18.Bölüm

752 83 117
                                    

Mirza'dan

Navigasyonun beni getirdiği yere göz attım. Oto tamirciye benzer bir  yanı yoktu.

Olmaz tabi oğlum. Kız sana kendi kartını vermiş.

Biliyordum. Zaten kırılan farımı çoktan yaptırmıştım.

Ne işin var o zaman burada?

Tabii ki de kartını geri vermeye geldim. Yoksa ne işim olabilirdi ki? Değil mi yani.

Kandır kandır anca kendini kandır.

Aracımı boş bulduğum yere düzgünce park ettim. İner inmez önümde ki binaya göz alıcı bir şekilde baktım. Heyecanlı mıydım? Yok daha neler.

He ondan ellerin terledi şimdiden.

Binadan içeriye girmemle danışmada ki kızın gözlerini üzerimde hissettim. Bildiğin beni süzüyordu. Tövbe estağfurullah. Ben utandım be. Arkasında ki ilginç ve anlamsız tabloya diktim gözlerimi. Oldukça tuhaftı. Ben burada niye asılıyım der gibiydi.

" Hoş geldiniz, nasıl yardımcı olabilirim?" 

" Sena Özdemir ile görüşebilir miyim?"

Danışmada ki kız ismi duyunca yüzünü ekşitti. 

" Hangi bankadan?" diye sorarken bir yandan da telefonu kulağına götürüyordu.

" Hiçbir bankadan. Bankacı değilim hanımefendi." Ben niye sinirleniyorsam. Sen kızın işyerine gel, kendini tanıtma sonra da danışman kıza kız. Yok yok iyi değilim ben.

Ha şunu bileydin!!

" Sena hanım bir beyefendi sizinle görüşmek istiyor?"

Ben iç dış ses uğraşırken kız çoktan aramıştı. Şimdi ne yapacaksın acaba Mirza?

" Adınız nedir acaba?" diye soran kıza " Mirza " diye cevap verdim. Kız da ismimi tekrar etti. Telefon kapandı. Bende olduğum yerde kaldım. Ne oldu şimdi?

" Mirza Bey,  Sena hanımın odası 2. katta sağda ki ilk oda." 

" Teşekkürler." 

 Düşün Mirza düşün. İki kat var önünde düşün.  Ne bahane bulacağını düşün. Güya ağır ağır çıkmam gereken merdivenleri koşarak çıktım tabiri caizse. 

Ne acelen varsa?

İç ses şimdiden anlaşalım. Kızın yanında konuşma!! 

Merdivenler bitip sağda ki ilk odanın önüne geldim. Camekan kısımdan pür dikkat çalışan onu gördüm. Sena'yı. Yani tamamen ayaklarım beni buraya getirmişti. Onun kartı olduğunu düşünerek bir cesaretle gelmiştim buraya. Nedenini, nasılını düşünmeden yapmıştım bunu. 30 yıllık hayatımda ilk kez oluyordu bu.

Kapıyı tıklattım. İçeriden " Buyurun," diye tiz bir ses duydum. Ne kadar da kibardı. Kapı kolunu çevirip içeriye girdim. Beni görür görmez kalemini bıraktı. Şaşırmıştı. Halbuki ismimi söylemiştim.

Bu kadar mı kolay unuttun be! 

Ben günlerdir aklımdan çıkaramıyorum seni.

İlk darbeyi yemiştim bile.

" Selamünaleyküm," diyerek girdim söze. 

" Aleykümselam. Buyurun?" diye sorarken göz teması kurmaktan kaçınıyordu. Masasının önünde duran sandalyelere oturmaktan çekindim. Ona o kadar yakın olmayı yepyeni duyguların filizlendiği kırık kalbim kaldıramayacak gibiydi. Bunu kalbime yapamazdım değil mi? Uzak durmak en iyisiydi. Amma velakin cebimde günlerdir tutmaktan eskittiğim kartı vardı. 

【 TaNıK 】- TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin