Hayattım da ilk defa görmüştüm onu babamı.
Bana nedense kış ayları hep korkutucu gelir. Sanki bütün sırlar bütün bilmezlikler o mevsimde ortaya çıkıcakmış gibi. Hiç görmediğim insanları görücekmiş gibi gelir.
Zaten kış da hep bir hüzün olur sonra ilkbahar gelir o beyaz karların üzerine pembe çiçekler gelir.
Hep öyleydi dünya beyazlık yüzüne vurursa vursun sen hep çiçek açmaya çalışırsın. Bazen solar ama solana kadar rengarenk olursun. Solduğun da ise yaprakların dökülür ve kaybolur.
Tıpkı insan gibi mutlu olmasa da mutlu görünür ve bir gün ölüm kapına dayanır.Son çarem özür dilemekti yoksa Ardıçın dilinden kurtulamıcaktım.
"Tamam tamam özür dilicem." Dedim bir anda Ardıç içinde ohh çekmiş gibi görünüyordu.
"İyi gel" Dedi ve o yürürken bende peşinden gittim. Hiç istemeye istemeye de olsa mahçup bir şekilde Cemal abinin yanına gittim. Yanına vardığımızda üzgün dü. Onun bu hali canımı acıtmıştı. Onu hiç tanımasamda sonuçta büyüğümdü.
"Cemal abi söylediklerim için özür dilerim sinirliydim seni bir an" duraksadım Ardıç hadi dermişçesine bakarken devam ettim " Seni bir an gerçek babam hissettim yani hata ettim işte affedin." Dedim Cemal abinin yüzünde bir tebessüm gördüm. Bu kadar mı çabuk affetmişti.
"Sorun yok Anka baban sanman normal bende öyle bir pislik yaptım kafana takma boşver." Dedi bende tebessüm ettim ve ortamdan ayrıldım.
Bu benim için nedensizce zor gelmişti.
Kelimeleri sıralarken bir suçluluk vardı bünyemde. Keşke demeseydim gibi bir duygu.Ardıçın arabasının yanına gittim. Ona doğru yaslandım. Düşüncelere daldım.
Acaba gerçek babamı görsem nasıl tepki vericeğimi düşündüm. Ama belkide yaşamıyordu daha bilmeden bunu düşünmek saçmaydı. Kafamı yerden kaldırdığım da Ardıçı gördüm yüzünde saçma bir sırıtma vardı. Bu olanlardan memnunmuydu yoksa ben mi yanlış görüyordum.
"Ne sırıtıyon?" Dedim sinirle. O hala sırıtmaya devam ediyordu.
"Sakin ol güzelim." Dediğinde kaşlarımı çattım.
"Az önce bağırıp çağırıyondun yine mi başladık güzelimlere?" Dedim haklıydım.
Az önce farklı kişiydi şimdi farklı kişiydi.
"Biliyorsun kendimi kontrol edemiyorum lütfen kabullen beni." Dedi Ardıç. Sinir hastası gibi bir şey Vardı Ardıçta. Ama yaşadığımız şeyi çabucak unutamazdım.
Bana doğru yaklaştı. Ben iyice arabaya yaslandım artık gidicek yerim yoktu.
Bir elini sağ tarafıma yasladı diğer elini ise sol tarafıma. Sanki bir engel koymuştu gitmem için. Anlamaya çalışarak gözlerine bakıyordum. Onun da gözleri benim gözlerimdeydi.
"Az önce ki yaptığımı affet güzelim o bir hataydı biz önümüze bakalım." Deyince küçük bir kahkaha attım. Ardıç ise kaşlarını çatmıştı. Gülmem onun sinirini bozmuştu.
"Bu kadar çabuk değişmezsin sevgilim."
Dedim cilveyle. İki dakika önce yaşadığım şey aklımdan tamamen çıkmıştı. Şuan ki aşk duygum çok kuvvetliydi. Belliki Ardıçın da yüksekti.
Bana bakışları özlem doluydu.
"Konu sensen hiç şaşırmamalısın bence." Dediğinde yüzümde tebessüm vardı. Onun da yüzünde tebessüm vardı.
İkimizde şuan mutluyduk. Çünkü yakındık.
"Yani konu benim diye o yüzden mi?"
"Tabi güzelim başka ne olucak." Dedi Ardıç. Gözlerimi kısarak bakmaya başladım. Hızlı bir hareketle onun kollarını altında sıyrıldım. O ise bakakalmıştı.
"Noldu donup kaldın. Seni daha affetmedim." Dedim trip atarak. Trip atmak beni eğlendiriyordu.
"Kandırdın beni."
"Evet alış istersen" Dedim ikimizde gülüştük.Araba da uyuyakalmıştım. En son kendimi Ardıçın kucaklarında hatırlıyordum. Şimdi ise rahat bir yataktan uyanmıştım. Etrafıma bakındım gece gibiydi. Baya uyumuştum belliki. Şimdi de uykum kaçmıştı. Lambayı açtım saatte baktım saat 3:25'ti
Telefonumu alıp lambayı söndürdüm. Salona doğru ilerlediğimde lambanın açık olduğunu gördüm. Ardıç uyanıktı.
İçeri girdim Ardıç içerde bir yere odaklanmış oturuyordu. Sessiz bir şekilde seslendim "Ardıç" dedim o da hemen yüzünü döndü.
"Niye uyandın?" Diye sordu Ardıç.
"Bilmiyorum birden uykum kaçtı." Diye açıkladım kanepeye otururken.
"Hadi biraz daha uyu güzelim." Dedi Ardıç beni düşünerek.
"Yok ya biraz uyanık kalcam. Sen niye uyanıksın peki?" Bu sefer ben sormuştum.
"Başım çok kötü ağrıyor hap içiçektim hala içmedim neyse içiyim." Dedi ayağa kalkarak.
"İyi misin dur ben hap getiriyim." Dedim bende ayağa kalkarak.
"Hayır ben getiriririm." Dediğinde eliyle başını ovalıyordu.
"Kötüsün şuan burda kal." Dedim ve onu oturtup mutfağa yöneldim. Lambayı açtım dolaptan parol alıp Bardağa su doldurdum. Hızla bardağı ve hapı alarak Ardıça doğru yöneldim. O ise bana gülümseyerek bakıyordu.
Ardıçın gülümsemesinde farklı bir anlam vardı sanki o kadar masum ve güzel gülümsüyordu ki insanın gülümsemesine engel olamıyordu. Hemen bende tebessüm ettim. Hapı ve bardağı masaya koydum. Ardıç hemen alıp içti. Ardından bana baktı.
"Getirmene gerek yoktu bu arada ben alırdım. Sen kendini yoruyosun." Dedidiğinde sinirle ona baktım. Hala nasıl beni düşünebilirdi?
"Şuan konu sensin Ardıç. Benim yorulmamla ne alakası var?" Dedim soru sorarak.
"Benim için konu hep sendin zaten." Dediğinde yine bir iltifat almıştım.
Bir iltifat karşısında çok utanan biriydim. Ne diceğimi bilemiyordum. Elim ayağıma dolanıyordu. Daha doğrusu şımarıyordum.
"Benim içinde konu hep sensin sevgilim.
Hep aklımda ve kalbimdesin." Dedim
Ben ayakta dururken ayağa kalktı bana doğru yürüyerek bana sarıldı. Eli belimi kavramışken bende onun boynuna sarıldım. O kadar huzurlu ve sakin bir sarılıştı ki içimdeki bütün sıkıntıyı almıştı.
"Hep benim ol tamam mı? Benden ayrıl ma." Dedi Ardıç bi anda. Bunu neden Dedi anlamamıştım ama tabikide ondan ayrılmıcaktım.
"Ben hep seninim Ardıçım ve o son sözü duymiyim senden niye ayrılıyim ben?"
Dediğinde sarılmamıza son verdik birbirimizden ayrıldık. Ardıç benim elimden tuttu.
"Biliyorum ama birden bu his kapladı beni. Neyse boşver ya hadi uyu artık."
Dedi ve yanımdan ayrıldı.
Güzeldi ama garipti.
أنت تقرأ
Son 1 Gün
Ficção AdolescenteBir anka kuşunun ağacın üstüne konup gün batımını izleyişini hiç farkettiniz mi?