16.

2K 179 67
                                    

Gökay'dan

"Dinçer, üstü örtülü mü?"

"Battaniyesini atmış, örttüm tekrardan."

Timurun evine geleli yaklaşık beş-on dakika olmuştu. Arin arabada uyuyakaldığı için onu puseti ile getirmiştik eve. Şuanda da pusetinde mışıl mışıl uyuyordu.

"Nasılsın, Timur? Uzun zamandır görüşemiyoruz."

"İyiyim, sen? Evet, şirkete pek gelmiyorsun artık."

"Bende iyiyim, evde Arin ile zaman geçirmek daha cazip geliyor."

Bir süre üçümüz sohbet ettikten sonra pusetten ufak mırıltılar duyulmaya başlamıştı. Eğilerek pusetin üzerine örttüğümüz ince örtüyü kaldırdım ve gözlerini hafif aralamış olan bebeğime baktım.

"Bebişim, uyandın mı?"

Bebeğimin kemerlerini açıp onu kucağıma almam ile eşimin ve Timurun gözleri bize dönmüştü. Dinçer pusetteki örtüyü alarak oğlumuzun sırtına örttü ve orayı okşamaya başladı.

"İyi uyudun mu, babacığım?"

Arin babasına bakarak dudak büzünce Dinçer sırıtarak yüzüne yaklaştı ve yanağından kocaman öptü.

"Arin bak amca var burda, şirkette tanışmıştınız."

Timur kendisini işaret parmağını emerken izleyen oğluma bakarken elini kaldırdı ve hafifçe salladı. Arin de salyalı parmağını ağzından çıkararak elini salladı.

"El mi salladı o?"

"Aşkım, sen anladın mı bizi?"

İkimizin ilgili seslerini duyunca iki eli ile ağzını kapatarak çok tatlı bir kıkırtı bıraktı odaya. Anlamamıştı sanırım, sadece taklit etmişti.

"Masaya geçelim mi?"

"Ben sorun olmazsa müsait bir odada Arinin bezini değiştirsem olur mu? Ondan sonra yemeğe oturabiliriz."

"Siz rahatınıza bakın burda, ben mutfağa geçiyorum, kardeşim."

"Sağol, kardeşim."

Timur dediği gibi odadan çıkmış hatta arkasından kapıyı kapatmıştı. Şimdi rahatlıkla oğlumun bezini değiştirebilirdim.

Dinçer benim için çantadan bez değiştirme matını yere serdi ve gerekli olan malzemeleri çıkardı.

Arini matın üzerine yatırarak eşofmanını indirdim ve zıbının düğmelerini açtım. Zıbını göbeğine doğru kaldırdıktan sonra bezini yan taraflarından açtım ve eşimin bana uzattığı ıslak mendiller ile pis olan yerlerini sildim.

Kirli bezi ve ıslak mendilleri bir poşete attım ve bebeğime temiz bir bez taktım. Kıyafetlerini düzeltince tamamen hazırdı.

"Aferin benim uslu oğluma, hiç üzmüyor babalarını."

Dinçer elindeki poşet ile mutfağa doğru yürüdü ve balkonda duran çöp kutusuna attı. İkimiz de banyoda ellerimizi yıkadıktan sonra mutfağa döndük.

"Timur, ellerine sağlık, yemekler harika gözüküyor."

"Afiyet olsun, hadi başlayın."

Arin Dinçer babasının kucağına geçtiği için ben rahat bir şekilde çorbamı içmeye başlamıştım. Yemeklerimizi yerken hem iş hemde özel hayatımız hakkında konuşmuştuk.

Arin bir süre sonra sızlanmaya başlayınca ben yerimden kalkarak onu kucağıma aldım ve salona geçtim. Çantadan çıkarmış olduğum termostaki sıcak sütü, oğlumun en sevdiği biberonuna döktüm ve biberonun ucunu ağzına verdim.

Dinçer ve Timur de kısa sürede yanıma gelmişlerdi.

"Arin biraz büyüdüğünde bahçedeki kum havuzunda oynayalım."

"Sahi senin bahçende neden kum havuzu var?"

"Ablamın kızı için, dayı olmak bunu gerektirir."

Gülerek konuşmasına bizde güldük.

"Doğru, bir an Ayça ablayı ve Alya'yı unutmuşum. İyiler mi?"

Biraz daha ordan burdan konuşurken saatin geç olması ile kalkmaya karar vermiştik. Arin arada ufak ufak sızlansada hiç ağlamamıştı.

Dinçer oğlumuzu pusetine yatırıp kemerlerini bağlarken ben ceketimi giyiyordum.

Dinçer de üzerine deri ceketini geçirdikten sonra Timur'a teşekkür ettik ve Dinçer pusetin tutma yerinden tutarak yürümeye başladı.

"Tekrar teşekkür ederiz, kardeşim. Sende istediğin zaman buyur gel bize."

"Önemli değil, her zaman."

Arkamı dönerek eşimin peşinden gitmeye başladım. O bebeğimizi arabaya bırakmış, kendi yerine geçmişti bile.

Bende yolcu koltuğuna oturup kemerimi takınca Dinçer arabayı çalıştırdı.

"Aşkım, ısıtıcıyı hafif açsam mı? Arin üşür belki."

"Bence aç, güzelim."

Kafamı sallayarak ısıtıcıyı hafif yükselttim ve arkama dönerek bebeğime baktım. Boncuk boncuk önüne bakıyordu. İşaret parmağım ile burnuna bir fiske vurdum ve içim giderek baktım ona.

"Emziği sen mi verdin?"

"Evet, Teddynin çantada olup olmadığını kontrol ederken gördük. İsteyince verdim."

"Nasıl istedi ki?"

"Dudağını büzdü, emziği önünde sallayınca."

"Oy kıyamam ki kuzuma. Yavrum bu baban emziğini sallayarak canının çekmesini mi sağladı? Döverim ben bu babayı."

Araba durunca önüme döndüm ve döndüğüm an dudaklarıma yapışan dudaklar ile şok olmuştum.

"Demek döversin ha?"

"Korktum, Dinçer!"

Ellerimi kalbimin üzerine koyarak soluklanmaya çalıştım. Gözüm dışarıya kaydığında kırmızı ışıkta durduğumuzu görmüştüm.

"Korkma, güzelim. Sadece biz varken kim öpebilir seni?"

"Doğru, haklısın."

Dinçer sağ eli ile benim sol elime uzanıp tuttu ve dudaklarına doğru götürdü. Sol eli ile direksiyonu çevirirken sağ eli ile tuttuğu elimin her tarafına öpücükler konduruyordu.

Elimi öperken gözlerini hiç yoldan ayırmıyordu. Eskiden zaten dikkatli kullanıyordu arabayı ama Arin olduğundan beri dahada dikkatli olmaya başlamıştı.

Eşimin elime kondurduğu öpücüklerin sesini dinlerken oğlumun da tatlı emzik emme seslerini dinliyordum.

Bütün yolu, kendimi bu dünyanın en mutlu insanı gibi hissettiren sesleri dinleyerek geçirmiştim.

-

-

-

-

-

-

Bir kaç bölüm önce Timuru emirlepompalacos ile evlendirdiğimiz için bu bölüm senin olsun emirlepompalacos 💓.

TEDDY BEARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin