Bazen en karanlık yerden bir ışık umarsın.Tıpkı en olumsuz sondan mutlu bir sahne çıkarmak gibi...
Babam bir süre yüzüme baktı sonra hızla yanıma geldi.
"Sen ne yüzle buraya geliyosun edepsiz."
Dediği an kaşlarımı kaldırarak şaşırdım.
"Şimdi de her şey senin yüzünden deyip işin içinden sıyrılacaksın dimi bir yılan gibi." Dedim ve ayağa kalktım.Anneannem şaşkın bir şekilde ikimizin yüzüne bakıyordu.
"Sen benimle nasıl böyle konuşursun?"
Diyip kolumu sıkı bir şekilde tutarak beni yürütmeye çalıştı ama ben ondan kurtulmaya çalışıyordum.
"Bırak bırak beni,anladım ben seni beni yine o odaya kapatacaksın dimi yine o karanlığın içinde bir yıldız gibi kaybolucam dimi?" Dedim ve kolumla ondan kurtulmaya çalıştım.Durdum ve pes ettim.
"Zaten anca beni o odaya kapatmayı bilirsin başka yapabildiğin bir bok yok dimi beni o lanet odaya kapatmaktan başka yöntemin yok dimi?Bikerede beni o odaya kapatma,vur vur bana hadi dün yapıcağın gibi vur bak burda beni korucak biri yok hadi." Dedim hıçkıra hıçkıra ağlarken.Bu yüksek bağırışımdan sonra üvey babam benim yüzüme bir süre baktı.Kolumu bırakıp yüzüme tokat attı.Kafam yana çevrildiği sıra gözyaşlarım da yere düşüyordu."Keşke hiç doğmasaydın,doğmasaydın belki annenle başka bir şekilde tanışıp mutlu olabilirdik ama sen bunu engelledin tam bir hatasın Anka tam bir hata."
Bir baba nasıl böyle bir cümle kurabilirdi? Kızına bunu nasıl söylebilirdi? Ama o bir baba değildi çünkü bir baba kızına asla hata demezdi.
Üvey babamdan bu kelimeler döküldüğü sıra yüzümü asla çeviremedim asla onun yüzüne bakamadım.
Anneannem benim yanıma gelerek beni koltuğa oturttu.Ben hale yere bakıyordum yüzümü kaldıramadım.
"Napıyorsun sen Murat kızım Anka iyimisin?" Dedi anneannem mahçup bir şekilde.
Gerçekten iyimiydim bunca şeyden sonra kendimi iyi hissedebiliyormuydum? İnsanlara iyiyim diyebilirdim ama bu benim gerçektende iyi olduğumu kanıtlamıyordu.
"İyiyim anneanne,çok iyiyim." Dedim buruk bir sesle.Koltukta oturmam en fazla on saniye sürmüştü babam beni koltuktan kaldırıp o bodrum kata sokmuştu.O karanlık odaya beni attıktan sonra kapıyı kilitleyip gitti.Yine ben ve karanlık bir oda kalmıştı...
Saatlerce yine o odanın içinde sadece pencereden gelen bir ışık ile geçindim.
Odanın içinde sadece küçük bir pencereden gelen ışık vardı.
Odanın içindeki duvara sırtımı yaslayıp sadece hayatımı sorguladım.Neden bu hayata bir hata olarak geldim?
Neden iki babamda beni sevmedi?
Ben onlara naptım? Evet onlar için bir hayalkırıklılığımdım ama en azından bir kere sevselerdi.Gerçek babamı hiç görmedim ama bu babam neden beni sevmedi?
Bu düşünceler benim beynimi ağrıtıyordu ama kurtulamıyordum.
Kalbim yeter diyor anladık canın acıyor diyor beynim ise neden? Neden? Diye çıldırıyor.Beynim beni hipnotize ediyordu.
Akşam olmuştu bunu penceremden gelmeyen ışıktan anladım.
Bazıları karanlıktan korkardı nefret ederdi.
Ama ben o insanlardan olmadım çünkü bana karanlığı sevmeyi zorladılar.Küçükken şimşek çaktığında anneme sarılırdım şimdi sarılacak kimsem olmadığı için kendime sarılırım.
Kendimden başka kimim varki zaten.Akşam uyuya kalmıştım.
Sabah kalktığım da birşeyler hatırladım bir rüya hatırladım.
(Rüya,Yazarın anlatımıyla)
Anka gece vakti yemyeşil bir ormanda koşarak birşeyler arar.Birden koşarken ayın parladığı yerden büyük bir Anka kuşu gelir.Simsiyah ama parlak.
Ankaya doğru yaklaşır.
"Sende kimsin?" Der Anka.
Anka kuşu konuşur.
"Ben senin içinde ki kuşum Anka senin hayeli kuşun." Der Anka kuşu.
"Peki benden ne istiyorsun?" Der Anka.
"Sadece şunu bilmeni istiyorum Anka kuşlarının özelliği küllerinden doğmasıdır bunu unutma.Ve sen hiçbir zaman Son 1 Gün diye yaşama." Der ve Anka kuşu kül olur.
أنت تقرأ
Son 1 Gün
Fiksi RemajaBir anka kuşunun ağacın üstüne konup gün batımını izleyişini hiç farkettiniz mi?