23. Bölüm

60 6 74
                                    

"Hazır mısın Adrian? Fiziksel gücünü arttıracağım onu sabit tut."

"Kesinlikle hazırım."

"Adrian ne olu-" üzerine onu sabit tutmak için çıktığım Marinette kollarına uyguladığım güç yüzünden uyanmıştı.

"Sakin ol lady'm." Gözlerindeki bakış değişirken canını yakma düşüncesi benim de canımı yakıyordu fakat Youngnam'ın tamamen odaklanması için bunu yapmak zorundaydım, elbette Marinette de uyanık olmak zorundaydı.

"Sen de kimsin!" Altımda deli gibi kıvranıyor ve ağırlığımdan kurtulmaya çalışıyordu. "Bırak beni." Neredeyse bağırıyordu, neyseki perdeyle sesin dışarı çıkmasını engelliyorduk.

"Göçük çok ağır görünmüyor, yakında işim bitecek."

O bunları söylerken, saf öfkeyle yanan gözlerine, buğulu gözlerle bakıyordum. "Lütfen sakin ol Yor."

"Neden sakın olacağım!?" Bağıra bağıra konuşuyordu. "Yardım edin! T**ize uğruyorum!" Yüzünde hafif bir gülümseme oluştu.

"Seni kimse duyamaz, üzgünüm." Nezaketimi koruyordum. "Sana zarar vermek istemiyorum."

"A-adrian..?" Sesi birden yumuşayınca gözlerimi şaşkınlıkla açılmıştı.

"O Marinette değil." Keskin bir dille uyarıldığımda ise kaşlarımı çatmıştım.

"B-bana ne yapacaksin..? Sen de mi bana zarar verceksin? İstemiyorum. Sana güvenmiştim..." Gözleri dolduğunda Youngnam'ın yalan söylüyor olabileceğini düşünmeye bile başlamıştım.

"O Marinette değil! Sadece çok iyi rol yapıyor!" Zihnimin içinde bağıran iblisi dinlemem gerektiğinin gayet farkındaydım fakat onun göz yaşlarıyla ıslanmış yüzü kalbimi kırıyor, parçalara ayırıyordu.

"Sen de dayımın yaptığını mı yapacaksin?" Bu cümlesiyle irkildim ve o bunu fırsat bulup beni üzerinden attı. Sert zemine çarpan sırtımla yüzümü buruşturdum. Çok zaman geçmeden üzerimde yerini almış ve ellerini boğazıma sarıp ağırlığını vermeye başlamıştı. Deli kuvveti denen şey bu olmalıydı, nefes almakta epey zorlanıyordum. "Bana zarar verebileceğini mi sanıyorsun? Bu senin son valisin olacak prens hazretleri!"

Neyden bahsediyordu..? Bana prens diyen tek kişi ay kraliçesi değil miydi..? Bilincim yavaşça kapanırken yüzümde buruk bir gülümseme vardı...

...

"Adrian!?" Dudaklar dudaklarıma temas etti bir an ve ciğerlerinden gelen oksijen ciğerlerime doldu. "Lütfen uyan! Özür dilerim, özür dilerim." Sesi öyle çaresiz ve üzgün geliyordu ki.

"O iyi olacak, şimdi uyu." Başka bir ses, bu sefer erkek sesi... Kendimi neden hafiflemiş gibi hissediyordum? Ölüyor muyum? "Aptal o kadar da uyardım." Gözlerini yavaşça açtığımda elleri mavi bir enerjiyle parlayan Youngnam'ı gördüm. "O kadar iyi mi rol yapıyordu cidden."

Gözlerimi tamamen açar açmaz doğrulup birkaç kere öksürdüm. "Aybeniz aynı şeyi sana yapsaydı sen de inanırdın." Hak verircesine kafasını sallarken ben acısı hızla geçen boynumu tuttum.

"Bunun yaşanması benim suçum değil yine de seni de iyileştireceğim ve anlaştığımız gibi az önce yaşananları hafizaskndan temizleyeceğim ve aldığı küçük yaraları kapatacağım." Yatağına sırtını yaslamış uyuyan Marinette'e baktım bilekleri kızarmıştı.

"Ona zarar vermişim."

"Sen iyi olanı yaptın. Sabit durmasaydí, neler yaşanırdı bilmiyorum bile." Mavi enerji benim üzerimden Marinette'in üzerine geçtiğinde gözlerim onun üzerine sabitlenmişti.

"Bana prens dedi..."

"Ne?"

"Ay kraliçesi olmadığına eminiz değil mi?" Kafasını salladı. "Bana prens hazretleri diye hitap etti."

"Üzerine yıkılan boyutta o bir kiralık katildi, sanıyorum ki boyutu modern zamanda değil." Mavi enerji kaybolduğunda bana bırakmadan Marinette'i gücüyle havvaya kaldırdı ve yatağına yatırdı.

"Görevi beni öldürmek miydi..?"

"Muhtemelen, bazı boyutlar sizi karşı karşıya getirebiliyor. Çok fazla kafana takma bunu. Dediğin gibi bu senin sorunun değil, bu o boyutunun Adrian'ının sorunu." Kafamı salladım. "İstersen seni evine bırakabilirim, taksi bulmanın zor olduğu bir saatteyiz."

"Beni buraya sen soktun bu yüzden de senin götürmen daha iyi olur, ayrıca telefonum da dahil yanımda hiç bir şey yok."

Gözlerini devirdi. "Neden yanına almadığını sormayacağım bile." Beni kucağına almak üzere elini uzattığında istemeye istemeye elini tutmak zorunda kalmıştım, inanın bana diğer şekillerde beni taşıması daha tuhaftı. Beni kucağına aldığıktan belki de bir dakika belki de o kadar bile zaman geçmeden evimde ve odamdaydım. "Yarın görüşürüz." Dedi ve evimi terk etti.

Saat gecenin üçüydü ve ben sadece yarın Marinette'in dışarı çıkabileceği gerçeğiyle heyecanlanıyordum. Onu nereye götürmeliydim? Yıllardır dışarı çıkmayan biri nereye gitmek isterdi ki?

590 kelime

Selammm

Ehe şey ben geçen cuma bölüm atmayı unutmuşum, sizde sormadınız bölüm nerde diye. Fark ettiğimde çok geçti ben de bölümü pazartesiye bıraktım.

Last waltz için küçük bir spoiler niteliğindeydi bölüm ama kurgu ne zaman gelir hiç bilmiyorum. Daha Bring it back var biliyorsunuz ki hesapta, o fantastik olduğu için kolay yazarım diye düşünüyorum. Sonrasında ya last waltz yada cactus'ü paylaşacağım.

Bu arada içinizde JiKook shipleyen varsa hesabımdaki cruel'ı okuyarak bana destek olabilirsiniz.

Umarım bölümü beğenmişsinizdir diyroum ve kaçıyorummm 👋🍭💜

More & More [Adrinette] Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin