1.6

23 12 7
                                    

Yeni bir bölüm ile karşınızdayım. Tekrardan hepinize teşekkür ederim sizin sayenizde 1000 okunmayı aştık. Umarım bölümü beğenirsiniz. Oylamayı ve satır aralarına yorum yapmayı unutmayın🤍

♣️

Hâlâ anlayamıyordum. Nasıl bir çocuğun canına kıyabilirlerdi. Nasıl bir kadının canına kıyabilirlerdi. Nasıl iki tane insanın canına kıyabilirlerdi. Benimle olan husumetlerini anlıyordum. Ama Defne ve Ela'dan ne istemişlerdi. Karımdan ve kızımdan ne istemişlerdi. Bunun bedelini çok ağır ödeyecekler.

Artık karşımda bir annem yok. Artık karşımda bir çocuk katili, bir anne katili var. Bundan sonra onlara karşı acıma devri bitti benim için. Onları acı çektire çektire öldüreceğim. Ama bunu sadece ben yapacağım. Güneş veya başka hiç kimseyi ortaya sokmayacağım. O ikisini ben kendi ellerimle öldüreceğim.

Saatler öylece akıp gidiyordu. Hâlâ kucağımda yatan Elam için ağlıyordum. Bu nasıl bir acıydı böyle? Evlat acısının üzerinden nasıl gelecektim? Ne yapsam bu acıyı dindirebilirdim? Ne yapsam bu acıyı unutabilirdim? Bunun üstesinden sadece bir kişiyle gelebilirdim ancak o kişi de yanımda ölü bedeni yere serilmiş olan Defneydi.

Bu zalim dünya da nasıl tek başıma ayakta kalacaktım ben? Nasıl Defnemsiz
Ayakta kalacaktım? Yârim ölüyken ben nasıl hayatta kalacaktım? En iyisi benim de ölmemdi. Ama hayır! Kanları yerde kalmayacaktı. Hem Yekta'dan hem de anne demeye utandığım kadından intikamlarını alacaktım. Sonunda ne olacaksa olsun ikisininde canlarını alacağım.

"Abi artık yeter bu kadar ağladığın! Onları sevindirmek mi istiyorsun sen? O iki pislikten intikamımızı almayacak mıyız?"

"Sen hiç bir şeye karışmayacaksın Güneş! Onlardan intikamımı tek başıma alacağım!" içim ancak böyle soğuyacaktı. Onlardan intikamımı tek başıma aldıktan sonra Defne ile Ela'nın yanına gidecektim. Bunların hiçbirine Güneş'in şahit olmaması gerekiyordu.

"Elbette karışacağım Alp! Hem sen hangi gücünle yapmayı düşünüyorsun? Ben olmadan sen bir hiçsin!" hiddetle ne dediğini bilmeden konuşuyordu. "Pişman olacağın şeyler söyleme Güneş!" dedim gözlerinin içine bakarak. Söylediklerinden pişman olmuşçasına gözlerini kaçırmıştı.

"Özür dilerim. Ama bu konuda geri adım atmayacağım Alp. Seni yalnız bırakmayacağım." dedi. Belki de haklıydı. Onun da benimle birlikte olmasına izin vermeliydim. "O ikisi canlarını almamız için yalvaracaklar. Bunun için her şeyi yapmaya hazır mısın Güneş?" dedim. "Elbette hazırım Alp."

Daha sonrasında oturduğum yerden kalktım ve Defne'nin ölü bedenini kucağıma aldım. Aynı şekilde Güneş de Ela'nın ölü bedenini kucağına aldı ve ormanın derinliklerinden eve doğru yürümeye başladık. Hâlâ inanamıyordum. Geçmişte yaptığım bir hata Defne ve Ela'nın canına mâl olmuştu.

"Güneş sence karım ve kızım benim yüzümden mi öldüler?" diye sordum. "Hayır tabiki de! Bunların tek suçlusu Şebnem ve Yekta." dedi hiddetle. "Ama o iki pislik benim yüzümden öldürdü onları." gözlerim Ela ile Defne'nin cansız bedenlerine kaymıştı. Her baktığımda kalbim acıyordu. Ben nasıl ikisinin yokluğuna alışacağım. Ben ne Defne'ye ne de kızıma doyamamıştım daha. İsteğim çok büyük değildi. Sadece onlarla birlikte olmak istiyordum. Özlemimi gidermek istiyordum. Bana bunu çok görmüşlerdi. Bende onlara yük olan canlarını alacaktım.

Kapının önüne geldiğimizde bir kaç hizmetli kadın elleri ağızlarında şaşkınca bize bakıyorlardı. Aralarından biri "yazık olmuş ikisine de. Kim bilir kimin günahlarının bedelini ödediler." diyerek konuştu. "Benim... Benim günahlarımın bedelini ödediler. Anlıyor musunuz? Benim!" kendimi durduramayarak bağırdım kadına doğru. Dizlerimde derman kalmamıştı. Bu acıyı taşıyamıyordum. Kucağımdaki Defne ile yere dizlerimin üzerine yığılmıştım.

Mâzi'nin ZulmüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin