. Lakin Restebir ve Kulüm'ün aksine Zen'in coğrafi yapısı daha düzlüktü. Dağlık olan bölgeler merkeze daha yakındı. Yine de bir şekilde burada konaklamak zorundalardı. Fatih'in emri ile düz ve karlı bir alana yerleşme kararı aldılar. Örgüt yerleşeceği bölgeye yaklaşırken önden yakın dövüş askerleri bölgeyi tarayarak olumlu yanıt verdiler. Askerler at arabalarından inip, karla kamufle olabilen beyaz küçük çadırlar kurmaya başladılar. En azından belli bir üs oluşana kadar geçici olarak burada kalacaklardı. Örgütün sehayat düzeninde merkezinde beş adet komutanlar ve ödüllü askerler taşıyan at arabası vardı. Önce en yüksek mertebeler sonrasında diğer ödüllü askerler çıktı. Danny diğer arabalarda yüksek yetkisi olmayanları gördü ve yüzünü Lena'ya döndü :
-Bu askerlerin ödülü ne için?Lena :
-Binbaşıları taşıyan at arabasından inen askerler, geçtiğimiz muharebede birinci koldan hayatta kalabilen askerler bunlar.Yaklaşık yüz elli kişinin katıldığı birinci kolda sadece yedi kişi hayatta kalabilmişti. Yaşadıkları o acı duygu hepsinin gözünden okunuyordu. Fatih, o yedi asker indikten sonra yanlarına gitti. Hepsinin tek tek adını öğrendi, içlerinde tanıdık biri vardı. En başında herkesin yan gözle baktığı, sıska, korkak tipli o çocuk… Esteban… o da hayatta kalabilenler arasındaydı. Esteban Reis’i gördüğünde gururla gözlerinin içine baktı başardım dercesine. Fatih onu görünce özel olarak tebrik etti. Fatih'in yapısında askerlerini sık sık tebrik eden bir özellik yoktu. Askerler Fatih'ten nadiren tebrik alırdı ve aldıklarında bunun değerini iyi bilirlerdi. Esteban da fazlasıyla biliyordu bu tebriğin ne kadar değerli olduğunu. Tebrikten sonra duruşu düzeldi. Sanki üzerindeki tüm yorgunluk bir anda üzerinden düşmüştü. Yedi özel kişi… Genelde savaşlarda bu şekilde ön plana çıkan savaşçılar örgütte özel olarak ödüllendirilirdi. Bu seferde böyle olacak gibi duruyordu. Her koldan ayrı ayrı ödüllendirilecek isimler var gibi görünüyordu ama özellikle birinci kola en büyük ödüller verilecek gibi duruyordu. Ödüllerden önce örgütün yerleşmesi gerekiyordu. Herkes işinin başına geçti. Çadır kurma, eşyaları yerleştirme, geri kalan yapılacaklar… Herkes gruplar halinde görev dağılımı yaparak çadırları kuruyordu. Danny, Lena, David ve Benjamin aynı yerde indiklerinden beraber çalışıyorlardı. Genelde üst mertebeler bu tür işlerle fazla ilgilenmez bu sorumlulukları askerlere bırakırlardı lakin bazı enerjik, yardımsever ve iyi niyetli olanlar askerlerin yanında olurlardı. Bunlardan birisi de bu durumda Lena idi. Çadırları kurarken aralarında sohbet ediyorlardı. Danny ile Lena'nın arasında kısa sürelik bir bağ oluşmuştu. Bu diğer kişilerin garibine gidiyordu. Çünkü Lena çok başarılı, işine odaklı, kimseyle fazla konuşmayan, sadece yeri geldiğinde konuşan, disiplin dolu bir karakterdi. Aslında Danny ile de fazla konuşmuyordu. Sadece çadırları kurarken aralarında ufak konuşmalar dönüyordu ama buna rağmen Lena'nın ağzından çıkan 2 kelime bile çevredekileri şaşırtıyordu. Çadırı iyice kurduktan sonra Danny arkadaşlarına döndü :
-Pekala, sanırım çadırın son çivisini de böylece çakmış olduk. İçeriyi de halledersek tamamdır.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Muhtemel Olmayan Seçimler : Mutlak Kavga - Kuzeyin Nihai Uyanışı
ActionMuhtemel Olmayan Seçimler : Mutlak Kavga serisi; Hayali bir dünyada geçen hikayemizde devlet rejmi tarafından aşırı baskıyla yönetilen halkın yaşadıkları ve devlete karşı direnen örgütleri konu almaktadır. Birinci sezon olan Kuzeyin Nihai Uyanışı, b...