Kavuştay

419 35 19
                                    

Sahnemiz kesildi, kavuşmamız birkaç saniyeye sığdırıldı ama ben böyle kalsın istemedim. Yeni sezonumuzun ilk sahnesini bir de Neslihandan dinleyelim istedim. Okuyun Neslihandan, sonra da bana ve Neslihana yazın kalbinizdeki pırıltılarınızı. Hayal kırıklığımızı ufak da olsa dindirmesi dileğiyle ❤‍🩹

37. bölüm ilk sahne, tamamlanmaya çalışılmış versiyon 🫂

***

Hayat hiç adil davranmadı bana..  Aslında bize... Hayat uzun bir yoldur derler ya, o yolda önüme konan kocaman taşlardan, kayalardan, hatta aşmam gereken dağlardan bahsetsem ne dersiniz acaba? Yazık bu kadına mı? Yazık mı bana?

Bu dünyaya gelmenin bana verilmiş bir ceza olduğunu düşündüğüm olur sık sık. Yaşamak benim sunulmuş bir armağanım değil de katlanmam gereken bir cehennemim mi? Acaba derim Neslihan sen kendine verilmiş bir ceza mısın?  Kendine, çocuklarına, sevdiklerine... Daha doğrusu düşünürdüm. Sevgisizken, güvensizken.

Önüme çıkan dağlardan birini daha aştığımı düşündüm o cezaevinden dışarıya adım attığımda. Sıradan bir adım değildi bu. Özgürlüğe atılmış bir adımdı. Koklayamadığım çiçeklere, doyasıya bakamadığım gökyüzüne, çok sevdiğim dalga seslerine... En önemlisi de hasretlerinden göz yaşlarımı kuruttuğum; günlerimi, gülüşlerimi soldurduğum sevdiklerime atılmış bir adımdı. Belki de bu sefer gerçekleştirebileceğim hayallerime atılmış bir adım.

O koca hiçlikten dışarı çıkıp kafamı kaldırdığımda görebileceğim en güzel yüzü gördüm, kalbimi ısıtan en sıcak bakışları, acıdan doluşunda boğulabileceğim en güzel gözleri... Beni bu dünyada en çok seven adamı gördüm.

Bir adam seviyorum ben, çok seviyorum. Onun başka kimsede benzerini görmediğim kalbini seviyorum, onun karanlığın içindeki aydınlığını seviyorum, onun terk edilmişliğindeki bulunmuşluğumu seviyorum... Dokunuşlarındaki narinliği, içindeki titreyişimi, kalbindeki yerimi seviyorum. Ömründeki sadakatimi seviyorum, ben... Ben onu her kaybettiğimde yeniden buluşlarımı seviyorum. Onun beni çok sevişini seviyorum. En çok da onun beni bekleyişlerini seviyorum.

İşte yine sevdiğim, çok sevdiğim gibi bekliyordu beni. Ölüm döşeğindeyken beklediği gibi, beni ondan alanlara rağmen 20... Değil. Tam tamına 23 yıl beklediği gibi... Sahi ne çok beklemişti beni... Hiç itiraz etmeden, bir kez bile vazgeçmeden. Sevgisini hiç tüketmeden ne güzel beklemişti. Sonunda ona geleceğimi hep biliyordu sanki, ne çok bekletmiştim onu ama her gelişim ne de güzeldi...

Durdum öylece. Baktım ona kalbimin en derininden. Belki de aramızda koca koca metreler vardı ama okudum gözlerindeki o hasreti, aşkı... Ne çok pişmandım bu adamı kaybedişlerime, ne çok pişmandım onsuz geçen her günüme..

Yaklaşıyordu bana doğru, ben de ona. Öyleydi ya, biz konuşmadan da konuşurduk hep. Yine öyleydi. Kalbi birbirine ait olan iki insan bilirdi çünkü o sana ait olan kalpten neler geçtiğini... Duyuyordum gözlerinin pınarlarına dolan yaşların "Seni ne çok özledim" diyişlerini.

Elimdeki çantayı yere atıp o yaşlar akmasınlar diye hızla adımladım ona doğru. Parmak uçlarıma çıktım onun kokusuna yetişebilmek için. Sardım kollarımı yuvalarına hızla. Yeter artık bu hasret, dönün özünüze ! 

Çektim ciğerlerime teninin kokusunu. Şimdi benim gözlerim kavuşmanın mutluluğu yüzünden nemlenirken onun burnu boynumdan kokuma erişiyordu. Eli.. Eli saçlarıma değdiğinde içime dolan o huzuru tarif etmeye kelimelerim yetecek mi? Saç tellerim onun severken titreyen parmaklarını ne kadar beklediklerini anlatabilirler mi?

GüvNes / One ShotsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin