Birkaç saniye afallasam da kendime gelir gelmez yaptığım ilk şey ona sarılmak olmuştu. "Ben de senden hoşlanıyorum." Kulağına doğru söylediğimde kollarını benim gibi benim etrafıma sarmıştı. Her halini seviyordum, herhangi biri bunu söylemiş olsaydı yine aynı cevabı verirdim.
Sonunda ondan ayrıldığımda yüzündeki gülümseme buruktu. "Marinette'in farkındayım."
"Sen de Marinette'sin." Üzerinden bir ürperme geçti.
"Ben senin için ilk miydim?" Birden neden bunu soruyordu?
"Evet, ilk ve tek öpücüğüm seninle olandı."
Burukca gülümsemeye devam etti, birden bu kadar duygusallaşması ne kadar normaldi? "Benim isteyerek öptüğüm ilk kişisin." Lütfen aklıma gelen şey olmasın! "Biz küçükken dayım üniversite için paristeydi, biz beş yaşlarındayken..." derin bir nefes aldı. "Bizde kalıyordu ve ... Marinette buna dayanamadı, ben onu korumak için vardım ama bilinçleri değiştirmek gerçeği değiştirmiyordu. Yüksek lisansı ve doktorası bitene kadar bizim evde kaldı ve..." Ona sıkıca sarıldım sadece çünkü ikimiz de ağlıyorduk. İçimde yeşeren öfke çoktan beni rahatsız etmeye başlamıştı. "Her şey o adam yüzünden başladı, ben ilk kişiliğim ve Marinette'in bu anılara erişmemesi için direneceğim Adrian."
Kendimi geri çekip ciddi yüzüne baktım. "Onun iyileşmesi daha iyi değil mi? Buna engel mi olacaksın?"
Yüzündeki ifade daha da sertleşip sinirle bana baktı. "Eğer o adam geri dönmemiş olsaydı ne Yor ile ne de Yuri ile uğraşıyor olurduk! Onu korumak için yaptıklarımı yok sayıp beni mi suçluyorsun!? Sen beni değil Marinette'i seviyorsun!" Bağıran sesinde net bir şekilde hissedilen öfke beni germişti. Ayağa kalktı ve odanın içinde bir o tarafa bir bu tarafa adimlamaya başladı.
"Sakin ol, ben Marinette'e ait tüm kişilikleri seviyorum." Ayağa kalktığımda, onu sakinleştirmek için uğraşıyordum.
"Tam on iki yaşınıza kadar Agreste! Tam sekiz yıl boyunca onu korudum! Sonunda beş yıl boyunca rahatça yaşamışken o adam tekrar geldi ve sen benim suçlu olduğumu mu söylüyorsun?" Kendini kaybetmişti, odanın ortasında bana doğru bağırıp duruyordu.
"Ben öyle bir şey söylemedim Marinette, biraz sakin olabilir misin?" Sesimi olabildiğince yumuşak tutmaya çalışıyordum.
Bu söylediğimde daha da sinirlendi. "Benim ismim Marinette değil Agreste!" etrafına kısaca göz gezdirdi ve gözleri tekrar beni bulduğunda bağırarak konuşmaya devam etti. "Şimdi dışarı çık yoksa elimden bir kaza çıkacak!" Bunu söylemesiyle ayağa kalkıp temkinli hareketlerle dışarı çıkmıştım. Bana bakan sinirli gözleri, göz yaşlarıyla parlıyordu. Kapıyı üzerine kapatıp kilitlediğimde içeriden yüksek sesli bir dizi devrilme sesi gelmişti. Endişeli gözlerle kapıya doğru bakıyordum, elim hâlâ kapı kolundaydı.
"Kötü geçmiş gibi görünüyor." Gelen sesin sahibine döndüğümde profesör gözlerini bana dikmişti.
"Dinliyor muydunuz?"
Kafasını salladı ve duvara doğru yaşlanmış bedenini düzeltti. "Sana aşık hım? Gerçi bunu biliyordum ama bu kadar erken açılmasını beklemiyordum."
"Biliyor muydunuz?" Şaşırmıştım doğrusu. Bunu saklayacağını düşünmüştüm.
"Her şeyini biliyorum Agreste. O anlattığı zamanı da, her şeyi."
"Peki ailesiyle konuştunuz mu?"
Başını evet anlamında salladı. "Gel bunu başka bir yerde konuşalım." Kolumdan hafifçe iterek beni yönlendirdi ve merdivenlerden aşağı indirdi. Ofise girdiğimizde büyük çalışma masasının etrafındaki sandalyeler den birini çekti ve oturdu, ben de aynısini yaparak karşısına oturdum. "Annesi bunu reddetti." Dedi hiç uzatmadan. "Kardeşinin bunu asla yapmayacağı konusunda ısrar etti, babası da buna inanmış görünüyordu, sadece abisi bu anlattıklarını doğruladı fakat annesi abisinin de küçük olduğunu ve hatırlamasının imkansız olduğunu söyledi."
"Ama bu saçmalık." Diye istemsizce çıkmıştım.
Anlayışla kafasını salladı. "Dayısı evlerinde kalmayı bırakıp Çin'e döndüğünde abisi on üç Marinette on iki yaşındaydı. Yani abisi gayet her şeyi anlayacak yastaydı."
"Peki Marinette?"
"Marinette hiç bir şey bilmiyor. Dark tüm anıları saklıyor ve uzlaşmayı reddediyor." Derin bir nefes aldı. "Onu da anlıyorum aslında ama Marinette'in bununla yüzleşmesi gerekiyor. Eğer iyileşmek istiyorsa."
"Demek bu yüzden bu kadar yavaş ilerliyor..." Kafasını salladı.
"Youngnamla ne konustnuz?" Birden bire bu soru da neydi?
"Sabah mı?" Kısaca kafasını salladı. "Çok bir şey değil aslında."
"Sana ne söylediğini öğrenmek istiyorum."
"Sabah Francis ile neler yaşadığınızı anlattı ve iyi bir ruh halinde olmadığınızı dikkatli olmam gerektiği konusunda beni uyardı."
Bir an düşündü. "Ben yanınızdan ayrıldığımda?"
"Kendisinin sizden güçlü olduğunu ve bunu sizin de bildiğinizi söyledi ama cümlesini tamamlayamadı. Aslında bu benim de kafamı kurcalıyor profesör, bu ne demek?"
"O çok tehlikeli biri demek oluyor Agreste, onunla yakınlaşmamaya dikkat et."
"O kadar tehlikeli ise neden onu yanınızda tutuyorsunuz?"
"Buna mecburum." Birden ayağa kalkıp odayı terk etti, orada öylece kala kalmıştım. Kafamda milyon tane soru işareti vardı sanki.
673 kelime
Dünyanın sonu olmalı çünkü siz bölüm diye ağlamadan bölüm geldi!
Youngnam'ı ilk ekledigimde zihnimde bir pırıltı oluştu ve sonra dedim ki neden olmasın. (Youngnam benim F&T kurguma ait bir karakter ama arada fanficlere eklemeyi de seviyorum, mesela my little bunnyde de var. (kötü karakter))
Hikayenin sonunu da zihnimde oturttum. İyi veya kötü diyemem, sizin okuyup görmeniz lazım. Siz değerlendirin.
Sonraki bölüm de hazır ama muhtemelen cumadan önce paylaşmam. Biraz bölümleri yayarak aktifliği yükseltirim belki.
Neyse umarım bölümü beğenmişsinizdir,
Diyor ve kaçıyorum, sonraki bölümde görüşürüz 👋💜🍭
ŞİMDİ OKUDUĞUN
More & More [Adrinette]
FanfictionÇoklu kişilik bozukluğu olan Marinette ve Hasta bir kıza aşık olan Adrian'ın hikayesi. ~~~ "Onu ölüme terk edersin yada anlaşmayı kabul edersin." "..."