XXV.Bölüm Ardıç İle Anka

7 4 0
                                    

Bir yağmur kadar ağlaklıydın

Bir rüzgar kadar soğuktun

Ve bir ben kadar yanlızdın

Bir kitap okumuştum küçükken.
Konusu da bir küçük kızla babasının arasında geçen olayları anlatıyordu.
O küçük kız bir gün bir oyuncak istemiş babasından babası da kızarak almamış.
Bunun üzerine kız ağlamış. Hiç oyunyacığı yokmuş kızın. Annesi de onu terk etmiş. Bu küçük kızda babasını herşeye rağmen çok severmiş,sarılırmış. Babası da onu bir sever bir sevmezmiş.
Bir gün babası ona bir ayıcık almış krem renklerinde bir ayıcık. Bunun üzerine kız çok sevinmiş. Her gün o ayıcıkla uyuyup sofraya bile onla otururmuş. Çok korkuyormuş ayıcığını kaybetcek diye. Bu sefer babayla kız çarşıya çıkmış.
Kızda tutturmuş ayıcığıda yanımda götürücem diye babasıyla ne kadar kavga etsede ikna etmiş. Ve gitmişler. Çarşıda babası hep kendine alışveriş yapmış. Küçük kız her birşey istediğinde sana ayıcık aldım ya diyip kızı sustururmuş. Küçük kızda susmak zorunda kalırmış. Eve geri dönerken yolda yine kendi yaşlarında bir kız çocuğu babasından dayak yerken görmüş ve duraksamış. Babası ne kadar gel desede küçük kız onun yanına gitmiş. Adam da birilerinin geldiğini görünce kaçmış. Babayla o kız o diğer kızın yanına gitmişler. Küçük diğer dövülmüş kıza niye babanın dövdüğünü sorunca kız ondan oyuncak istedim demiş tam elindeki gibi istiyordum demiş. Küçük kız bunu duyunca kendisinin babasından istediği anılar gelmiş aklına. Babasından dayak yiyen kız tam o diğer küçük kızın elindeki ayıcık gibi bir ayıcık istiyormuş o yüzden babası sinirlenip dövmüş gerçek olay buymuş. O kızda buna üzülüp kendi ayıcığıni babasından ağlayarak kendinden daha çok sevdiği ayıcığı o kız çocuğuna vermiş. Bunun üzerine kendi babası o oyuncağı o kıza verdi diye bir ton kızmış. Ama anlamamış ki onun neden o ayıcıgı ona vermek istediğini.

Bu kitap benim küçükken okuduğum ve hep aklımda olan bir kitap. Birçok insan bunun dersini anlamamıştır ama çok güzel bir kitaptı.
Belki de insanın dostu onun yaşadıklarını yaşayandır.
Söyle bir söz vardır ya işte benim yaşadığım ancak benim gibi yaşadığım anlar gibi işte bu söz onu anlatıyor.

Ardıçla bankta oturmuştum. Başımı onun omzuna yaslamıştım.
"Noluyo bana sevgilim? Ben niye deliriyormuş gibi hissediyorum. Neden böyle oluyor?" Dedim kısık ve üzgün bir ses tonuyla.
"İnan bilmiyorum sevgilim. Herşey o kadar çabuk ilerliyorki ne olduğunu anlam veremiyorum." Dedi Ardıç benim gibi düşünerek.
"Peki benim durumum ne? Niye durmadan başım dönüyor aynı zamanda ağrıyor?" Dedim
"Çok stres yapıyor dedi doktor. Herşeyi toparlamaya çalışırken kendine çok yüklenmiş dedi. Artık kendini toparlaması ve yüklenmemesi gerekiyor dedi. Yani öyle yapıcaksın kızım bak yeter artık suçlama kendini." Diyordu Ardıç. Bu dediklerini hepsi doğruydu. Hatta doktorun dediklerini tahmin bile etmiştim ve doğru çıkmıştı.
"Ama ben neyle mücadele edeceğimi dahi bilmiyorum. Herşey ip gibi birbirine dolanıyor. Gerçekten çözemiyorum." Dedim güçlükle.
"Öyle birsey yok çözüceksin. Birlikte çözücez. Tamam mı?" Dedi Ardıç
"Tamam" dedim yalancı bir tavırla.
"Bide şey dedi bir piskolağa görünsün dedi ama tabikide öyle birsey yok." Dediğinde anlam vermeye çalışarak baktım.
O kadar mı kötüydüm. Piskologta neydi?

"Piskologluk durumdamıyım?"

"Değilsin zaten ama öylesine dedi zaten ama sen boşver gitme ben seni iyileştiririm."

"Yo o iyi gelicekse giderim sorun yok benim için." Dedim başımı öne eğerek.

"Şuan sırası değil Anka şimdi değil."

"Peki"

Belki de gerçekten beni piskolog iyileştiricekti. Belki sadece o dertlerimi sessizce dinlicekti. Ona gercektende ihtiyacım olabilirdi. Nasıl iyi olacaksam onu denicektim artık. Başka çarem kalmamamıştı artık tükenmiştim.

Son 1 Günحيث تعيش القصص. اكتشف الآن