Düğümler, Dikişler ve İzler Part 3

3.4K 129 117
                                    

Demir ailesi yazmak için başlanan gün nasıl on bin kelimelik bir DDvİ bölümüne dönüştü bende emin değilim ama buradayız..

Görünen o ki biraz sitem edesim vardı ve bunu da Asi'nin ağzından yaptım.

Uzun süredir yazdığım bölümler içinde en sevdiklerimden biri oldu. Umarım sizde seversiniz.

Hep dediğim gibi okumanız beğenmeniz ve sevmeniz dileği ile.

















Mayıs 2028

Valizleri devasa büyüklükteydi ve kopan tokası yüzünden ha bire yüzüne dökülen saçları Asi'yi mümkünmüş gibi biraz daha delirtmeye yetiyordu. Gerçi keşke yoluculuğunu kapsayan tek aksilik bu olsaydı ancak elbette ki Asi o kadar şanslı değildi. Önce havaalanı yolunu yarılamışken pasaportunu unuttuğunu fark edip eve geri dönmüştü, sonra uçağa gecikme telaşı ile acele ederken bileğini burkmuştu ve bunun için bileğini burktuğu yetmiyormuş gibi iki saat boyunca rötar yapan uçağı beklemişti. Yolculukta kötüydü, uçak yolculukları Asi için hep çok keyifsiz olurdu zaten. Sonra valizlerini beklerken artık iyiden iyiye uzamış saçlarını ensesinde dağınık bir topuz yapan tokası kopmuştu ve valizleri gerçekten devasa büyüklükteydi. İşin aslı Asi çok fazla eşya getirmemişti ancak Rüya ve Çağla'nın sonsuza kadar uzanıp giden bir istek listesi vardı. Dış hatların yolcu çıkışına yönelirken bir yandan da elinde olmadan söyleniyordu.

Alaz, daha Asi kapıdan çıkar çıkmaz fark etti kadını. Bir yandan beraberinde getirdiği valizleri ile cebelleşiyor bir yandan da sürekli yüzüne dökülen saçları ile savaşıyordu. Alaz'ın daha önce hiç bu kadar uzun görmediği saçları iri dalgalar halinde Asi'nin omuzlarına oradan da sırtına dökülüyordu. Rahat bir kotun üzerine teninin çok az bir kısmını örten bir bluz ve onun da üzerine bluzu ile aynı renkte olan bir ceket giyiyordu. Muhtemelen kontrolden geçerken daha fazla uğraşmamak adına kullanmayı çok sevdiği takılarının hiçbirini takmıyor ve Alaz'ın tüm özlemenin içinde canının sıkılmasına ve kaşlarının çatılmasına sebep olacak bir şekilde sol ayağı hafifçe aksıyordu.

"Asi." dedi kadının duyabileceği kadar tok ve yüksek bir sesle. Amacı kendisini göstermekten ziyade kadının olduğu yerde kalmasını sağlamaktı böylece Asi'nin daha fazla savaşmasına gerek kalmazdı. Tahmin ettiği gibi oldu, sesini seçer seçmez olduğu yerde kaldı Asi sonra da başını sesin geldiği yöne kaldırıp bakışlarını sabitledi. Bu tarz şeylere inanmazdı Alaz, en azından bir zamanlar. Ve bir zamanlar içinde Asi'yi sevdiği ilk zamanlar dahi vardı. Bir çift şaşkın ama bir o kadar da hoşnutsuz bakışın içini delip geçeceğine, onu olduğu yere sabitleyeceğine, özlem denen şeyin kavuşunca daha da derinleşeceğine.. Gerçekten inanmazdı Alaz ama şimdi Asi'nin soru dolu bakışlarına bakarken içinden biraz ağlamak geliyordu Alaz'ın. Sanki ilkokulun ilk günü okulun bahçesinde kaybolmuş gibi hissediyordu, içi yoğun bir yoksunluk hissi ile titriyordu ve Alaz baştan sona kaybetmiş olduğunu bilmenin vermiş olduğu yenilmişlik hissiyle artık mücadele dahi etmiyordu.

Alaz'ın sesini koca bir konser salonunun dolduran yüzlerce kişinin içinden dahi seçebilirdi Asi, bunu biliyordu o yüzden Sabiha Gökçen'in her zamankinden daha fazla kalabalık olmayan dış hatlar yolcu çıkışında seçmek hiçte zor olmadı. İçten içe bir şekilde tüm bu aksiliklerin birer hüsnü kuruntu olduğunu biliyordu. Asi dönmek söz konusu olduğunda hep huzursuz oluyordu.

Dönmek ve bulmak...

Artık hiç aramadığı birini bulmak..

Bir yenilgi mi saymalıyım bunu diye düşünmüştü gecelerce yoksa bir zafer mi? Bir yanı bundan keyif alıyordu, inkar edemezdi. Alaz'ın kendisinden kopamayışında Asi'nin içinde ölmeye yüz tutmuş hırçın bir tarafa iyi gelen bir çaresizlik vardı. Ancak öteki yanı, daha sağlıklı ve akıllıca düşünen yanı bunun gerçek bir yenilgi olduğunu biliyordu. Derin bir nefes doldurdu ciğerlerine. Kendisini alacağını düşündüğü Cesur'a bunun hesabını dahi sormayacaktı muhtemelen. Geçmişlerdi oraları ve Asi bir kez daha oralara dönmek, Alaz'ı kazanmak ya da bütünüyle kaybetmek için bir savaşın içine girmek, sonuç ne olursa olsun bir kez daha en çok yara alan taraf olmak istemiyordu. Yaşıyordu, Alaz'ın artık hayatının kopmaz bir parçası olduğunu kabul ederek ve hiç itmeyerek ama kendisine de çekmeyerek, oldukları mesafeden şikayet etmeden öylece yaşıyordu işte.

Yazılmamış HikayelerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin