16. YASLANACAK OMUZ

860 51 68
                                    


gökhan türkmen, çatı katı

.

Acı somut bir hâl alabilir miydi?

Derin bir karanlığın içinde olduğumu hissediyordum. Bilincim açık mıydı, kapalı mıydı hiçbir fikrim yoktu. Hissettiğim yalnızca esen hafif rüzgardı.

Kulaklarıma dolan güzel melodiler vardı, annem benden pişman değildi. Kulaklarıma dolan güzel melodiler vardı, babam beni seviyordu.

Acı, belki de hayatım boyunca ilk defa bedenime bu kadar uzaktı.

Kulaklarıma denizin sesi doluyordu. Burnuma güzel bir yemek kokusu geliyordu. İlk defa kendimi yeterince aç ve her şeyi yiyebilecek gibi hissediyordum. Tenimde güneşin tatlı yakıcılığı vardı.

Yara izleri yoktu, acı yoktu, gözyaşları yoktu. Yalnızca huzur vardı. Mutluluk vardı. İçim rahattı korku yoktu.

“Annem?” annemin ince, zarif sesini duyduğumda gözlerimi araladım. Annem burada mıydı? “Saat geç oldu okulun yok mu bugün?”

Gözlerimi iyice aralayıp etrafıma baktım. Evdeydim. Evimiz sağlamdı, hatta odam güzeldi bile. “Neredeyiz biz?”

Dudaklarımdan çıkan ilk cümlenin bu olması üzücüydü. Annem bana şaşkınlıkla baktı. “Evdeyiz kızım nerede olacağız? Teyzen ve kuzenlerin geldi seni bekliyorlar.”

“Teyzem mi?” yatakta doğrulup ayağa kalktım. “Benim teyzem yok.”

Annem kınar gibi yüzüme baktı. “Elmas iyi misin yavrum sen? Yüzün bembeyaz terlemişsin de. Kâbus mu gördün?”

Odamda duran aynaya yaklaşıp yüzüme baktım. Yüzüm pürüzsüzdü. Kollarım da öyle. Gözlerim canlı bakıyordu. “Babam nerede?”

Annem yanıma yaklaşıp ellerini yüzüme yerleştirdi ve yüzümü okşadı. “Baban dün çalışmak için Almanya’ya gitti ya annecim. Sen iyi misin?”

“Mirza nerede?”

Annem daha büyük bir şaşkınlıkla ve yanına eklenen endişeyle yüzüme baktı. “Mirza kim?”

Anlamayarak arkaya doğru yürüdüm. Kafamı iki yana sallarken sırtım dolaba çarptı. “Biz kaza yaptık Mirza'yla. Araba yuvarlandı şarampolden aşağı. Öldük biz.”

“Elmas o nasıl söz? Kimse kaza yapmadı, sen de yaşıyorsun.” annem bana doğru yaklaştı ve yüzüme daha büyük bir endişeyle baktı.

İçimde derin bir acı hissettiğimde ellerimi şakaklarıma bastırdım. “Anne babamın adı ne?”

Gözlerimi kapatmış, ağrıyan başımı ovalıyordum. Her şey çok mantıksızdı, ben ölmüştüm ve cenneti mi yaşıyordum? Her şeyi kafamda kurmuş olamazdım. “Sen gerçekten iyi değilsin. Gel aşağı hadi bir su iç, azıcık bir şeyler atıştır kendine gel.”

“Anne babamın adı ne?” diye ısrar ettim. Gözlerimi hâlâ açmamıştım. Her şey mantıksızdı.

“Orhan. Canım eşimin ve senin babanın adı Orhan.” annemin ellerini bileklerimde hissettiğimde hızlıca ellerimi çektim.

“Bırak!” hızlı adımlarla odayı terk ederken her şeyin bir rüya olduğunun farkındaydım. Ben ölmüştüm ve bitmişti.

“Elmas!” diye seslendi annem. “Uyan Elmas, ölemezsin! Beni kurtarman gerek!”

TUTSAK Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin