Kelimelerin Yıktığı Duvarlar

865 52 15
                                    

Her şey gittikçe içinden çıkılmaz bir hal alıyordu. Güven ve Neslihanın arasında onları sonsuza kadar imkansız kalacaklarına inandıran engeller vardı. Güvenin ne kadar istemese de mecbur kaldığı, Neslihanın canını yaksa da kabullenmek zorunda kaldığı engeller...

Güvenin Özgeden boşanamayışı bebek yüzündendi. Hem Özgenin hem bebeğin varlığının, Neslihanın değil de onların yanında olmak zorunda oluşunun kendi kadar Neslihanı da üzdüğünü hissediyordu. Sanki bu durumlar yeterince zor değilmiş gibi bir de Neslihanın ona sanki bir yabancıymış gibi davranması, aralarına buz gibi duvarlar örmesi kahrediyordu Güveni. Niye yaptığını bilse de bu kadarına anlam veremiyordu. Ya da belki de bilmiyordu sebebini. Bir zamanlar gözlerinin içine saatlerce bakabildiği kadının gözlerinde sadece öfke görüyordu sanki artık. Ya da o gözlere bir daha hiç eskisi gibi bakamayacak olma ihtimali ölesiye korkutuyordu onu. Yanında yokken bile 20 yıldır her an onunla kalbinde atan kadın şimdi yanı başında bu kadar uzak nasıl olabiliyordu ?

Tüm bunların suçlusunun kendisi olduğunu da biliyordu. Evli olmasaydı şimdi böyle mi olurdu her şey? Sahi neden evliydi ki sevmediği ama sadece içten içe minnet mi saygı mı duyduğuna karar veremediği bir kadınla? Neden çektiriyordu bu eziyeti kendine? Neslihanla geçirdiği ömrü dışarıdan neden bir başkasıyla geçiriyormuş gibi gösteriyordu ki? Kendi de bilmiyordu bu soruların cevaplarını. Bazen bazı sorular cevapsız kalmalıydı belki de. Hem hata defterlerinin sayfalarına girip suçlu aramaya çalışsaydı o defterler hiç kapanmazdı ki. 20 yıl öncesine de giderdi 2 gün öncesine de. Eşref beyi de suçlardı, Neslihanı da kendini de, hatta Özgeyi de. Ama suçlu aramayı da keşke demeyi de bırakmıştı Güven. Keşkelerle yaşamak demode olmuştu belki de. Ama pişmanlıklar... Onlar peşini bırakmıyordu işte. Neslihanı her gördüğünde göğüs kafesini sıkan bir yığın pişmanlık, bir yığın hasret ve yaşanmamışlık dikiliyordu karşısına...

Düşünmek denen şey derin bir okyanustu onun için. Yüzme bilse de akıntısında kaybolur boğulur giderdi. O yüzden artık düşüncelerle değil kelimelerle yaşamak istiyordu. Bunca yıl düşünmüştü, bunca yıl susarak acı çekmişti artık konuşmak istiyordu.

Konuşmak istediği ilk şey ise ne zamandır içini yiyip bitiren Neslihanın ikisinin arasına ördüğü duvarlardı. Düşünmek değil konuşmaktı niyeti. Neden demekti, sormaktı ona. Neslihanın aralarına soğuk tavırlarla ördüğü duvarı kelimelerle yıkmak yok etmekti istediği.

...

Neslihanın hastanede elindeki hasta dosyasını incelerken koridorda estirdiği o naif ama etkileyici rüzgarını duymuştu. Fırsat bu fırsat diye düşünerek adımlarını hızlandırıp peşinden koşturdu.

"Neslihan!" diye seslendi sevdiği kadına.

Neslihan arkasını dönüp seslenenin kim olduğuna baksa da adımlarını ne durdurmuş ne de yavaşlatmıştı. Hiç aldırmadan adeta yok sayıyordu Güveni. Ama Güven bu sefer buna izin vermeyecekti. Koşup arkasından yetişerek adımlarını kadının yanında atmaya devam etti.

Neslihan başını farklı tarafa çevirip gözünün önüne gelen saçını eliyle düzeltti. Bir yandan hâlâ elindeki hasta dosyasına bakarken soğuk ve Güvene mesafe haykıran sesiyle konuştu.

"Ne vardı Güven Hocam? Aliyle mi ilgili?"

Güven yine aynı tavırla aldığı soruyu hafif kırgınlıkla derin bir nefes vererek cevapladı. "Hayır Neslihan."

"Konu ne o zaman?"

"Konu.." dedi Güven eliyle ensesini kaşırken Neslihana bakıyordu. O an Neslihana söyleyebileceği mantıklı bir yalan bulamadı zihninde. "Konu sensin." dedi. Neslihanın boş gözlerle kendisine baktığını fark edince devam etti. "Konu biziz."

GüvNes / One ShotsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin