BÖLÜM 41.

1.7K 64 13
                                    

YORUM BEKLİYORUM ASKLARİM VE LÜTFEN OY VERMEYİ UNUTMAYIN.İYİ OKUMALAR.

Emir beyin bana olan bakışları bitmiş değildi. Sanki bana bir boşluğa bakar gibi bakıyordu. Bazen sadece o bakışların altında binlerce kelime varmış gibi hissediyordum.

Sanki ağzını kapatmış, sadece gözlerimizle konuşmamızı ister gibi. Bazen onu anlamasam da bazı hislerimiz ortak olduğunu hissediyordum.

Zaten bir insanı anlamak için bazen kelimelere gerek yoktu. Gözler, bakışlar  bazen bir gülümseme bile yetiyordu.

Çoğu zaman Emir beyin konuşmasına bile gerek yoktu. Mimikleriyle bile onu anladığım zamanlar olmuştu.
Ezgiciğim,  sen yanmışsın kuzummm;)

Ama bu o anlardan değildi işte. Bu sefer bakışları haykırsa bile onu anlamıyordum. Onu anlamam için belki binlerce kez açıklama yapması yeterli olurdu. Fakat, bunu yapmıyordu, yapmazdı...

Aramızda oluşan sessizlik bir çığ gibi büyüyüp beni yutmasından korkuyordum. Emir beyle biz çoğu zaman susarak anlaşırdık. Ama şu an susmaması için her şeyi yapardım.

"Ezgi?" Duam kabul olmuştu sanırım ya da bir tesadüf. Adımın dudaklarından çıkmasıyla birlikte  sevinç çığlıkları atıyordum tabii ki içimden...

"Efendim Emir bey?" Dememle gülümsedi. O tatlı ve sıcak gülümsemesi. İçeri göçen yanakları, gamzelerindeki çukurlar...
Onu o kadar kusursuz gösteriyordu ki, her baktığımda biraz daha derine batıyordum.

"Bu lafı sanki yıllar sonra duymuş gibi hissettim bir anlık. Sahi, kaç gün oldu bana böyle cevap vermeyeli?" Dedi hala dudakları kıvrılı bir şekilde.

"O yaptığınız hatadan sonra. Düşünün bakalım kaç günmüş" yine lafımı eksik etmeden.
Helal sana be yürü!

"Hep hatırlatacaksın bana değil mi?" Dedi bu sefer acılı olduğunu düşündüğüm bir gülümsemeyle.

"Unutmayın o halde sizde. Bende hatırlatma gereği duymayayım." Dedim aynı şekilde bende gülümseyerek.
Gülümseme gibi olmayan bir şekilde tabii ki. Aynı onun gibi acılı...

Bir, iki dakika birbirimize baktık. O dakikalar sanki asırlar gibi gelmişti dolu ve uzun...

"Ezgi" dedi içten bir şekilde. Adım dudaklarından çıkmasıyla kalbimin ritmi bile değişiyordu.

"Hığ?" Dedim şaşkın bir şekilde. Birazca salakça desek, daha doğru olur.
"Hığ mı?" dedi gülerek.
"Siz öyle şey yapınca bende şey oldum öyle kusura bakmayın" dedim gözlerimi kaçırıp.

"Yok canım ne kusuru. Hiç şey olma sen" dedi hala gülerek.
Canım mıı? Ayy sen şimdi sen bize canim mıı dedin? Canın mıyız senin? Ayyy!

"Ayy tamam Emir bey. Zorbalık yapmaya bayılıyorsunuz sizde" dedim gözlerimi devirip.
"Şaka yaptım. Alınma lütfen. Ha bide, dediklerimi umarım anladın. Böyle yapma bir daha,lütfen." Dedi ciddi bir şekilde.

"Aslında sizi hiç anlamadım. Ne sizi ne bu tavrınızı, ne harekatlerinize anlam veremiyorum. Tavırlı davranan sizsiniz sabahtan beri veee arkadaşlarımın hiç bir suçu yok" dedim bende ciddi bir şekilde.

"Tamam. Tamam. TAMAM. Herşeye tamam Ezgi. Ama şu dallama konusunda emin değilim. Kendine dikkat etsin" diyip kapıdan çıkmak isterken kolundan tutup kendime çektim.
Neee?! Ezginin hızlı zamanları hahahaha

Ani dönmesiyle aramızdakı mesafe  sıfıra yakın gibiydi. Yutkunmasını duyduğumda, gözlerim adem elmasına kaydı. Elimi üzerine götürüp dokunmayı istedim bir anlık.
Ama bunu yapmadım.
Yap istersen. Abartma kızım ne bu azgınlık?! Hahahahaah

OFİSTEKİ BUZ ADAMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin