XXX.Bölüm Aşk

14 3 0
                                    

3 harf bir heceden oluşan bir kelime nasıl bu kadar büyüleyici olabilir.






Ben bütün sorumluluklara hazırdım.
Zaten hayatım boyunca hep üvey babamın istekleri yerine getiren yani onun kölesi olmuş bir kişiydim. Alışıktım ama tabiki Geceye karşı asla kölelik hissetmezdim çünkü bunu hissetmeye hakkım bile yoktu.
Aslında bende Gecenin yerinde olsam yani onunla empati kursam Gece gibi çok üzülürdüm. Belki geceleri bende bir kenara oturup ağlardım. Kendimi yük gibi hissederdim. Ama bunları hissetmek o kadar boşki. Senin sakat yaşaman senin elinde olan bir şey değilki. O senin kaderin ve sen kaderine göre yaşamalısın.
Her insanın kaderi farklı yazılmış.
Bazıları benim gibi babası yönünden kötü yazılmış.
Bazıları ise sakatlık yürüyememek gibi kötü şeylerle yazılmış.
Bunu değiştirmek bizim elimizde değil. Bizim hayatımız sanki bir kumandayla oynatılıyor. Kumanda hangi yöne basarsa biz oraya gidiyoruz. Ne inkar edebiliyoruz ya da ne isyan çıkarabiliyoruz.

Belki Gece ile daha iyi bir hayatımız olucaktı. Belki daha mutlu olucaktık.

Ardıçla bir süre birbirimize tebessümle baktık. İkimizin de acıları olsada gülümsüyorduk. Zaten aşk buydu sahte gülümsemeler ve sonra gerçek gülümsemeler.
"Neyse ben odama gidiyim." Dedim ayağa kalkarak. O da ayağa kalktı.
"Tamam"
Odama girdim. Kapıyı örttüm ve üstümü başımı değiştirdim. Daha rahat şeyler giydim. Saçıma rastgele topuz yaptım. Telefonumu elime aldığımda bir mesaj geldi. Hemen içine girdim. Mesaj bilinmeyen numaradandı. İlk önce baksam mi bakmasam mı diye düşündüm. Sonra merak edip baktım.
"Meraba Anka ben baban Cemal seninle konuşmak istediğim bir kaç konu var. Bu mesajdan sonra ki mesajdaki adrese gel." Diye mesaj gelmişti. Alttaki mesajda da dediği gibi bir adres vardı. Babam benim numaramı nerden bulmuştu? Hiçbir fikrim yoktu.
Telaşla odadan çıktım. Ardıç salondaydı.
"Ardıç babama numarımı sen mi verdin?" Diye sordum. O ise kaşlarını çatarak bana baktı. Yüz ifadesinden anladığım üzere o vermemişti.
"Yok sevgilim ben numaranı hiç vermedim."
Tahmin ettiğim gibi. Peki numaram ona nasıl ulaşmıştı? En merak ettiğim ise ne konuşmamız gerekiyordu? Bunların açıklayıcı yolu onla buluşmaktı. Ama onun yüzünü dahi görmek istemiyordum. Engel olamıcaktım kalbime yine kalbime yenilip beynimle haraket edecektim.
Ardıç bana anlam vermeye çalışan gözlerle bakarken konuştum.
"Niye sordun diyorsun dimi?" Dediğim an cevap verdi "Evet" dedi bende devam  ettim.
"Babam mesaj attı. Numaramı ona ben vermedim. Ve bana nasıl mesaj attı bilmiyorum. En önemlisi de konuşmamız gereken bir konu var diyor. Ne konuşucaz acaba hiç anlamadım." Dedim
"İstersen ben gidiyim buluşayım onla. Haddini de bildiriyim." Dediğinde gözlerimi büyüterek kızmış bir ifadeyle baktım.
"Hayır saçmalama sen Gece ile abi kardeş hasret gidericeksiniz. Güzel olmaz mı Gece?" Diye sordum filme dalmış Geceye.
"Evet evet güzel olur." Diyip filme geri döndü. Anladığım üzere filmi çok sevmişti. İkimizde Geceye gülüp birbirimize döndük.
"Tamam ama sende gitme." Dedi Ardıç kaşlarımı çattım. Bu çocuğun beni koruma hissi beni deli edicek.
"Hayır gidicem merak ediyorum ne dicek diye." Dediğimde hiç istemeye istemeye kabul etti. Daha doğrusu etmek zorunda kaldı.
"Off tamam ama eğer bir şey olursa hemen ara. Ne yapıcağımı biliyorsun hallederim."
"Bu cümle bir ölüm tehdidimiydi?" Diye sordum alaycı bir tavırla.
"Ne anlamak istersen güzelim." Dedi bende "Peki" dedim ve ayağa kalktım. Üstüme başıma baktım bu halde gidemezdim. Giyinmeye çok üşeniyordum ama bu  halde dışarıya çıkamazdım. Hiçbirşeye üşenmem ama söz konusu kıyafet değiştirmek olursa benden üşengeçi yok. Odaya geçip hemen üstümü başımı değiştirdim. Saçımı da açıp taradıktan sonra boy aynısının karşısına geçtim.
Kendime içimden bir konuşma hazırladım.
Oraya gittiğinde küçük düşme,ağlama. Güçlü dur o adam karşısında. Üzülmiceksin ne derse desin kanmicaksın. Gerekirse azarlayıp orayı terk edeceksin. Başka çözüm yolu yok.
Kendimi de motive ettikten sonra odadan çıktım. Çıkmak için kapıya ilerlerken iksine de görüşürüz dedim.
"Görüşürüz sevgilim görüşürüz Gece"
Dedim ikside bana bakıp görüşürüz dedi. Hızla binadan ayrılıp onun yazdığı adrese gitmek için yola koyuldum. Buraya yakındı o yüzden bir araca binmeye gerek yoktu. Kalbimin atışını hızlandığında gereksiz bir heyecan basmıştı bana. Bu heyecan benim sinirimi bozuyordu. Hiçbir şey hissetmemek istiyordum ama elimde değil. Dediği yere gelmiştim burası bir resturanttı. İçeri girdim gözüm o adamı babamı arıyordu.
Sağıma baktığımda gördüm onu. Bir masaya oturmuş. Boş boş etrafa bakınıyordu. Hızlı adımlarla onun yanına yaklaştım. Hiçbirşey demeden onun karşısına oturdum. Oturduğum an babamla göz göze geldik.
"Ne konuşcaksın benimle?" Diye sordum. Çok ciddi konuşmalıydım eğer ciddi konuşmasam kendimi tutamayıp ağlıcaktım. Babamı her gördüğümde çoçukluğum geliyordu aklıma. Acaba gerçek babam iyi birisimi diye düşünürdüm küçükken. O beni sevdimi yoksa üvey babam gibi birisi mi derdim içimden. Babamla karşılaşcağımı hiç düşünmezdim. Ama artık karşımda gerçek babam vardı. Birden karşıma çıkmıştı ve beni darmaduman etmişti.
"Beni affetmeni istiyorum." Dediğinde kaşlarımı çatarak gülmemek için kendimi zor tuttum. Bunca şey üstüne onu affetmek anca bir aptallık olurdu. Ama aptal değildim ve olamıcaktım da.
"Evet bu dediğim sana saçma geliyor ama ben artık yaşlıyım. Az ömrüm kaldı seninle baba kız güzel yıllar yaşamak istiyorum. Bana son bir şans ver." Dedi babam. İğrenerek bakıyordum ona. O ise bana sahte gülümsemesiyle bakıyordu. Gülümsemesi bile inandırıcı değildi.
"Beni hatta annemi terk ettiğinde aklın nerdeydi ha? Benim hayatımı cehenneme çevirirken nerdeydin sen? Şimdi karşıma çıkıp kendini acındırma. Ben seni asla affetmicem bunu bil." Dedim ellerimi sıkarak. Ağlamamak için gözlerimi kaçırıp sağa sola bakıyordum.
"Evet sonuna kadar haklısın. Ben seni çok aradım kızım. Çok pişman oldum ben. Ama artık yapabileceğim bir şey yok. Hadi yeni bir hayata başlayalım. Seninle gü-" Derken sözünü kestim babamın.
"Ne diyorsun sen ya? Ne yeni bir hayatı? Ben onca şeyden sonra seninle bir hayatımı başlıyacağımı düşünüyorsun? Benim küçük yaşımda vücudumun her yerinde morluklar vardı ya. Her yerim kırık kalem bile tutamıyordum. Hatta ben bir hafta önce iyileştim. Yürüyemedim ben bak bu yaşım da da aynı muameleyi gördüm. Ben hayatım boyunca bu acılarla yaşadım. Şimdi birden hayatıma girip benden affetmemi  bekleyemezsin." Dedim dişlerimi sıkarak. Bu dediklerim onun umrunda bile değildi. Umrumdaymış gibi numara yapıyordu.
"Senin üvey baban yüzünden onlar benim bir suçum yok." Dedi babam çok sinirlenmiştim. Kaşlarımı çatarak ona baktım. Ayağa kalktım elinle sert bir şekilde masaya vurdum.
"Sen ne diyorsun ya tabiki üvey babamın suçu ama kim bunlara sebep oldu. Kim çoçuğunu istemeyip karısını genç yaşında bir başına bıraktı. Sen bırakmasaydın annem o adamla karşılaşmıcaktı tamam mı? Herşey böyle kolay sıyrılamassın ya. Herşey senin suçun. Bu olanların hepsi senin suçun."
Dedim ve son bir kez onun benden af dileyen yüzüne baktıktan sonra hızla resturantan çıktım.

Hala aklımda benim bir suçum yok diyişi kalmıştı. Nasıl bu olayda kendini haklı çıkarabiliyor aklım almıyor.
Ben bu olanların hepsi senin suçun derken benim bir suçum yok demesi beni deliye döndürmüştü. Bir insan nasıl bu kadar yüzsüz olabiliyor? Birde utanmadan beni affet diyor. Herşeyi silip çocukluğumu,geçmişimi silip nasıl onla baba kız yaşayabilirim. Ben Çocukluğumdan kaçamayan birisiydim. Nereye gidersem gidiyim çoçukluğum hep benim peşimden gelirdi. Unutmak istesem de o istemiyordu. Belki en doğrusu da buydu geçmişinle yaşamak...





Sakinleşmek için kendimi bilinmez sokaklara atmıştım. Tek yapabildiĝimde buydu zaten. Sinirlendiğimde bilmediğim sokaklarda kaybolmak.
Kaybolmak beni iyi hissettiriyordu.
Nerdesin bilmeden yürümek ve yolunu bilmeden aramak garip ama huzurluydu. Belki bazıları kaybolmaktan korkardı ama ben sadece kaybolmak istiyordum. Kaybolmak ve bulunmamak.
Telefonum çalıyordu. Çantamdan çıkarıp baktığımda Ardıçın aradığını gördüm. Hemen açtım telefonu kulağıma götürdüm.
"Anka Noldu? İyimisin?" Ardıçın sesi telaşlıydı. Belliki benim için endişelenmişti.
"İyiyim,sorun yok." Dedim bu Ardıç için yeterli bir cevap değildi galiba.
"O adam senin canını sıkmadı dimi. Off keşke bende gelseydim. Bir iki haddini bildiridim en azından. Kesin sana birşey Dedi dimi?" Diye ardardına konuşurken Ardıç hemen araya girdim.
"Hayır canımı sıkmadı. Bu arada haddini bildirme konusunu kapatalım. Kaç yaşında adam dövecek misin?"Diye sordum telefonu diğer kulağıma yanaştirdıgımda.
"Evet" dedi Ardıç net bir ses tonuyla.
"Neyse evdesiniz dimi?" Dedim
"Evet, bak çabuk gel özledim seni." Dediğinde sırıttım.
"Bende seni özledim sevgilim. Hadi öptüm." Dediğimde telefonu ağzıma yanaştırıp öpücük sesiyle telefonu kapattım. Telefonu çantama atıp bilinmez sokakların içinde kendi sokağımı aradım.

Uzun uğraşlar sonucu eve ulaşmıştım. Zili çaldım kapıyı Ardıç açtı.
"Hoşgeldin" Dedi Ardıç bana doğru yaklaşıp yanağıma küçük bir öpücük kondurduktan sonra.
"Hoşbuldum" Dedim içeri girerek.
"Niye geç geldin?" Dedi Ardıç. Belli beni sorguya çekicekti.
"Biraz sokak sokak gezindim o yüzden."
Dedim koltuğa otururken.
"Gece nerde?" Diye sordum etrafa bakarak.
"Odasında resim çiziyor. Bu arada Gece çok güzel resimler çiziyor." Dedi Ardıç
"Aa o zaman abisine çekmiş. Bir ara bu yakışıklı beyefendi benim resmimi çizmişti dimi." Dedim ikimizde gülüştük. İki dakika sessizlik oluştuktan sonra Ardıçın sorgusu devam etti.
"Ne konuştunuz babanla?"
"Onu affetmemi söyledi. Neymiş yeni bir hayata başlıcakmışız. Baba kız herşeyi unutup beraber olucakmışız. Böyle birşey olabilir mi ya ben onca şeyi nasıl silebilirim. Bide üvey babamın beni dövmesine sebep babam değilmiş. Onun bu konularda hiç bir suçu yokmuş. Her şeyin sebebi o ya çok sinir oldum." Dedim içimi dökerek. Herşeyi anlatabileceğin bir kişin olması o kadar güzel ki. Ne derdin olursa olsun seni dinliyor. En azından seni anlayabiliyor. Ardıçta beni hep anlıyordu,dinliyordu. O beni herşeyden koruyordu. Ardıç benim için çok değerliydi. Onu asla kaybedemezdim.
"Siktiğimin adamı nasıl suçu olmayabilir ya? Haklı çıkmaya çalışıyor bide." Dedi Ardıç sinirle. İkimiz de sinirlenmiştik.
Artık biz bir elmanın iki yarısı gibiydik. Birimiz ağlıyorsa o da ağlıyordu. Birimiz gülüyorsa o da gülüyordu. Birimiz sinirleniyorsa o da sinirleniyordu. Bizim duygularımız hislerimiz hep aynıydı. Biz gittikçe birbirimize benziyorduk. Ve bu aynı özellikler bizi daha kuvvetli bir ilişkiye sokuyordu.
"Seni bir saat görmedim o kadar özledim ki. Sensiz yapamıyorum artık ben." Dedi Ardıç gözleri içi parlarken.
"Bende öyle hep seninle olmak istiyorum. Bir yan bile yanından ayrılmak istemiyorum." Dedim Ardıç beni belimden tutarak kendine yanaştırdı ve sonra sarıldı. Bende karşılık vererek sarıldım.
"Ben sana çok aşığım be kızım." Dedi Ardıç yüksek sesle. Hemen ayrılıp elimle sessiz ol işareti yaptım.
"Şş Gece duyucak." Dedim gözlerimi büyüterek. Onun ise hiç umrunda değil.
"Biliyor ki zaten." Dediğinde ona tekrardan sarıldım.




Onun kollarında kendimi güvende hissediyordum.
Bu aşk o kadar kuvvetliydi herkezi hipnoz altına alıyordu.
Ben Ardıça bağlanmıştım.
Onun gözlerinde aşkı bulmuştum.
Onun sayesinde aşkı tatmıştım.

Son 1 Günحيث تعيش القصص. اكتشف الآن