Kayıplar

311 27 7
                                    

Onu tanıyana kadar varolan kendimi hiç sevmedim ben. Soysalanların biricik kızı olmayı, etrafımdaki insanların bana imrenerek bakmasını, babamın beni kızı olarak değil de geleceği olarak görmesini, aynaya baktığımda annesini erkenden kaybeden ve kendini bulamamış o kızı hiç sevmedim.

Onu kaybettikten sonra da sevmedim kendimi. Baktıkca canımı acıtan bir adama mecbur kalmayı, oğluna sahip çıkamamış bir anne olmayı, yüreğinde hep kayıplarımın acısını taşıyor olmayı hiç sevmedim.

Seneler sonra onu yeniden bulduğumda kollarımı göğe açmış sevmediklerimden çıkan acıyı haykırıyordum gökyüzüne, yaşadıklarımın acısını alsın diye. Sonra oturdum bir banka, gözyaşı döktüm. Kendimi en sevmediğim anla geldi yine, oturdu yanıma. Yine öyle güzel sevdi ki beni, öyle güzel konuştu ki... Ona olan sevgim dolup taştı yüreğimden, sonra bir bakmışım onun sevdiği kadın olmayı sevmişim. Onu sevmek kendimi de sevdirdi bana. Beni sevişi bu hayatı sevdirdi, yine yeniden.

Kafamı her çevirdiğimde baktığım yerdeydi, her eksiğimi tamamlayandı, anlatmadan anlayan, konuşmadan söyleyen, gözlerimin içinden ruhumu görendi.

Birinin sizin için yapamayacağı şey olmamasının nasıl bir his olduğunu biliyor musunuz? Ben biliyorum. Çünkü o benim için her şeyi yapardı.

Bir insanın en değer verdiği şey hayatı olurdu değil mi? Yaşamaktı en kıymetlisi. Güven için öyle değildi. Benden daha üstte hiçbir şey yoktu onun için. Kendi nefesini bile keserdi. Yıllar önce benim için ölmek istedi. Benden vazgeçmemek için dikildi babamın karşısına. Çünkü konu bendim ya, gerisini tek kalemde silerdi. Kendini.

Kapkaranlık çocukluğunda yolun sonundaki tek ışığın doktor olmak olduğunu biliyordum, onun için ne kadar çabaladığını, mesleğinin ne anlam ifade ettiğini. Onu da silmişti benim için. Gözünü kırpmadan vazgeçmişti hayat kurtarmaktan. Gözünü kırpmadan vazgeçmişti hayatından. Çünkü onun hayatı bendim, ben olduğum sürece vazgeçerdi her şeyden.

Ama yine de biliyordum, canı yanıyordu. Mesleğini kaybettiğinden değil de o mesleğe sahip olmazsa bana layık olamayacağına inandığından acıyordu canı. Oysa benim için bir gülümsemesi yeterdi.

Biliyordum canı yanıyordu, benim başıma gelen her şeyden kendini sorumlu tutuyordu. Benim deliler gibi sevdiğim adam, beni bana sevdiren adam benim yüzümden aynaya baktığında kendine nefret kusuyordu. Çünkü acılarımın sebebi sayıyordu kendini, yaralarımın hepsini sevgisiyle sarsa da o yaraların var olmasını engelleyemediği için nefret ediyordu kendinden.

İçerden çıktığımdan beri sevdiğim adamın gözlerinde gördüğüm şey kalbimi sıkıştırıyordu. Beni deli gibi sevişinin arasına sıkıştırdığı suçluluk vardı bakışlarında. Bana bakarken içi titriyordu, bana sevgiden kendine nefretten.

Omuzları çökmüştü, gözü dalgın, gülüşü yarımdı.. Kalbi çocuk. Kendini koca bir eksiklikten ibaret sanıyordu, benim ona aşkım tamken.

Çocuklarımın benim için yaptıklarına minnet duyuyorken kendinin hiçbir şey yapamadığını sanıyordu. Dört duvar arasında 2 yıl onun sevgisine tutunarak umudumu koruduğumdan haberi yoktu. Kaybettiklerimizi arıyordu ama benim tek amacımın onu yeniden bulmak olduğundan haberi yoktu.

Nikahtan önce bakışlarında okuyordum sevgimi hak etmediğini düşünüşünü. Ben üzülmeyeyim diye gönlü razı olmasa da sustuğundan, benim için mesleğini kaybettiğinden, beni koruyamadığından deli gibi utanıyordu. O nikah masasında ona hayır diyeceğimi sanıyordu, yıllardır tek bir "evet" hayaliyle yaşamışken.
Evet artık evliydik, evet çok zor olsa da kavuşmuştuk ama Güven gün geçtikçe kendi suçluluk bataklığına gömülüyordu.

GüvNes / One ShotsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin