Yaralar, Yarınlar ve Ya Sonralar Part 2

4.7K 177 69
                                    

Muhtemelen en uzun sürecek paralel evrenimizin ikinci bölümü ile karşınızdayım. Diğer bölümlere nazaran daha uzun ve biraz da az diyaloglu bol iç dünyalı bir part oldu. 

 Okumanız, beğenmeniz dileği ve yorum yapmadığınız için azıcık gönül koyduğumu bilmenizi istemr sitemi ile. Arkadaşlar bu evrenleri Aslaz üzerine duyduğum heyecan ve onlar üzerine konuşma hevesim yüzünden yazıyorum yani okunma sayıları ya da beğeni sayıları benim için çok da önemli değil, ben sizlerle ASLAZ konuşmak istiyorum. O yüzden sizden ricam buradan ya da twitterda #YazılmamışHikayeler tagında benimle görüşlerinizi paylaşmanız. 

 İyi okumalar.. 

......................................................


 İlaçların ve yarasının verdiği yorgunluk ile uyuyan adama baktı Asi. İnsan en azından uyurken gardını düşürmesini ve daha yumuşak bir yüz ifadesi olmasını bekliyordu ancak Alaz her an biri ona zarar verecekmiş gibi çatılı kaşları, yüzündeki o temkinli ifade ve sürekli titreşip duran göz kapakları ile uyuyor olmaktan ziyade eziyet çekiyor gibi duruyordu. Asi onu anlıyordu. Muhtemelen hayatındaki tüm uykularını diken üstünde, biri kendisine bir şey yapar mı korkusuyla uyumuştu. Kapı gıcırtısı, rüzgarın uğultusu, yaklaşan adım sesleri... Her biri ne zaman tehlikeli hale gelir biliyordu. Yine de şu an uykusunun her zamankinden daha derin olduğuna da emindi Asi, adamın serumuna bizzat Harun tarafından katılan onlarca iğne olduğunu görmüştü.

Derin bir nefes doldurdu ciğerlerine. Uykusuzluk, yaşadığı adrenalinden sonra adamı karşısında iyi görmenin vermiş olduğu rahatlama, odanın alışık olmadığı sıcaklığı iyice mayıştırıyordu Asi'yi. Bir kahveye ya da çaya ve en önemlisi hava almaya ihtiyacı olduğunu biliyordu ama bir yanı da adamı burada bir başına bırakmak istemiyordu. İstemeye istemeye kalktı oturduğu yerden. Ellerini ve kollarını yıkamıştı ancak adamın kanıyla boyanmış kıyafetleri için yapabileceği bir şey yoktu. Belki de vardı. Alt katta bir yerlerde hastanenin içinde pijama, basit giyim malzemeleri satan bir mağaza olduğunu görmüştü odaya çıkarken. Ancak sabahın altısında açık olup olmadığından emin olamadı. Zaten üzerinde o kadar parası olup olmadığından da emin değildi. Cüzdanı evdeydi. Cesur'u düşünüp durmak nefesini kestiğinden bir tek ceketini üzerine geçirip sahile inmişti. Zaten orada da belasını bulmuştu. Cesur'u bu sefer gerçekten öldürecekti ancak öncesinde iyi olduğuna dair tek bir haber almak için canını vermeye de hazırdı Asi.

Bir iki kez yürüdü odayı boydan boya. Üzerindekilere karşı duyduğu rahatsızlık iyiden iyiye artarken gözü üçlü koltuğun kenarındaki kanlı kaşeye takıldı. Alaz'ın cüzdanı cebinde olmalıydı ve Asi bir şekilde o cüzdandan para almaya gocunmayacağını hissediyordu. Adam kendisin için hayatını riske atmıştı, iki yüz lirayı problem edeceğini sanmıyordu. Asi'nin çok hoşuna giden bir şey değildi elbette uyurken adamın cüzdanından para almak ama pekala sonrasında verebilirdi. Yaptığı şeyden hoşlanmadığı halde kaşeyi eline alıp kendisine yakın olan cebe daldırdı elini. Umduğu cüzdan yerine bir ahşap parçasına çarptı eli. Aslında Asi'yi alakadar etmezdi, çıkarıp bakmaması gerekti ancak yapamadı, merakına yenik düştü zira parmakları arasındaki ahşabı görmeden bile bir bebek figürü olduğunu biliyordu.

Tahmininde yanılmadığını parmakları ile kavradığı ahşabı gün yüzüne kavuşturunca gördü. Ahşaptan oyulmuş en fazla on santimlik bir kız bebekti. O kadar güzeldi ki Asi, bir an küçük bir çocukmuş gibi oyuncağı kıskandı. El emeği olduğu ve çok saatlere mal olduğu bebeğin özenle oyulmuş yüz hatlarından belliydi. Ahşap o kadar özenli oyulmuştu ki bebeğin hafif çıkık burnu, eteğinin kıvrılmış uçları ve gömlek yakaları bile sanki ahşaptan değil de ipekten yapılmış gibi zarif duruyordu. Ayağındaki rengi solmuş kırmızı rugan ayakkabılara ufak tokalar bile işlenmişti. Gömleğin üzerine giydirilmiş süsü verilen kazağın ön kısmında yarısı solmuş bir isim yazıyordu:

Yazılmamış HikayelerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin