Sonraki gün hastaneye gidip bizim bölüme girdiğimde, etrafta bir koşuşturma vardı. Ben ne olduğunu anlamaya çalışırken zihnimde iblisin sesi duyulmaya başladı. Cidden zihin okuyabiliyor sanırım. 'Yuri ile uğraşıyorum ama gidip ona sarılman işimi kolaylaştırırdı.' Biraz etrafa bakındım, birkaç hasta bakıcı hastaların olduğu kata çıkıyordu. Ben de hızlıca peşlerinden gittim ve doğruca Marinettein odasına girdim. Marinette bağırarak ve çırpınarak hasta bakıcılardan kurtulmaya çalışıyordu Kagami ise ona sakinleştirici -sanırım- yapmaya hazırlanıyodu.
"Kagami bekle biraz."
Elindeki iğne ile bana döndü. "Biraz daha beklersek kendini veya başka birini yaralayacak, bekleyemem."
'Uyumamalı! Kırılmayı düzeltmek üzereyim!'
"Ben bir şey denemek istiyorum, eğer başarılı olamazsam sakinleştiriciyi yaparsın." Kagami derin bir iç çekti, yapılması gerekenin bu olmadığını biliyordum.
"Sadece bir dakikan var."
Kafamı salladım ve Marinette'e yaklaştım. "Lütfen geri çekilin." Hasta bakıcılar tereddütle Kagami'ye baktılar sonra ise yavaşça geri çekildiler. Marinette serbest kalır kalmaz doğruldu, ben ise ona sarılmıştım.
_Yuri_
Kendini seven kimse olmadığına emin, bu yüzden yaşamak istemiyor. İntihara meyilli ve hırçın."Seni seviyorum, eğer ölseydin ardından on yıl boyunca yaş tutardım, çünkü sen çok önemlisin. Sırf benim için yaşasan olmaz mı?" Kulağına doğru fısıldadığım bu sözlerden sonra çırpınmayı bıraktı ve öylece durdu.
"Cidden başardı."
'Basardım Adrian! Sadece birkaç pürüz var. Onları giderip geri döneceğim.'
Rahatlamayla nefesimi verdim. "Siz dışarı çıkabilirsiniz." Ne yaptıklarını göremiyordum ama seslerinden dışarı çıktıklarını anlayabiliyordum. "Lady'm? Nasıl hissediyorsunuz?"
"Beni cidden seviyor musun?"
"Senin için hayatımı bile feda ederim." Ki etmiştim de.
Küçük küçük hıçkırıklari kulağıma doluyordu. "Beni seven tek kişisin." Ağlamaya başladığında aynen böyle sayıklayıp daha sıkı sarılmıştı.
"Eminim ki tek kişi ben değilimdir ama en çok seven benim." Sesimi olabildiğince yumuşatarak söylemiştim. Onun bu halde olmasının sorumlusu olan dayısını öldürmek istiyordum, bu nasıl bir iğrençlikti? O henüz çok küçüktü... Hâlâ da çok küçük...
"Adrian?" Soran sesini duyduğumda hafifçe geri çekildim. "Ben teşekkür ederim." Yüzünde buruk bir gülümseme vardı.
"Bu benim işim Yuri."
Söylediğimde hafifçe kıkırdadı. "Ben Marinette'im."
"Yuri gitti mi?" Şirince kafasını salladı.
"Yaptıklarını hatırlıyorum Adrian." Yüzündeki sevinç, mutluluk, umut paha biçilmezdi. "Sen geldiğinden beri her şey benim için iyiye gidiyor."
"Ben sadece işimi yapıyorum."
Kafasını hayır anlamında salladı. "Beni sevdiğini söyledin, yalan değildi değil mi?"
Yüzümün yandığına emindim. "Değildi." Yüzüne bakmak çok zordu.
Zaten yakın olan yüzünü daha da yaklaştırdı ve yanağıma küçük bir öpücük kondurdu. "Ben de seni seviyorum."
Kulaklarımın duyduğuna beynim tepki vermiyordu sanki, yada inanmıyordu. "Sen ciddi misin?"
Biraz daha geri çekildi ve kollarına dayandı. "Sen ne kadar ciddiysen o kadar."
Yanaklarım kıpkırmızıydı eminim ki ve onun yanakları da kızarmıştı. "B-ben sen buradan çıkar çıkmaz sana teklif edecektim." Sanırım bastırmıştım çünkü ağız dolusu gülmüştü.
"Adrian sen çok tatlısın."
"Seni ailenin yanına bırakmak istemiyorum sadece." Gözlerimi kaçırmış ve mırıldanarak söylemiştim.
"Bunu biliyor muydun?"
"Dark ile bir şeyler konuşmuştuk." Bakışlarımı yüzüne çevirdim. Yüzünde belirgin bir hüzün vardı.
"Ben küçükken annem beni sürekli azarlardı, bir süre öncesine kadar hiçbir şey hatırlamıyordum ama Brigette gittikten sonra berbat olan anıların bir kısmını hatırlamaya başladım." Bir süre durdu ve bacaklarını kendine çekip kafasını bacaklarının üzerine koydu. "Brigette mutlu olmanın yolunu sende bulmuştu, belki de haklıydı." Derin bir iç çekti. "Sonra Min var, onun yaşadıkları daha kötüydü, elinden gelen tek şey morluklarını kapatıp Twice'ın enerjik şarkılarına sığınmak oldu." Gözleri dolduğunda bunu dinlemeye katlanamıyordum ama onlar bunu yaşamaya katlanmıştı. "Bazen korkuyorum çünkü Dark benimle hiç iletişim kurmuyor, belki de en ağır şeyleri o yaşadı ve pervasızlığı da bu yüzden..." Kafasını dizlerinin üzerinde biraz yana yatırdı. "Ve Yuri neden ölmek istiyor? Anıları karamsar düşüncelerle dolu. Ama neden ölmek istediğini anlamıyorum."
Yanaklarımdan süzülen göz yaşlarını baş parmağımla sildim. "Ben seni toparlayacağım ve koruyacağım Marinette."
Burukca gülümsedi. "Laf olsun diye söylemiyorsun değil mi?"
Kafamı iki yana salladım. "Seni ilk gördüğüm anda kaderim olduğunu biliyordum. Senin başına bir şey gelmesini istemiyorum." Gülümseyerek kafasını kaldırdı.
"Çok tatlısın." Yüzündeki gülümseme büyürken bunu başardığım icin kendimle gurur duyuyordum.
Birkaç dakika daha bazı şeylerden konuştuk, profesör gelmeseydi de tüm işlerimi bırakıp konuşmaya devam ederdim.
"Agreste?" Kapıyı açıp bize baktığında yüzündeki ve sesindeki sertliği net bir şekilde seziyordum.
Hızlıca ayağa kalkıp cevap vermiştim. "Evet profesör?" Marinette bu halime kıkırdamıştı.
Başıyla gel işareti yapıp odadan tamamen çıktığında arkasından çıkmış ve kapıyı kitlemiştim.
Beklentimin aksine bir üst kata çıktığında sorgulamadan peşinden gitmiştim. Boş bir hasta odasına girdi ve ben de peşinden girince kapıyı kapattı. "Yaptın değil mi?"
"Neyi?" Gayet de neyi kast ettiğini biliyordum.
"İblisin anlaşmasını kabul ettin değil mi?"
"Hayır etmedim." İnkar etmek zorundaydım.
"Sen öyle diyorsan." İnanmadığı belli olan sesiyle konuşmuş ve daha fazla dil dökmeden odadan çıkmıştı.
724 kelime
Selamm
Nasılsınız?
Bölümü begenziniz mi?
Ben bu gün okula hiç gitmek istemiyordum, bu yüzden de aşırı yavaş hareket edip iyice geç kaldım. Pek umurumda da değil ama yine o iki ders kimyayı dinlemek zorundayım! Hayatımda bu kadar sıkıcı bir ders işlememiştim hiç! Lise hayatım boyunca ilk uyuduğum ders de kimyadır mesela. Hiç ilgi çekici gelmiyor ve sıkıcı...
Her neyse çok boş yaptım
Sonraki bölümde görüşürüz (pazartesi)👋💜🍭
ŞİMDİ OKUDUĞUN
More & More [Adrinette]
FanfictionÇoklu kişilik bozukluğu olan Marinette ve Hasta bir kıza aşık olan Adrian'ın hikayesi. ~~~ "Onu ölüme terk edersin yada anlaşmayı kabul edersin." "..."