1.3

45 29 0
                                    

Bu bölüm biraz üzgün geçecek hazırlıklı olun. Umarım bölümü beğenirsiniz. Satır aralarına yorum atmayı ve hikayeyi oylamayı unutmayın🤍

♣️

Günlerdir kimse yanıma gelmemişti. Yalnızlıktan hayal görmeye bile başlamıştım. Ama yine de kimse gelmiyordu.

Kapının aralanma sesini duymuştum sanki. Hayır yine hayal görüyordum. Belki de gerçekti. Kapı yavaşça açıldı ve daha sonrasında bir sürü adam içeriye girmeye başladı. Adamlardan bir kaçı gelip kafesin kapağını açtı. Diğerleri ise beni bağlamakla meşguldü. Daha sonrasında burnuma bastırılan eterli mendille birlikte gözlerim karardı. Sonsuz bir karanlığın içine düştüm.

♣️

Gözlerimi açtığımda ilk önce kafamı iki yana çevirdim koskocaman bir odanın ortasındaydım. Yattığım yerden ayağa kalktığımda gördüğüm şey karşısında susup kalmıştım. Karşımda iki ekran vardı. Birinde biricik kızım Ela, diğerinde ise kalbimin diğer yarısı Defne duruyordu. Onlara doğru gitmek istediğimde ellerimin zincirlenmiş hâlde olduğunu fark ettim.

"Ne oldu Kerem Alp Adal yoksa ne yapacağını bilemiyor musun?" sesin geldiği yöne doğru baktığımda Yekta ile Şebnem Yıldız kapının önünde durmuş bana bakıyorlardı.

"Benden ne yapmamı istiyorsunuz!" diye bağırdım ikisine büyük bir öfkeyle. "Bir canım kaldı benden almadığınız..." yüzleri tepkisizdi. Öylece beni dinliyorlardı. "onu da alın! sizde kurtulun bende kurtulayım." Yekta bir şey diyecekmiş gibi yeltendi ancak Şebnem Yıldız onu durdurdu ve konuşmaya başladı.

"Bizden sadece canın ile kurtulacağını zannediyorsan yanılıyorsun Alp. Şimdi sana iki seçeneğimiz var. Ya karın ya kızın. İkisinden birini seçeceksin ve bu oyun artık sona erecek." bunu nasıl yapacaktım. Nasıl ikisi arasında bir tercih yapacaktım.

"Nolur benden bunu istemeyin! Nolur! Nolur! Bir daha bir seçim yapmak istemiyorum. Benim canımı alın ama onları rahat bırakın." yalvarışlarım Şebnem Yıldız'ı etkilemiyordu. Sanki o kalbi taş kesilmişti. Aslında onun bir kalbi olduğunu bile düşünmüyordum.

"Kararını ver Kerem Alp Adal." cüretkar bir şekilde konuşmuştu Yekta. Kafamı tekrardan ekrana çevirdiğimde ikisinden birini feda etmem gerektiği gerçeği bir tokat gibi çarpmıştı suratıma.

Ne yapacaktım? Kimi seçecektim bilmiyordum. Bir Defne'ye bir Ela'ya bakıyordum. İkisi de çok masumdu. İkisini de canımdan çok seviyordum. Defne'nin sesiyle ekrana doğru bakmıştım.

"Alp'im eminim ki sana tekrardan bir seçim yaptırmak istiyorlar ve sen yine karar veremiyorsun. Beni seç Alp. Kızımızı benim için yaşat." bunu yapamazdım. Defnemden vazgeçemezdim.

"Alp şuan itiraz ediyorsun biliyorum. Ancak kızım ölürse ben yaşayamam. Kızımızı yaşat Alp. Benden vazgeç." gözlerimden akan göz yaşlarıyla Defne'yi dinliyordum.

"Bunu yapamam." dizlerim artık beni ayakta tutamıyordu. Dengemi kaybederek yere doğru düşmüştüm. "Bunu yapamam!" diye bağırdım son kez.

"Alp bunu yapamayacaksın biliyorum. O yüzden bunu ben yapacağım." duyduğum şeyle düştüğüm yerden ayağa kalktım. Yekta ile Şebnem Yıldız büyük bir zevkle bizi izliyorlardı. Bense şaşkınca Defne’nin söylediklerini hazmetmeye çalışıyordum

Defne elinde tuttuğu küçük cam şişeyi havaya doğru kaldırıyordu." Kızıma baktıkça beni hatırla Alp. Kızımızı yaşat. Benim için yaşat..." gözlerimin önünde küçük cam şişeyi tek seferde içmişti.

"DEFNE!" ses tellerim yırtılırcasına bağırmıştım. Daha fazla acıya dayanamayarak yere yığılmıştım. Defne karşımda ölüyordu ancak ben hiçbir şey yapamıyordum. Gözlerimden hunharca yaşlar akıyordu.

Mâzi'nin ZulmüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin