Adsız bölüm 31-2

69 3 17
                                    

Jeremy'nin ağzından...
Grey gelene kadar ormanda bekledim. Sabah ormana gelmiştim. Grey geldikten sonra arabama kadar yürüdük. Grey arabayı gördüğünde " arabaya mı bineceğiz?" dedi.
"Evet, bir sakıncası mı var?"
"Hayır" dedi. Arabadayken neredeyse hiç konuşmadı en son saçmalamamak için getirdiğim altı birayıda içtim. Merak etmeyin altısıda benim içindi. Grey bir anda ses tonunu yükseltip konuştu "sen delirdin mi?! Sarhoşken araba kullanılmaz!!!!" tam ona sarhoş değilim ki diyecektim beni arabadan indirdi ve öfledi sonrada beni kucağına alıp evime ışınladı. Beni tuvalete götürdü ama içeri girmedi sadece dışarıdan bağırdı "çabuk yüzünü yıka yada .....kus" ona anlatmaya çalışıyordum ama dinlemiyordu " ben sarhoş de-" "kapa çeneni altı tane şişeyi bitirdikten sonra kim olsa değilim der!!!" evet. Mecburen dediklerini yapmış gibi yaptım. Sonra beni yatağıma kadar sürekli ve zorla uyuttu. Yani uyuttu derken uyumaya zorladı. Ama ben uyumadım "neden uyuyorum?" diye sordum. Bana "sana ne?!" dedi ya!! Yavaş yavaş uyudum. Masada bir tabakta beyaz bir şey vardı. Çatalımı o şeye batırıyordum ve kanlar beyaz tabağın üstüne zarif bir şekilde yayılıyordu. Sonra bu beyaz şeyin Grey'in kafası olduğunu fark ediyordum. Çığlık atarak uyandım. Gerçek mıydı? Rüya mıydı bu? Bunu anlamak için "Greeeey yaşıyor musun?" diye endişe ile sordum. "evet yaşıyorum" ohh cevap gelmişti ya ne kadar sevindim anlatamam. Neyse sonra yanıma geldi. "Neden sordun ki?" dedi. Ona rüyamı anlattım. Daha doğrusu kabusumu. "Haha artık uyu bende gidicem" dedi. Bi dakika niye gidiyordu ki? "Ama Grey...?" ona bakıp üzgün surat yaptım. "Ne yani ölene kadar burada kalamam değil mi?" dedi. "Ama ben şimdi uyuyamam" dedim. "Bana ne?" dedi. Doğru aslında. "Ya zaten uykum kaçtı hadi oturalım" dedim. Kabul etmiyeceğini düşünüyordum ama galiba kabul etmişti çünkü koltukta oturmaya devam ediyordu. Bu da kabul ettiği anlamına geliyordu. Bende dolaba gidip dondurmayı aldım ve mutfağa gidip kaselere dondurma koydum, iki tane tatlı kaşığı alıp Grey'in yanına gittim. Kaseyi verdikten sonra kaşığını eline aldı ama dondurmaya değdirmedi. Kaşığı bana doğrultup sakince konuşmaya başladı;
-Sana, bazı sorular sormalıyım Jeremy.
-E-evet ne o-oldu?
-Birincisi o gün bana neden sarıldın?
-Çünkü....um aaaa şey ne biliyim sarıldım işte.
-Evet ne tür bir manyaksan artık akıl okuyup ışınlanabilen düşmanın senin yüzünden sevgilisinden ayrılmış ve seni on saniye sonra dövmek üzereyken ona sarılıyorsun.
-Haaa evet a ben ,çünkü o an çok s-sarılasım
geldi benim o-o yüzden yani.
-Hmm.. Aslında çok mantıklı. Lütfen doğruyu söyler misin?
-Ya ikinciye geçsen ölür müsün?
-Peki ama sorucam sonra ona göre. İkincisi beni neden buraya çağırdın?
-Hmm sadece takılmak için.
Bu sırada kapı çaldı. Saat dört buçuk ve kapı çalıyordu. Kapıyı açtımda Karl'ı gördüm.
-K-Karl?
-Efendim, telefonlarımı açmıyorsunuz.
-Neden bu saatte geldin daha önce gelseydin ya.
-Bu saate kadar açmayınca.....saldırıya uğradınız sandım.(bunun üzerine sırıttı)
-Peki.
Şaşırmıştım. Çünkü söylerken düşünmüştü.
-Eee davet etmeyecek misiniz?
-Aaa ben u-uyuyordum.
Salak Grey bir sussaydı ama saolsun sordu:
-O kim Jeremy.
Ve yanıma geldi. Hala slender formundaydı.
Karl silahına ona doğrulttu;
-Efendim SLENDERMAN!! Arkanızda. Tabii bende durumu açıkladım.
-Ya öf biz...
-Siz.. Efendim?
-B-
Konuşurken Grey galiba rol yapmaya çalıştı. Salak yemin ederim salak;
-Jeremy seni öldüreceğim haha...
-Boğazı...ghhh(gerçekten boğulma sesi)...

Grey'in ağzından...
Galiba biraz fazla rol yapmıştım. Çünkü Jeremy bayıltmıştı. Ciddi ciddi yani hoşuna gitmek anlamında değil. Karşımdaki çocuk silahını hala bana doğrultmuş korkuyla "efendim" dediği -ama aslında efendisi olamayacak kadar aynı yaşta olduğu- ve benim yanlışlıkla boğduğum kişiye bakıyordu...

Jeremy'nin ağzından...
-Hmm... O zaman savaşmak istemediğiniz için dost gibi davranıyorsunuz. Ne diyebilirim ki?
Karl konuşuyordu. Kafamı kaldırıp onlara baktım. Koltukta oturuyorlardı. Ben de yerdeydim. Üstümü silkeleyip yanlarına oturdum. Tek kaşımı kaldırarak onlara tip tip baktım.
-Demek uyandın. Sonunda.
-Sanki boğazımı başkası sıktı.
-Aslında neden böyle bir şey yaptığımı bende bilmiyorum.
-Ne?! Neyse. Eee naber?
-İyi. Ben gidiyorum.
-Nereye??
-Uzaya Jeremy. Nereye gidebilirim!
-Haaa doğru. Hihi pardon.
-Efendim, benimde gitmemi ister misiniz?
-Evet!
-Ben gider!
-Tamam Grey anladık!
-Hoşçakalın efendim...

Üzgün bir vampirin ağzından...
Vampir taraf: Acıktım. Biraz kan içsek.
Normal taraf: Hayır.
-Neden ama?!
-Çünkü şu an meşgulüm.
-Hadi oradan. Tek yaptığın elindeki güle bakmak.
-Kapa çeneni.
-Hey bak! Birisi geliyor!Hadi bunun kanını içelim!!
-Bir dakika. Bu Karl! Olamaz Karl yaşıyor mu?! KARL!! Karl bana baktı. Ama biraz üzgün gibiydi. Yanına uçtum(uçan vampir).
-K-kimsiniz???
-Karl! Yaşadığına inanamıyorum! Bana...bana öldüğünü söylemişlerdi!
-Adımı nerden biliyorsunuz peki?
-Beni tanımadın mı?
-Hayır sizi hayatımda görmediğime eminim.
-Nasıl yani?? Ben Dex. hatırlamadın mı gerçekten??? Yoksa beni hala affetmedin mi?
-Sizi gerçekten tanımıyorum. Ama eve gitmeliyim.
-Bekle!
Dedim ve ellerini sıkıca tuttum.
-N-ne yapıyorsunuz?!
-Beni hatırlamaman im-kân-sız! Eğer .... Birisi hafızanı silmediyse. Hmmmm.
-Neden bahsettiğinizi anlamıyorum. Beni bırakır mısınız lütfen?!
-Hayır! Dedim. Ve onu kucağıma alıp evinin yanına getirdim.
-Burası benim evim!
-Suikastçi misin?
-Evet.
-Aklını o pislik patronun sildi değil mi?
-Hangi pislik? Lütfen beni yere indirin!
-Ya bi dur yerinde!
Onu suikastçilerin toplandığı mekâna getirdim.
"Aklını geri getirmeliyiz!" dedim. Tam o yere girecekken bağırdım. "Gözlerime bak!"
Göz göze geldik. Hadi hipnotik gözler. Bir saniye sonra hipnotize olmuştu. Parmaklarımı kıtlattım. Ve benle ilgili olan anılarını aradım. Yoktu. Nasıl olur??? Onun aklını gerçekten birisi silmişti. Kucağıma alıp akıl silme aletinin olduğu yere uçtum. Ama işimi hemen halletmeliydim. Eğer içeri birisi girerse yanardım. Aletin başına geçtim. Karl'ı koltuğa oturtturdum. Başına metalden yapılmış olan kase gibi şeyi takım. Filmlerde hep böyleydi. Yoksa ben nerden bileyim nasıl kullanıldığını? Şimdii acaba anılarını nereye koydular. Odada üstünde isimler yazan bir sürü kâğıt rulosu vardı. Hepsine tek tek baktım. Sonunda! Üstünde "Karl" yazan ruloyu aldım ve aletteki bölmeye yerleştirdim. Ardından Karl yerinden zıpladı. Bana döndü. Ve bağırdı. "Dex! Seni çok özledim!" dedi ve bana sarıldı. Bende ona sarıldım.
-Bir dakika !! Dex DEFOL BURADAN SENİ AFFETMEDİM VE AFFETMEYECEYİM!
-Ama!
-Kapa çeneni! Zaten beni aldatıyordun!
-İyi de sen platoniktin.
-Doğru! Olsun sonradan karşılık verdin!
-Hadi ama zaten o kızı öldürdüm! Affet artık beni! Ayrıca o senin dileğindi.
-Bir insan ailesinin ölmesini dilese bile istemez tamam mı?! Şimdi git buradan!
-Lütfen.
Sesim titriyordu. Gözlerinden yaşlar akıyordu.
-Özür dilerim.
Burnunu çekti. Ona sıkıca sarıldım. Beni itmedi ama karşılık da vermedi.
-Neden ben?!
-Öyle düşünme lütfen! Sen çok özelsin.
-Gerçekten mi?
-Hıhı... Dedim. Hala ona sarılıyordum. Hem de çok sıkı.
-Ama ben çok duygusalım.
-Olsun... Hem duygusal olman seni daha tatlı yapıyor.
-Hihi... Öyle mi?
-Evet. Aç mısın?
-Evet.
-O zaman evde mi yersin yoksa bir restaurant ta mı?
-Evde derken ?
-Yani yemeği ben mi yapayım anlamında.
-Sen yap, sen yap lütfen!
-Haha bunu diyeceğini tahmin etmiştim.
-Cidden mi?
-Evet. Peki kimin evine-
-Seninki!
-.... :/
-Yoksa...
-Tabii ki de evim var. Ama iki yıldır gitmiyorum.
-Ne?!
-Bana senin öldüğünü söylemişlerdi bende çok üzüldüm.
-Bunun eve gitmemekle ne alakası var ki?
-Bende bütün mezarlıklara baktım işte ülkedeki. Tam ilk mezarlığa tekrar bakacakken seni gördüm.
-Vay canına sen ciddi misin?
-Evet hadi evime gidelim.
-Peki :3
-Bu ifadene bayılıyorum *bayılır* (Şakaydı)

Merhaba biraz ara vermiştim yazmaya ama kıramadım dün bi okuyucuyu o yüzden yeni bölüm yazdım ama umarım anlamazsınız... :3333 sarınıldınız...

KillersHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin