Yaralar, Yarınlar ve Ya Sonralar Part 4

5K 210 74
                                    


Herkeseee merhabalar. Ne güzel bir günü uyandık öyle değil mi? Şöyle kırmızı kırmızı, ferah ferah... 

 Seçim sonucu takip ederken yazılan ve sonrasında kontrolü sağlanamayan bir bölüm oldu. Eksiklikler ve yanlışlıklar için şimdiden özürler dilerim. 

 Son bölüme yapmış olduğunuz ve geri dönüş sağlayamadığı tüm güzel yorumlarınız için teşekkür ederim. Dilerim ki bu bölümde aynı şekilde yorumlarınızı benden esirgemezsiniz. Çünkü her bir yorum ben yazma konusunda daha da heveslendiriyor. 

 Bu bölüm Alaz'ın ailesine karşı olan tutumunu yazarken tanıdığımız, bildiğimiz Alaz Soysalan'ı merkeze almaya çalıştım. Alaz gerçekten kaybolan çocuk olsaydı nasıl düşünürdü diye tahlil etmeye çalıştım ve eğer Asi ile Cesur'un hayatında hiç Yaman Ali olmasaydı nasıl karakterler olurlardı üzerine kafa yordum. Bu konudaki görüşlerinizi çok merak ediyorum.

 İyi okumalar dilerim. 

........................................................................


Neslihan üzerindeki ceketi bir kez daha düzeltti heyecan tüm vücudunu ele geçirmiş, parmakları hislerini kaybetmişti. Seneler sonra oğlu ilk defa evine gelecekti, kendi ellerinden koparılıp alınmış evladı nihayet evine dönüyordu. Neslihan ömrünce şu an olduğu kadar heyecanlı olduğunu hatırlamıyordu.

"Neden o kız arkadaşını çağırabiliyor da biz Rüya ve Rüzgar'ı çağıramıyoruz?" diye sitem etti Çağla, esasında en az annesi kadar heyecanlıydı ama bununla anne ve babası kadar iyi başa çıkamıyordu.

Neslihan, kızının da en az kendisi kadar heyecanlı olduğunu ve bir şekilde bununla baş etmeye çalışırken bocaladığını görebiliyordu ancak Serhan onun kadar anlayışlı değildi.

"Bana bakın." dedi, muhatabı aynı üçlü koltuğu paylaşan büyük oğlu ve büyük kızıydı. "Bu bir aile yemeği, kardeşinizin kız arkadaşı geliyor çünkü onu huzursuz edip, yalnız hissettirecek kadar kalabalığınız. Alaz'a ya da kız arkadaşına en ufak bir imada bulunmayacaksınız. Beni anladınız mı?"

Her iki kardeşte biraz gönülsüzce başlarını salladılar.

"Eee bana uyarı yok mu?" diye sordu abla ve abisinin aksine heyecandan yerinden oturamayan Ece. Serhan daha kızına döner dönmez yumuşadı bakışları.

"Benim akıllı kızım." dedi kollarının arasına giren kızını göğsüne bastırırken. "Sen ne yapacağını bilirsin."

"Duydunuz." dedi Ece kardeşlerine dönerken, yüzünden bilmiş bir gülümseme vardı. "Eee nerede kaldılar?" diye sordu hemen arkasından, heyecan ve sabırsızlık artık olduğu yerde duramamasına sebep oluyordu.

"Güvenlik haber verdi şimdi." dedi salona giren Eşref bey, "Gelmişler."

Koca bir sevinç çığlığı döküldü Ece'nin dudaklarından, kapıyı açmak için koşarken neredeyse düşecekti.

"Ece." dedi Neslihan, kızının heyecanını çalmamaya çalışarak ama bir yandan da kendisine engel olamadan. "Dikkat et kızım."

Asi daha onlar arabayken açılan kapıya baktı. Kapıda gördüğü lise dönemlerinde güzel bir kızdı. Ancak onun hemen arkasında beklenti dolu başka gözler olduğunu da görebiliyordu.

"İnmeyecek miyiz?" diye sordu, sakin ve güvence veren bir sesle. Bir eli havalanıp adamın sağ koluna dokunmuştu.

Derin bir nefes koy verip direksiyonu sıkıca saran ellerini gevşetti Alaz. Sol ayağını istemsizce sallıyor ve soğuk soğuk titriyordu. Evden çıkmadan hemen önce bir şeyler alması gerektiğini fark etmişti aslıda. O geceden beri bir şey kullanmamıştı ve yoksunluğun onu artık zorladığını hissedebiliyordu.

Yazılmamış HikayelerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin