1.5

44 32 3
                                    

Küçük bir aradan sonra yeni bölüm ile geldim. Bu bölüm beni en çok etkileyen bölümlerden biri oldu. Umarım bölümü seversiniz. Hikayeyi oylayıp satır aralarına yorum yapmayı unutmayın🤍

ALP

Güneş'in hazırlamış olduğu gardroptan gece giymelik bir şeyler almıştım. Üzerimi değiştirdikten sonra yatağıma yatmak için hazırlanıyorken ayak sesleri duymuştum. Kapımın önünden ayak sesleri uzaklaşarak gitmişti. Bir süre sonra sesler tekrardan yakınlaştı ve kapımın tıklatılmasıyla bitti. "Girebilir miyim abi?" diye soran Güneş'in sesi geliyordu. Kalkıp kapıyı açtım. Güneş elinde bir tepsi kahvaltılıkla gelmişti. Şu ana kadar açıktığımı hissetmemiştim. Ama kahvaltılıkları görünce karnımın açlığını daha net fark ettim. Güneş içeri girdi ve tepsiyi masanın üzerine bıraktı. "Bugün birazcık heyecanlı geçti. Yemek konusunu tamamen unutmuşum. O yüzden yatmadan getiriyim dedim." ben bile şu an da kendimi bu kadar düşünmezken onun beni düşünmesi beni duygulandırmıştı. "Hadi bak sucukla yumurta soğuyacak, gel de hemen ye." onu ikiletmeden hemen gittim ve yemeği yemeye koyuldum.

Güneş günler sonra ilk kez bana yaşama sevincini hatırlatmıştı. Onun sayesinde bir nebzede olsa yaşama tutunmuştum. Kızım Ela'yı da onların elinden kurtardıktan sonra artık hayatımı ikisine adayacaktım

♣️

"Alp! Alp! Alp!" bağırış sesleri uyanmama neden olmuştu. Beni biri çağırıyordu. Yatağımdan kalktım ve odanın kapısına doğru yöneldim. Kapıyı açıp dışarı baktığımda kimse yoktu. Merdivenlere doğru gidip aşağı baktım. Defne'ye benzeyen bir kadın oradaydı. Turuncu saçları sallana sallana koşarak gidiyordu. Hemen peşinden koşarak indim. Ben ne kadar koşsam da yetişemiyordum koşan kadına. Daha hızlı koşmaya başladım. Ormanın derinliklerine doğru daha hızlı koşmaya başlamıştı. Neyseki aramızda ki mesafeyi kapatmıştım. Kadın birden durdu. Bende durdum. Arkasından usulca gittim omzuna dokundum. "Kimsin sen?" dedim umutla. Yavaşça arkasını dönmeye başladı.

Defne karşımda duruyordu. Sevgilim karşımda duruyordu. Hayatımın anlamı karşımda duruyordu. "Sen na-nasıl?" dedim kekeleyerek. "Ölmedim sevgilim. Öldüremediler beni." bu nasıl olurdu. Gözlerimin önünde öldürmüşlerdi onu. "Defnem sen nasıl kurtuldun onların elinden?" şaşkınlıkla sordum.

"Boşver şimdi bunları," lafı kestirip atmıştı. "gel evimize gidelim." dedi devamında. Elinden tuttum. Ormanın derinliklerinden yavaşça çıkıyorduk eve doğru. Hâlâ inanamıyordum. Sanki her şey rüya gibiydi. Belki de rüyaydı. Ama asla uyanmak istemeyeceğim bir rüya. Defne'ye baktığımda gamzeli yanaklarıyla gülümseyerek bana bakıyordu.

Eve varmıştık. Defne'nin peşinden koşarken kapıyı açık bırakmıştım. İçeri girdiğimizde kasvetli bir hava hakimdi evde. Oturma odasına doğru yürüyorduk. "Geldin mi Kerem Alp Adal?" koltukta oturmuş bize bakıyordu sesin sahibi. "Yekta?" meraklı bir şekilde sordum. Yekta'nın arkasında duran adamlar dik dik bize bakıyorlardı. Sanıyorum ki Amaçları bizi yakalamaktı. Defne'nin elinden tuttum ve koşmaya başladık. Tam kapıya vardığımızda Güneş ve Şebnem Yıldız kapının önünde belirmişlerdi. Önümüzü kesmişlerdi. Güneş bana ihanet etmişti. Belkide hep annesinin tarafındaydı zaten. Merdivene doğru yönelecektim ki orada da birden çok adam duruyordu. Kaçacak bir yer yoktu artık. Defne ile dört bir yandan çevrelenmiştik. Ne yapacaktım bilmiyordum.

"Defne Adal ve Alp'i tutun." bizi tutmaları için emretmişti adamlarına Şebnem Yıldız. Birkaçı gelip beni tutmuştu. Engel olmaya çalışsamda tutmuşlardı beni. Aynı şekilde Defne'yi de tutup salona doğru götürdüler. İkimizide yere fırlatmışlardı. Neden dercesine baktım Güneş'e. Ama konuşmadan duramıyordum yerimde. "Neden bana umut verdin? Verdin de neden şimdi umudumu yerle bir ettin?" hiddetle bağırdım ona doğru. Alaycı bir gülümsemeyle sinirlerimi daha da uç noktalara çıkartıyordu.

Mâzi'nin ZulmüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin