Yaralar, Yarınlar ve Ya Sonralar Part 9

5.9K 243 128
                                    

 Umduğumdan erken ve planladığımdan uzun, olması gerekenden de çok daha sıcak olan bir bölümle geldim sizlere... 

 Bir önceki bölüme yapmış olduğunuz güzel yorumlardan dolayı hepinize çok teşekkür ederim, yorumlarınızın sayısı ve uzunluğu arttıkça tıpkı son haftalarda olduğu gibi bölüm yazmak için gereken ilhamı daha fazla buluyorum kendimde o yüzden okumanız, keyif almanız ve yorumlarınızı esirgememeniz dileğiyle. 



................................................

Serhan hiçbir zaman eylem adamı olmamıştı onun her daim daha detaylı planları olmuştu. O olaylar üzerine uzun uzun düşünür, ellerini en az kirleteceği şekilde ince planlar yapar günün sonunda sebebi olduğu olayların herhangi biriyle dahi alakası yokmuş gibi dururdu ama karşısındaki yorgun genç kadına bakarken düşünmeye de, plan yapmaya da vakti olmadığını biliyordu.

"Asi." dedi endişeyle. "İyi misin, Alaz iyi mi? Alaz nerede?"

Derin bir nefes aldı doldurdu ciğerlerine genç kadın. "Evde." dedi, cevabına emi olduğu tek soruyla başlayarak. "İyi." diye daha kırık sesle devam etti. "Sanırım iyi yani. En azından şimdilik."

"O ne demek?" diye sordu Serhan kaşları çatılırken. Hiçbir zaman Neslihan kadar dışa yansıtmamıştı belki duygularını ama evladını bir kez daha kaybetme düşüncesi -üstelik ilkine kendisi sebep olmuşken- adamın kanını donduruyordu. "Asi şunu düzgünce anlatır mısın?"

Derin bir nefes daha aldı Asi. Bir yanı hala daha bu sırrı kendisine saklaması gerektiğini söylüyor ama diğer yanı Alaz yaşasın istiyorsa bu sırrı paylaşması gerektiğini biliyordu.

"Ben oturabilir miyim?" diye sordu, bacaklarının kendisini taşıyamayacak kadar yorgun olduğunun sanki daha yeni yeni farkına varıyordu.

"Tabi ki tabi ki." dedi Serhan, bunu daha önce akıl edememiş olduğuna inanamıyordu. "Otur lütfen, bir şey içer misin?"

Bir an düşündü Asi, önce geri çevirmeyi düşündü ama sonra kibarlık edecek bir anda olmadığına ve dahası bu adama kibarlık etmesine gerek olmadığına karar verdi öyle ya sabahın kör vaktinde ofisini basarcasına yardım dilenmeye gelmişti. Bir fincan kahvenin lafını yapacağını sanmıyordu.

"Sert bir kahveye hayır demem." dedi adamın masasının karşısında kalan deri koltuklardan birine oturarak.

Serhan Soysalan'da kendi yerine oturdu. Makul düşünen tarafı kadının içecek teklifini geri çevirmeyişinden olumlu bir şeyler çıkarıyordu. Alaz evdeydi, iyiydi, en azından şimdilik.

Masasının üzerindeki sabit hatta uzanıp hem kendisi hem de Asi için birer fincan filtre kahve söyledi. Bunu yaparken rahatsız edici olmayan ama meraklı olduğunu da gizlemeyen gözlerle süzüyordu kadını. Asi'ye güvenebileceğini biliyordu ki Serhan insanlara güvenmezdi mesela şimdi burada Asi değil de başkası oturuyor olsa Serhan kızın kendisinden para koparmak için burada olduğunu düşünürdü ama bu kızı oğluna bakarken görmüştü Serhan.

"Ben sabah sabah bu şekilde sizleri rahatsız ettiğim için özür dilerim." dedi Asi konuyu daha fazla uzatmayarak. Hem adamı daha fazla endişelendirmek istemiyordu hem de Alaz'ın hemen uyanmayacağını bildiği halde bu riski göze almak istemiyordu. Adam uyandığında evde, yanında olmak istiyordu. "Ben sadece kime gideceğimi bilemedim" diye devam etti eğer karşısındaki adama biraz daha sempati besliyor olsa ama diye devam ederdi siz hem Alaz ile gerçeği biliyorsunuz hem de sizin bir hastaneniz var siz bize yardım edemezseniz kimse edemez ki. "Alaz maalesef sadece madde satmıyor aynı zamanda kullanıyor."

Yazılmamış HikayelerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin