🎇Geçmişten Kesit🎇

52 4 5
                                    

Merhaba bebeklerim, harika yazarınız geldi! Şimdi neden bölüm değil de geçmişten bir kesit okuyoruz diye soracaksınız. Kitabı daha iyi kavrayabilmeniz için bundan sonra ara ara böyle kısa hoş bölümlerle karşılaşacaksınız. 

Ve kitap hakkında bir açıklamada bulunayım. Kitap üç zaman dilimin de geçiyor aslında. Yani henüz sizin okuduğunuz da normal ilerliyor. Üç zaman dediğim şöyle bir şey; geçmiş zaman, şimdiki zaman ve gelecekte yaşayacakları olarak üçe ayrılıyor. Siz şu an aslında çoğu masum değil diye düşünüyorsunuz ama aslında şu anda hepsi en masum anlarını yaşıyor. Gelecekte emin olun hiçbiri bu kadar saf, masum, iyi yürekli olmayacak. Ehee, hadi bir spoi vereyim size. Kitap da nasıl karakter ekleniyorsa bir o kadar da acı bir şekilde hiç beklemediğiniz karakterler ayrılacak ne yazık ki. Neyse daha fazla konuşmayım da küçük bölümümüze geçelimm.

Bu kurgu tamamen hayal ürünüdür lakin yazarın gerçek hayata dayalı hissettiği duygulardan oluşturulmuştur. 

İlahi Bakış Açısı

2 Yıl Önce

Kafasını kaldırıp sabahtan beri uğraştığı ve doğru bulduğu fizik sorusuna zaferle sırıttı genç çocuk. Bakışları bileğindeki saatte döndü. Yaklaşık iki buçuk saattir kütüphane de ders çalışıyordu. Ağrıyan boynuna yavaş yavaş masaj yapıp bir süre gevşemeye çalıştı. Kütüphaneye geldiğinden beri seri bir şekilde soru çözmüştü, kafasını hiç kaldırmamıştı. Bu yüzden de boynu oldukça ağrıyordu. Bakışları bir anda masanın üzerinde duran üç adet karanfillere dikildi. 

Dün çok meşgul olduğu için annesinin ve beraber büyüdüğü, kız kardeşi gibi olan kuzeni Füsun'un 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü kutlayamamıştı. Kütüphaneye giderken gördüğü ilk çiçekçi dükkanından üç adet karanfil almıştı. Neden üç adet aldığı hakkında hiçbir fikri yoktu. Üçüncü karanfili kime verecekti ki? Yengesine mi? Ah, abisi onu öldürürdü! Ama abisinin delirmiş bakışları ona oldukça keyif veriyordu. Belki de üçüncü karanfili sırf  abisini sinir etmek için yengesine verebilirdi evet. 

Bu düşünce ile abisinin delici bakışlarını hayal etti. Bu bakışlarla sırıtmasına engel olamadı. Lakin bunu yapmaya cüret edemezdi. Abisi ile uğraşacak hiç hali yoktu şu an. Belki de yoldan geçen küçük bir kız çocuğuna armağan edebilirdi. Çok severdi o kız çocuklarını. Zaten oldu olası çocuklar ile ilgilenmeyi çok seviyordu lakin kız çocuklarına ayrı bir düşkünlüğü vardı. Annesi ona hep çok güzel bir kız çocuğu babası olacağını söylerdi. 

Ya da babasının sürekli yakın olması için zorladığı Sera'ya verebilirdi. Bir an babasını memnun etmek için vermeyi düşündü. Ama sonra bu kararından hemen vazgeçti. Eğer Sera'ya çiçek verirse Sera yanlış anlayabilirdi ve kimsenin duyguları ile oynamak istemezdi. Sera'ya karşı nasıl hisleri olduğu hakkında en ufak fikri yoktu. O kızın yanında iken hem heyecanlı hem de oldukça rahatsız olmuş gibi hissediyordu kendini. 

Bunları düşünmek onu rahatsız edince bu düşüncelerin aptalca olduğu kanısına vardı. Şu an bunun hakkında düşünmek istemiyordu. Tekrardan dersine odaklanacakken duyduğu tanıdık ses ile şaşırmış ve bu tanıdık sesi nereden tanıdığını düşünmeye başladı. Kafasını kaldırmadan sesi dinledi. 

''Allah'ım delireceğim! Ne biçim sorusun sen lütfen? Al sana Keskin 2! Pınar kızım senin neden hiç şansın yok? Aşk hayatında da aldatılıyorsun, eğitim hayatında da aldatmacalı sorularla uğraşıyorsun!'' dediğini duydu isyankar ve ağlamaklı bir sesle tanıdık sesinin.

''Keskin'in de senin de Allah belasını versin soru! Cehenneme kadar yolunuz var tamam mı? Benim gibi mükemmel kızı nasıl aldatmaya cüret edersiniz! Tamam hadi o kadar güzel değilim ama.. '' diyen kızın  sesi her defasında yükselirken sona doğru daha kısık çıkmaya başladı sesi. 

Kalp Kırıntıları |Yarı Texting|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin