BÖLÜM 42.

1.6K 62 4
                                    

Yorumlarınızı bekliyorum asklarim ve oy vermeyi unutmayın lütfen.Iyi okumalar <3

Koşar adımlarla çıktığım da, Gökhana mesaj atıp kendimi kurtarmak için hemen asansöre bindim.

Allah'tan Gökhan, beni otoparkta bekliyordu. Birazcık kaçmış gibi hissediyordum ama bunu yapmasaydım Emir beyin beni göndereceği bile yoktu.

Yinede bir bahane bulup, sırf şu inadından dolayı gecemi bana zehir edecekti. Sanki günüm sayesinde harika geçmişti de bir tek gecem kalmıştı.

Ben neyse de, yine bu hikayede yanan Gökhan olacaktı. Kaç yıl aradan sonra yakın arkadaşımla iş yüzünden bir kahve bile içmeyecektim.

Gerçekten arkadaşıma yapacağım çok büyük saygısızlık olurdu. Tabii Emir bey yüzünden de bunun cezasını ben çekecektim.

Sırf yaptığı saçma inadı yüzünden resmen hayatımı zindana çevirmişti. Offf GICIK ADAM YA!
Artık saymayı bıraktım kızlar, o iş sizde! Ha bide, inat değildir o Ezgiciğim sana öyle geliyordur;)

Gökhanla beraber arabada oturmuş, önümdeki akıp giden yolu izliyordum. Tabii ki, yine kafamı karıştıran Emir bey hakkında düşünüyordum. Adam artık kafamın içini bile ele geçirmişti.
Ahh kızım sen yanmışsın;)

"Ee, gemilerin sonu ne olacak?" Gökhanın sesiyle bakışlarımı önümdeki yoldan çekip ona doğru baktım.

"Ne? Ne gemisi? Neyin sonu?" Dedim şaşkın gözlerle bakmaya devam ederek.

"Yok artık! Çok ayıp!" Dedi kafasını sallayarak.
"Ne oldu ki? Ne ayıp?" Hala bir şey anlamayarak sordum.
"Karadenizde gemilerin batmış ya. İşte onu soruyorum! Sonuç diyorum ne?!" Bu sefer sırıtarak yolu izleyen oydu.

Konuyu anlamıştım. Konuşmadığımız için bana laf atıyordu İşte. Klasik Gökhan hareketi. Erkekler gerçekten büyümüyordu...
Ah benim salak kızım daha yeni mi anladın?!

"Yok be! Ne gemisi?! Iyiyim kanka, sadece birazcık yorgunum da" dedim tekrar yola bakmaya dönerek.

"Bak diyorum kızım sana, bırak şu şirketi falan. 1 haftalık seni gemi seyahatine çıkarayım. Bak nasıl gidiyor o yorgunluk! Sal ya azıcık. Patron odalarında ordan oraya ömür geçmez ya!" O'da bana bakmıyor yola dönerek konuşuyorduk.

"Bana diyene bak! Kendisi şirkette çalışacak yakında birde bana akıl veriyor utanmadan.  Insan azıcık kendine bakar be!" Dedim sahte bir isyanla.

"Kanka senle ben aynı işi mi yapıyoruz sence? Beni çağırıyorlar, tık,  on tane çıtır modellerin fotoğraflarını çekiyorum. Başkaaaa, efendime söyleyeyim  bir ev mi var? Miiiss, gidiyorum tık tık. Çekip dönüyorum böyle azıcık efekti de verdik mi bitti!"

"Yoksa sen o masa başlarında, elinde dosyalarla, maillerin arasında...
Ayyy, bana fenalık geldi anlatamayacağım daha fazlasını" dedi başını tutarak.

Yaptığı şey komik olduğundan gülmüştüm. Ama böyle bakınca da kendime üzülmüştüm gerçekten.
Kıyamam dayanamam hocam:(

"Ayy Gökhan sus lütfen! Soğutma beni işimden ben ayrıca seviyorum işimi. Kafamı karıştırıyorum" dedim gözlerimi devirip.

"Tamam canım ne dedik anladık en iş yapan sensin" O'da bana gözlerini devirdi.

En yakın arkadaşım bundan başkası olmazdı zaten. Hızlı ergenliğim yüzünden yaptığım saçma arkadaşlıkların hesabını ben çekiyordum şimdi.

Araba bir kafede durduğunda, arabayı park ettikten sonra ikimizde arabadan indik. Çokta uzak olmayan, şirin bir mekandı. Biraz geç olduğundan da bizden başka  iki üç kişi kalmıştı.

OFİSTEKİ BUZ ADAMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin