25.Bölüm

599 65 54
                                    

Ela'dan

Ardımda duyduğum ses Sefa'ya ait değildi. Sırf aynı soruyu sorduğu için tüm benliğimle bunu istemiştim. Fakat herşeyin bir zamanı vardı. Hâlâ bunu göremiyordum.

Dönüp baktığımda teyzenin birinin bana seslendiğini gördüm.

" Buyrun!"

" Kızım poşeti öyle tutma dökülüverir sütün. Yazık ziyan olur." diyerek uyardı beni.

O an farkettim poşeti eğik tuttuğumu. Ne kadar garipti bazı şeyler. İnsan bir acıya girdi mi herşeyi o acıya alet ediyordu.

Rabbimin bize sunduğu bu eşsiz ikram olan sütü de az kalsın ziyan edecektim.

" Çok sağol teyze" diyerek tebessüm ettim. Teyze de tebessüm ederek yoluna devam etti.

Bende sütü dikkatli tutup derin düşünceler ile evimin yolunu tuttum.

Gerçekten kötü bir şey mi olmuştu acaba? Ailesi mi zor durumdaydı? Üzerine kahve dökülmeseydi belkide onu hiç göremeyecektim. Kötü gördüğümüz şeylerin ardında neler vardı da biz bilmiyorduk.

İçim çok başkaydı. Eve vardım. Sütü anneme verip odama geçtim. Namazımı eda ettim önce. Dünyanın binbir türlü derdinin içinde namaz vakitleri bir duraklamaydı. Dünyadan kendini soyutlayıp Rabbin ile secdede buluşma anıydı.

Namaz şifaydı.

Ruha şifa.

Birkaç gün sonra da Ramazan Ayı girecekti. Sayılı günler kalmıştı. Sefa ile teravih namazı kılarız diye geçiriyordum içimden.

Olmadı...

Telefonumun başına geçtim. Mesaj atmak istedim. Hatta istemekle kalmadı bu direk uygulamaya geçirdim.

Ela : Gitmişsin.

Ela : Eminim ki çok önemli bir sebebi var. Belki de bana açıklayamayacağın bir sebep bu?

Ela : Yinede merak ediyorum

Ela : Dönecek misin?

İnsan mesaj yazarken ağlar mı? Gözlerimden akan yaşlar telefon ekranına düşmüştü. Mektup yazsam postaya versem gözyaşım aşikâr olurdu. Ama bu zaman da, bu teknoloji de duygularımızı karşı tarafa geçiremiyorduk. Sözler ile anlatmaya çalışıyorduk işte.

Oysa ben şuan öyle bir hâldeydim ki Sefa bunu görse yazdıklarımı okumazdı. Gerek duymazdı. Zaten anlardı.

Biraz ders çalışma umuduyla toparlanıp masama geçtim. Not aldığım defterimi açtım. Öylesine başladım çalışmaya.

Aradan ne kadar vakit geçti bilmiyorum. Ders çalışırken uyuya kalmışım. Ablamın gelip beni uyandırdığını, yatağıma doğru gidip oraya uzandığımı hayal meyal hatırlıyorum. Yarı açık göz kapaklarım kendini bırakıyor. Ve sonrası derin bir sessizlik.

Gözümü açtığımda sersem gibi uyanıyorum. Daha doğrusu uyanamıyorum. Ağlamaktan şişmiş gözlerim üstüne bu saatte uyumanın vermiş olduğu ağırlık ile kendime gelmeye çalışıyorum. Elim hemen başucumda duran telefona gidiyor. Mesaj gelmemiş. Hatta okunmamış bile mesajım. Gözlerim yine dolsa da lavaboya gidip yüzümü yıkıyorum.

Ablam beliriyor kapıda.

" İyi misin?" diye sorarken iyi olmadığımı biliyor. Daha doğrusu görüyor.

" Gitmiş." diyorum titrek çıkan sesimle.

" O gitmiş abla."

Ablamın yanıma gelmesi ve beni sıkıca sarması ile tekrar ağlamaya başlıyorum. İçimden bir ses " Sefa artık dönmeyecek " diyor. Ve ben istemsizce bu sese inandırıyorum kendimi.

【 TaNıK 】- TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin